SİT alanları tehlikede
Ekim sonunda Meclis’e yollanan ve Anadolu’nun dört bir yanındaki doğa korumacılar tarafından büyük tepkiyle karşılanan kanun tasarısı, raporda “endişe verici bir gelişme” olarak nitelendirildi. Rize İkizdere’de yapılmak istenen HES’lere karşı başlatılan mücadelenin ardından HES’lerin inşasını engelleyecek bir karar çıkmış ve İkizdere Vadisi SİT alanı ilan edilmişti. Ancak, bu kararın hemen ardından hükümet de boş durmayarak, SİT alanı tanımını baştan aşağı değiştirecek Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu tasarısını el çabukluğuyla Meclis’e getirivermişti. Tasarının kabul edilmesi halinde, doğal SİT alanı ve tabiat varlığı olarak tescillenmiş alanların bu statülerini sona erdireceği gibi, aynı zamanda SİT alanları HES’lere, imara ve talana açılmış olacak.
AB’den çevrecilere bayram şekeri
Şimdi, çevre ve doğa savunucularının haklı olarak Çevre Bakanı’na ve hükümete soruları olacak. Kanunun Meclis’e gönderilmesinin ardından Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, bu çalışmanın AB uyum yasaları çerçevesinde hazırlandığını ve HES’lerle bir ilişkisi olmadığı yönünde açıklamalarda bulunmuştu. Tabii, tüm bu gelişmeler AB’nin gözünden kaçmadı. Türkiye’nin İlerleme Raporu’nda, kanun tasarısının Türkiye’deki koruma alanları ağını zayıflatacağının ve pek çok canlının neslini tehlikeye sokacağının altı çizildi. AB’nin hazırladığı raporda Türkiye’nin doğa koruma uyum yasaları ile ilgili hiçbir ilerleme kaydedemediği vurgulandı. AB aynı zamanda ilk defa HES projelerinin doğa üzerindeki olumsuz etkilerini kastederek, bu bölgelerde yaşayan halkların tepkilerine de atıfta bulundu. Raporda, ayrıca doğa koruma ile ilgili sorumlu bir kurumun olmadığına işaret edildi.
“Yasa tasarısı endişe konusudur”
Türkiye İlerleme Raporu’nun 90’ıncı sayfasında ve Çevre başlığı kısmında, doğa korumayla ilgili herhangi bir ilerleme kaydedilmediğine ilişkin parafın tercümesi aynen şöyle: TBMM’ye sevkedilmiş bulunan Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanun Tasarısı, özellikle Türkiye Natura 2000 ağına yararlı katkı sağlayacak olan birçok SİT alanının şimdiki koruma altındaki statülerini ortadan kaldıracak olmasından ötürü endişe konusudur. Çevre ile ilgili faslın sonuç bölümünde ise şu ifadelere yer verildi: Türkiye iklim değişikliği ile mücadele konusunda çok sınırlı ilerleme kaydetmiş ve doğa koruma konusunda hiç ilerleme kaydetmemiştir.
Yeni bir yasa hazırlanmalı
Türkiye genelindeki 46 sivil toplum kuruluşunun oluşturduğu Tabiat Kanunu İzleme Girişimi, dün yaptığı açıklama ile raporda yer alan bu ifadelerin, aslında iddia edildiği gibi kanun tasarısının AB’ye uyum süreci kapsamında hazırlandığı ve AB standartlarını karşıladığı söylemlerini ortadan kaldırdığını belirtti. İlerleme Raporu’nda işaret edilen doğrultuda Tabiat Kanunu İzleme Girişimi, doğal yaşama sahip çıkılması için bu yasa taslağının geri çekilmesi ve yeni bir yasa hazırlığının başlatılmasını, hazırlık sürecinde doğa haklarının ve uluslararası taahhütlerin dikkate alınmasını, gerek hazırlık ve gerekse uygulama sürecinde sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte hazırlanmasını, bu sürecin hayata geçirilmesinde tüm milletvekillerinin ve yetkililerin aktif sorumluluk almasını talep ediyor.
Hem diplomatik hem sert bir dil
Çevre ve doğa konusunda mücadele verenler için İlerleme Raporu’nda yer alan ifadeler biraz olsun umut verdi. İlerleme Raporu’yla ilgili düşüncelerini sorduğumuz Doğa Derneği Başkanı Güven Eken, AB’nin ilk kez bu kadar net ve sert bir şekilde çevre konusunda bir ilerleme olmadığını söylediğini belirtiyor. Eken, şöyle devam ediyor: “Raporda, HES’ler kastedilerek uluslararası sözleşmelerin ihlal edildiğinden, doğal alanların yok edildiğinden bahsedilerek, alınan kararların AB’ye uyumla bir ilgisinin olmadığı çok diplomatik bir dille anlatılıyor. AB, Türkiye’nin bu alandaki uygulamalarının standardın çok altında olduğunu Avrupalı diplomatlar kanalıyla ifade ediyor. Biz, bu topraklarda yaşayan insanlar, AB istediği için değil, kendi köklerimiz olan doğa ve uygarlık mirasımızı korumak için harekete geçmeliyiz. Türkiye’nin doğası üzerinde yürütülen yıkım politikası, AB standartlarından evvel Anadolu insanının kamu vicdanını ihlal ediyor.”Artık, sığınılacak bir “AB istiyor” bahanesi de kalmadığına göre vicdanları rahatlatacak bir gelişme bekliyoruz...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder