Son birkaç yıldır İstanbul, 2010 Avrupa Kültür Başkenti olmaya hazırlandı; bunun için bir Ajans kuruldu, projeler için bütçe verildi. Son bir yılda 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı ile ilgili yazılıp çizilmeyen kalmadı ve 16 ocakta nihayet Haliç Kongre Merkezi’nde resmî açılış töreni yapıldı. İstanbul’un hem tarihsel ve kültürel hem de Avrupalı özelliklerini ön plana çıkaran bir açılış bekleyenlerin ne yazık ki hevesleri kursaklarında kaldı.
Taksim’de Tarkan, Kadıköy’de Mor ve Ötesi, Beylikdüzü’nde Nil Karaibrahimgil, Bağcılar’da Zara, Pendik’te Kıraç, Sultanahmet’te Mercan Dede sahnedeyken, Haliç’te de Yekta Kara yönetimindeki konserde davetliler birbirinden kopuk, eklektik ve kimi zaman İstanbul’la ilgisi olmayan parçaları dinlediler... Borodin’in Prens Igor operasından Poloveç Dansları’nın, Verdi’nin Requiem’inin hadiseyle alakası dinleyenlerce pek anlaşılamadı.
İnsanın ister istemez, İstanbul temalı parçalardan oluşan düetler neden yok, açılış gecesine özel ve daha sonra hep dinlenecek parçalar neden yapılmadı diyesi geliyor ama artık bunları sorgulamak için geç... Kültürden, sanattan anladığımız bir diğer şey ise, artık sünnet düğünlerinin bile vazgeçilmezi olan havai fişek gösterisi oldu. Şehirdeki konserlerin yarattığı trafik kaosu bir yana, İstanbul’la ilgili böylesi büyük bir organizasyonun yapıldığı bir gecede, Beşiktaş ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi maçının neden oynatıldığının izahı da güç. Açılış gecesi için 8,5 milyon lira harcandıysa, İstanbul’un tüm zenginliklerinin sergilenmesi, İstanbullunun bu etkinliklere katılması ve İstanbulluluğu hissetmesi gerekirdi ki, artık bunu da sorgulamanın bir anlamı yok.
Hayati Yazıcı organizasyonu
Gelelim Haliç’teki açılış gecesine... İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı, Avrupalı bakanların ve diplomatların davet organizasyonunu Dışişleri Bakanlığı üzerinden gerçekleştirmiş. Çoğu kültürle ilgili olmak üzere Avrupa dışından da bakanlar açılışa icabet ettiler. Her şey protokol kuralları gereği hazırlandı. Ancak, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Koordinasyon Kurulu Başkanı ve Devlet Bakanı Hayati Yazıcı’nın son dakika müdahalesi ile tüm organizasyon değiştirildi. Yazıcı’nın diplomatik kurallara göre Dışişleri Bakanı’nın yaptığı oturma planını alt üst ettiği söyleniyor. Buna rağmen konuk bakanların ön sıralarda Türk bakanların yanına oturması sağlanabilirdi. Yazıcı’nın müdahalesinin bir organizasyon bozukluğuna yol açtığı aşikâr.
Açılışın diğer yüzü
Ankara’dan katılan bakanlarla birlikte protokol gereği ön sıralarda oturması gereken yabancı bakanlara önlerde yer kalmayınca, hemen hepsi arka sıralarda oturmak zorunda kaldı. Bakan sayısı çok olunca, salondaki koruma sayısı davetli sayısı ile yarışır hale geldi. Başbakan Erdoğan’ın, kürsüde İstanbul’da camilerin, havraların ve kiliselerin sırt sırta olduğunu, ezan seslerinin çan seslerine karıştığını söylemesinden az önce Fener Rum Patriği Bartholomeos oturduğu dördüncü sıradan kaldırılıp beşinci sıraya oturtulurken, Hahambaşı İsak Haleva ile Ermeni Patrikhanesi Ruhani Meclis Başkanı Aram Ateşyan’a yer bulunamadı. Onlar da salona girmeden Kongre Merkezi’ni terk etti.
Protokol skandalının zirvesi, AB Bölgeler Komitesi Başkanı Luc van der Brande’nin konuşmasını yapmak üzere sahneye davet edilmesi oldu. Konuşma yapacağı daha önce kendisine söylenmeyen Brande’nin de arka sıralardan sahneye uzanması epey güç oldu.
Türkiye, son yıllarda NATO zirvesi, Eurovision şarkı yarışması, IMF-Dünya Bankası yıllık toplantıları gibi çok sayıda önemli organizasyona ev sahipliği yaptı. Büyük oranda da bu işlerden alnının akıyla çıktı. Ancak, başından beri pek çok eleştiriye maruz kalan İstanbul 2010 ile ilgili tüm olup bitenler her işin Ankara’nın bürokrat mantığı ile yapılamayacağını gösteriyor. Tamamen kültürel, sanatsal ve tarihsel zenginliklerin anlatımıyla ilgili organizasyonlara siyasetçilerin eli daha az değmeli.
Gecenin organizasyonu, Başbakan Erdoğan’ın salondakiler tarafından çok beğenilen İstanbul aşkı temalı konuşması ile çelişkiler taşıyordu. Açılış gecesi, İstanbul’un Avrupa kültür başkenti olduğunu ne kadar yansıttığı tartışılır ama siyasetin kültüre müdahale etmemesi gerektiğinin iyi bir örneği olduğu kesin...
Daha önce uluslararası organizasyonlarda dünya standardında işler yapılırken, İstanbul 2010’la ilgili beceriksizlik herkeste şaşkınlık yarattı. İstanbul 2010, Allahtan İstanbul’a yakışmayan bu açılış gecesi ile sınırlı değil. Tüm yıl boyunca sürecek yüzlerce etkinliğin açılış gecesi hüsranını unutturmasını ümit ediyoruz.
Taksim’de Tarkan, Kadıköy’de Mor ve Ötesi, Beylikdüzü’nde Nil Karaibrahimgil, Bağcılar’da Zara, Pendik’te Kıraç, Sultanahmet’te Mercan Dede sahnedeyken, Haliç’te de Yekta Kara yönetimindeki konserde davetliler birbirinden kopuk, eklektik ve kimi zaman İstanbul’la ilgisi olmayan parçaları dinlediler... Borodin’in Prens Igor operasından Poloveç Dansları’nın, Verdi’nin Requiem’inin hadiseyle alakası dinleyenlerce pek anlaşılamadı.
İnsanın ister istemez, İstanbul temalı parçalardan oluşan düetler neden yok, açılış gecesine özel ve daha sonra hep dinlenecek parçalar neden yapılmadı diyesi geliyor ama artık bunları sorgulamak için geç... Kültürden, sanattan anladığımız bir diğer şey ise, artık sünnet düğünlerinin bile vazgeçilmezi olan havai fişek gösterisi oldu. Şehirdeki konserlerin yarattığı trafik kaosu bir yana, İstanbul’la ilgili böylesi büyük bir organizasyonun yapıldığı bir gecede, Beşiktaş ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi maçının neden oynatıldığının izahı da güç. Açılış gecesi için 8,5 milyon lira harcandıysa, İstanbul’un tüm zenginliklerinin sergilenmesi, İstanbullunun bu etkinliklere katılması ve İstanbulluluğu hissetmesi gerekirdi ki, artık bunu da sorgulamanın bir anlamı yok.
Hayati Yazıcı organizasyonu
Gelelim Haliç’teki açılış gecesine... İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı, Avrupalı bakanların ve diplomatların davet organizasyonunu Dışişleri Bakanlığı üzerinden gerçekleştirmiş. Çoğu kültürle ilgili olmak üzere Avrupa dışından da bakanlar açılışa icabet ettiler. Her şey protokol kuralları gereği hazırlandı. Ancak, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Koordinasyon Kurulu Başkanı ve Devlet Bakanı Hayati Yazıcı’nın son dakika müdahalesi ile tüm organizasyon değiştirildi. Yazıcı’nın diplomatik kurallara göre Dışişleri Bakanı’nın yaptığı oturma planını alt üst ettiği söyleniyor. Buna rağmen konuk bakanların ön sıralarda Türk bakanların yanına oturması sağlanabilirdi. Yazıcı’nın müdahalesinin bir organizasyon bozukluğuna yol açtığı aşikâr.
Açılışın diğer yüzü
Ankara’dan katılan bakanlarla birlikte protokol gereği ön sıralarda oturması gereken yabancı bakanlara önlerde yer kalmayınca, hemen hepsi arka sıralarda oturmak zorunda kaldı. Bakan sayısı çok olunca, salondaki koruma sayısı davetli sayısı ile yarışır hale geldi. Başbakan Erdoğan’ın, kürsüde İstanbul’da camilerin, havraların ve kiliselerin sırt sırta olduğunu, ezan seslerinin çan seslerine karıştığını söylemesinden az önce Fener Rum Patriği Bartholomeos oturduğu dördüncü sıradan kaldırılıp beşinci sıraya oturtulurken, Hahambaşı İsak Haleva ile Ermeni Patrikhanesi Ruhani Meclis Başkanı Aram Ateşyan’a yer bulunamadı. Onlar da salona girmeden Kongre Merkezi’ni terk etti.
Protokol skandalının zirvesi, AB Bölgeler Komitesi Başkanı Luc van der Brande’nin konuşmasını yapmak üzere sahneye davet edilmesi oldu. Konuşma yapacağı daha önce kendisine söylenmeyen Brande’nin de arka sıralardan sahneye uzanması epey güç oldu.
Türkiye, son yıllarda NATO zirvesi, Eurovision şarkı yarışması, IMF-Dünya Bankası yıllık toplantıları gibi çok sayıda önemli organizasyona ev sahipliği yaptı. Büyük oranda da bu işlerden alnının akıyla çıktı. Ancak, başından beri pek çok eleştiriye maruz kalan İstanbul 2010 ile ilgili tüm olup bitenler her işin Ankara’nın bürokrat mantığı ile yapılamayacağını gösteriyor. Tamamen kültürel, sanatsal ve tarihsel zenginliklerin anlatımıyla ilgili organizasyonlara siyasetçilerin eli daha az değmeli.
Gecenin organizasyonu, Başbakan Erdoğan’ın salondakiler tarafından çok beğenilen İstanbul aşkı temalı konuşması ile çelişkiler taşıyordu. Açılış gecesi, İstanbul’un Avrupa kültür başkenti olduğunu ne kadar yansıttığı tartışılır ama siyasetin kültüre müdahale etmemesi gerektiğinin iyi bir örneği olduğu kesin...
Daha önce uluslararası organizasyonlarda dünya standardında işler yapılırken, İstanbul 2010’la ilgili beceriksizlik herkeste şaşkınlık yarattı. İstanbul 2010, Allahtan İstanbul’a yakışmayan bu açılış gecesi ile sınırlı değil. Tüm yıl boyunca sürecek yüzlerce etkinliğin açılış gecesi hüsranını unutturmasını ümit ediyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder