Türkiye’de birkaç bankanın stres testine ihtiyacı var

Küresel krizin ardından dünya ekonomisi yeniden şekilleniyor, krizin ardından yeni ekonomi düzeni konuşuluyor. Bu yeni düzenin kuralları yeniden yazılırken, mali kuruluşların bir dahaki krizlere dayanıklılığı en çok üzerinde durulan konuların başında geliyor. Global krizle birlikte özellikle ABD’deki finansal kuruluşların risk yönetimini etkin şekilde uygulamadıkları görüldü. Önce ABD, belirsizlikleri azaltmak, güveni yeniden tesis etmek ve gelecekte yaşanacak krizlere karşı daha dayanıklı olabilmek için bankalara stres testi uyguladı. Şimdi sıra Avrupa’da. Piyasaların yakından takip ettiği, 91 bankaya uygulanacak olan stres testinin sonuçları 23 Temmuz’da açıklanacak. Krizle birlikte şüphesiz, risk unsuru ve riskin yönetimi, finansal kuruluşlar için hayati önemde bir konu oldu. Gelir seviyesi en düşük seviyede olan kişilere kolayca verilen kredilerin ödenememesi, kredi riskinin doğru ölçülmesinin ne kadar önemli olduğunu gösterdi.

 

Doğru kişiye doğru kredi

Krizden önce pazarın kendi dinamiklerinden kaynaklanan riskler vardı, şimdi operasyonel riskler önem kazandı. Bu tespiti yapan risk yönetimi çözümleri konusunda 1976’dan bu yana uygulama geliştiren ABD’li SAS şirketi. 2009 cirosu 2.5 milyar dolar. Şirketlerin sahip olduğu verilerden yola çıkarak, daha iyi neler yapılabileceğini ortaya koyuyor.
SAS Türkiye Genel Müdürü Gökhan Nalbantoğlu’na göre, doğru kişilere doğru kredilerin verilmesi, riskli kredilerin belirlenip kurumların sermayesini daha iyi kullanması gibi konular krizle birlikte çok daha önemli hale geldi. SAS’ın sunduğu teknolojik çözümler, bankaların müşterilerinin kredi skorlarını etkin şekilde ölçerek, hangi müşteriye hangi kampanya ile ya da hangi teklifle gidilmesi gerektiğini söylüyor. Nalbantoğlu, “Pazar riski banka batırır, bunun örneklerini geçmişte gördük. Şimdi riskin doğru yönetilememesinin de banka batırdığını görüyoruz. Operasyonel risk de banka batırır. Kurduğumuz sistemler, kurumun riskli kredileri görme imkânının yanı sıra sermayesini daha iyi kullanmasını da sağlıyor. Tahsilat ve operasyon risklerini ya da kurun dalgalanma riskini de gösteriyor” diyor.

 

Kredi skorlama krizde önem kazandı

“Peki, bu kriz bankalara neler öğretti, iş yapış modellerini nasıl değiştirdiler” diye soruyoruz, Nalbantoğlu şöyle yanıtlıyor: “Kredi skorlama konusu krizde çok gündemdeydi. Hedefe yönelik kampanya, müşteri sadakati önem kazandı. Kârlı olan, tahsilatı kolay olan müşteri benle kalsın dendi. Tahsilat zorlaşınca maliyet artıyor. Tüm dünyada kredi riski yönetimi ön plana çıktı. Risk yönetimini, düzenleyici kurumların baskısıyla değil, kurum kültürü haline getirerek ve katma değer sağlamak amacıyla uygulamaya başladılar. Bir banka yüzde 7-8 kredi kaybı yaşarken, diğeri yüzde 25’lerde ise riskini çok değerlendirememiş demektir, bu da rekabette daha agresif olmayı beraberinde getiriyor.”
Hazır, Avrupa’da stres testleri gündemdeyken, SAS’ın bununla ilgili görüşlerini de soruyoruz. Stres testleri genellikle uzun sürüyor. SAS, iki hafta önce hem bu süreyi kısaltan hem de pazardaki sürekli değişen dinamiklere göre kurumu teste tabi tutacak high performance computing teknolojisini duyurmuş. Bu uygulamaya sahip kuruluşlar, istediği anda, 15-20 dakika sürecek bir stres testini kendi kendine yapabilecek. Bankalar, tek tuşla “Başıma gelebilecek en büyük felaket ne olabilir”i görebilecek. Nalbantoğlu, Türkiye’de stres testinden bahsedilmeye başlandığını söylüyor. Özellikle yatırım bankacılığı yapan, piyasalara bağlı operasyonlar yürüten bankaların bunu gündeme alabileceğini belirten Nalbantoğlu, Türkiye’de de iki üç bankanın stres testine girmesinin iyi olacağını kaydediyor. Kriz boyunca uluslararası otoritelerden övgü alan Türk bankacılığının durumunun stres testi ile desteklenmesi önümüzdeki günlerde daha çok gündeme gelebilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder