Kıran’a yönelik eleştirilerin sebebi, Haliç Metro Köprüsü’nün hayata geçirilmesi halinde UNESCO’nun Dünya Miras Alanları Listesi’nde yer alan İstanbul’u, Tehlike Altındaki Dünya Mirası Listesi’ne alabileceği yönündeki kararı. Birçok kez yazdığımız gibi eğer bu köprü UNESCO kriterlerine göre inşa edilmez ve dünyanın en iyi korunmuş siluetlerinden Süleymaniye’nin peyzajı bozulursa, UNESCO Haziran 2011’de Bahreyn’de yapacağı toplantıda Türkiye’yi bir alt listeye düşürecek.
Sorun iletişim eksikliği mi?
UNESCO Dünya Miras Komitesi’nin temmuzda Brezilya’da yaptığı toplantıda Türkiye tarafı, köprünün olası etkilerini ortaya koymak üzere bağımsız bir ÇED (Çevre Etki Değerlendirme) raporu hazırlanması konusunda söz verdi. Türk tarafınca taahhüt edilen ancak hiçbir bağlayıcılığı olmayan ve 15 ekim tarihine yetişmeyen rapor için, uzmanlar kasım sonuna kadar ek zaman talep etmiş. Raporun, 2011’deki toplantıya yetişip yetişmeyeceği şimdi merak konusu.Konunun tüm tarafları yani merkezi hükümet, yerel yönetim, sivil toplum kuruluşları, üniversite ve halk arasında gerçek bir iletişim ve koordinasyon gerekiyor. Ancak, Türkiye’de şu anda ideal bir durum yok. Tartışmaların çoğu da bu iletişim ve bilgi paylaşımı eksikliğinden kaynaklanıyor. Kıran’ın iddiasına göre, üniversite ya da mimariyle ilgili sivil toplum kesimlerinden hiç kimse projeyi sormamış, “gel bize anlat dememiş”, hatta “bizim onunla konuşacak bir şeyimiz yok” diyerek, görüşmeyi reddetmiş.
Kadir Bey’i keşke tanımasaydım
Hakan Kıran, “Biz, henüz mimari tartışmaya geçemedik. Bu iddialı bir yapı ve o yüzden muhalefet yapıyorlar. Bize bu köprüyü yapma yönünde bir fırsat verildi. Bunun arkasında da 20 küsur yıllık bir emek var” diyor. Mesele, büyük oranda siyasallaşmış durumda. “Neden bir yarışma açılmadı da bu iş size verildi” sorusunu Kıran, “İstanbul’daki hangi proje yarışmayla yapılıyor, çoğunun mimarı kim, bilinmez bile” diye cevaplıyor. Kıran’la ilgili en büyük iddia İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın ortağı olduğu yönünde. 1998’e kadar restorasyon işleriyle uğraşan Kıran, bu tarihten sonra modern mimariye geçmiş, Topbaş’la da o yıllardan tanışıyormuş. Hatta en son Borusan Holding’in merkezinin bulunduğu Rumeli Hisarı’ndaki Perili Köşk’ün restorasyonunu yapmış. Kıran, o dönemi şöyle aktarıyor: “Yeniköy’de ofisimiz vardı. Restorasyonunu yaptığımız bir binanın sahibi arkadaşıydı, o vesileyle tanıştık. Hem mimarlık hem de yiyecek işiyle ilgili ortak yanlarımız vardı. Kadir Bey daha sonra Beyoğlu Belediye Başkanı, ardından İstanbul Belediye Başkanı oldu. Nereden bilebilirdik? 1992-2005 yılları arasında bu köprü için onlarca proje geldi, hepsi reddedildi. Yıllar sonra bir sohbet esnasında Kadir Bey bu köprüden bize bahsetti, biz de bir konsept oluşturduk. İkinci sunduğumuz alternatif kabul edildi. Ancak, aleyhte bir kampanya başladı. ICOMOS Türkiye mensupları (Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi) koruma adına yıllarca hiçbir şey yapmadan o unvanları taşımış. Bir yapı yapıyorsanız iddialı olmaktan korkmamak lazım, bu saygısızlık değil. İki kez UNESCO’ya sunum yaptık, daha sonra Brezilya’ya gittik, yedi gün boyunca yapılabilecekleri anlattık, değişiklikleri gösterdik, komitelerdeki heyetlerle görüştük. Bazen, keşke Kadir Bey’i tanımasaydım demeden edemiyorum.”Şimdi, bir köprü ve etrafında meselenin tüm mağdurları yer alıyor. Bu işten en fazla mağdur olansa, şüphesiz uluslararası alandaki prestiji sarsılmak üzere olan İstanbul.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder