Rüşvet suçlaması nedeniyle 40 gün cezaevinde kalan İTO (İstanbul Ticaret Odası) Başkanı Murat Yalçıntaş, tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmasının ardından ilk kez İTO Meclis Toplantısı’na katıldı. Yalçıntaş onuruna düzenlenen yemekte, Yalçıntaş’ın İTO Başkanı olarak yaptığı icraatları anlatan bir slayt gösterisi, faşizm karşıtlarının, sosyalist ve devrimci grupların marşı ciao bella eşliğinde gösterildi. İTO Başkanı Yalçıntaş, “Sizlerden 40 günlük bir ayrılık yaşadım. Vaki olanda mutlaka bir hayır vardır. Türk iş camiası olarak, İstanbul iş camiası olarak çok düzgün bir sınav verdiğimize inanıyorum. Adalet de en kısa zamanda tecelli edecektir” diyerek, bu süreçte verdikleri destek için Meclis üyelerine teşekkür etti. İTO Meclis Başkanı İbrahim Çağlar ise, Namık Kemal’in Hürriyet Kasidesi’nden alıntı yaparak, “Yere düşmekle cevher sakıt olmaz, kadri kıymetten düşmez” dedi. Çağlar, Yalçıntaş’ın Sincan Cezaevi’nde geçirdiği günleri Hz Yusuf’un haksız yere tutsak edilmesine benzeterek, “Son bir kaç ayımızı malum biraz sıkıntılı geçirdik. Başkanımız Murat Yalçıntaş ve Meclis Üyesi Ali Kopuz bir süre bizden ayrı kaldı. Sebebi biliyorsunuz. Yusufiye Medresesi’nde biraz istirahat ettiler” şeklinde ifade etti. Çağlar, İTO Meclis Başkanlık Divanı ile birlikte Murat Yalçıntaş ile Ali Kopuz'a çiçek armağan ederken, Meclis toplantılarıyla ilgili yeni bir karar aldı. Meclis gündemini bundan sonra basılı göndermeyeceklerini belirten Çağlar, “Yönetim Kurulu küçük bilgisayarlar hazırladı. Daha rahat çalışalım diye Meclis üyelerine bilgisayar hediye edilecek” dedi.
Hayalleri gerçekleştirmede İTO’nun rolü
Yalçıntaş, konuşmasında eskisi gibi siyasi tartışmaların ekonomiyi rahat bir şekilde etkilemediğini gördüklerini, tüm dünyayı ciddi anlamda vuran ekonomik krizin Türkiye'de de etki bıraktığını ama diğer ülkeler kadar değil, daha az etki bıraktığını konuştuklarını söyleyen Yalçıntaş, şunları kaydetti: “Eğer bugün bunların hepsini konuşabiliyorsak, geleceğe bu kadar umutlu bir şekilde bakabiliyorsak, bunun sebebi Türk işadamının son 10 yılda yakaladığı başarıdır. Bu başarının arkasında da bizler varız. 2023’te Türkiye bundan 10 yıl, 15-20 yıl önce hayal bile edemediği bir noktada olacak. Çünkü, biz doğru yoldayız. Biz yanlış bir şey yapmıyoruz. Biz kendi insanımıza güveniyoruz, kendi emek gücümüze güveniyoruz. Ve inşallah Türkiye olarak yarınlar bugünlerden çok daha güzel olacak. En fazla 10-15 yıl sonra Türkiye bölgesinde kendi uçağını, otomobilini yapan, ihracatta yüksek katma değerli ürünler satan, kendi yazılımını ihraç eden ve dünyanın en büyük 100 şirketi içine 20 tane şirketini sokmuş bir Türkiye görüyorum. Bu hayalin gerçekleşmesinde İTO'nun önemli bir rolü olacak. Türkiye'yi geleceğe taşıyacak olan İstanbullu işadamlarıdır, İstanbullu tüccarlardır.”
Fuarlara ayrılan pay yüzde 43 artacak
2011'de etüt, araştırma, seminer ve panellere ayırdıkları bütçeyi yüzde 23 yayın ve araştırmaya ayırdıkları payı yüzde 47 arttıracaklarını söyleyen Yalçıntaş, ihracatçılar için hem İstanbul Dünya Ticaret Merkezi'nde hem de Sabiha Gökçen Havalimanı'nda dış ticaret hizmet birimleri açtıklarını bu bağlamda verdikleri dış ticaret belgelerinin yüzde 87 arttığını dile getirdi. 2010’da organize ettikleri fuarlar açısından son derece başarılı bir yıl geçirdiklerini belirten Yalçıntaş, “2010'da Brezilya, Kosova ve Suriye'de düzenlediğimiz ihraç ürünleri sergileri de dahil, 20 adet fuara 611 firmayla katıldık. 2011’de fuarlara harcadığımız bütçe rakamını yüzde 42.5 arttırdık” dedi. 2011’de İTO Almanya'daki CeBIT Bilişim Fuarı'na da partner ülke olarak katılacak.
Bir hayalimi paylaşmak istiyorum
Toplantıda eğitimle ilgili bir hayalini de paylaşan Yalçıntaş, o hayalini şöyle anlattı: “Belki yönetimdeki arkadaşlar biraz kırılacaklar çünkü daha onlarla paylaşmadım. Türk işadamları olarak yurtdışında ticaret yapıyoruz, mal satıyoruz, mal alıyoruz. Ama oralara gittiğiniz zaman hakikaten mesleğini bilen, meslek erbabı, bizimle çalışabilecek işgücü anlamında ciddi eksikliğimiz var. Belki devlet mekanizmalarıyla beraber, onlarla işbirliği yaparak, Orta Asya, Türk Cumhuriyetleri, Balkanlar ve Afrika coğrafyasından gençleri alsak Türkiye'ye getirsek, onlara önce bir miktar Türkçe öğretsek, meslek eğitimi versek ve bu çocukları Türkiye'den kendi ülkelerine geri gönderdiğimizde bu çocuklar Türkiye'yi tanıyor olur, İşadamları o ülkelere iş yapmak için gittiğinde mesleği olan, Türkiye'yi seven insanlarla çalışma imkanı bulur.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder