Sendikalarda değişim zamanı

Türkiye’nin gündemini son günlerde gerilim dozu zaman zaman artan demokratik açılım, sokak olayları, tehcirler, suikast girişimleri ve kozmik odalar işgal ediyor.

Türkiye’nin bir de kendi yolunda ilerleyen bir AB gündemi var ki, belki de en büyük demokratik açılımlardan biri o. Devlet Bakanı ve Başmüzakerecilik koltuğunda birinci yılını dolduran Egemen Bağış, 2010 yılı için geliştirdiği stratejiyle ilgili olarak geçen hafta Bahçeşehir Üniversitesi’nde yaptığı konuşmada detaylar verdi. Türkiye’nin tam üyelik müzakereleri için önünde toplam 35 fasıl var, bunların 12’si açıldı, 18 fasıl ise Kıbrıs meselesi, Fransa’nın vetosu gibi siyasi ambargolarla açılamıyor. Geriye hükümetin açabileceği dört beş fasıl kalıyor. Hükümet, AB ile müzakere sürecinde yol alabilmek için bu yıl bu fasılları açmakta kararlı. Müzakere süreciyle eşzamanlı olarak siyasi reformlara da ağırlık verilecek.



İş dünyası örgütleri yapmayın demişti


Siyasi engellemelerin olmadığı ve bu yıl açılabilmesi mümkün başlıklar gıda güvenliği, kamu alımları, rekabet ile sosyal politika ve istihdam olarak sıralanıyor ki, hükümetin son dönemde çalışmalarını yoğunlaştırdığı başlıklardan biri de bu sosyal politika faslı. Hükümetin daha önce geçen yılbaşında açma girişiminde bulunduğu 19 numaralı sosyal politika ve istihdam faslı, TOBB ve Türk-İş gibi iş dünyası örgütlerinin talebiyle açılmamıştı. Vergilendirme faslının açıldığı dönemde, bu faslın da açılması istenmiş ancak bu iki kuruluşun başkanları, “Türkiye hassas bir dönemden geçiyor. Küresel bir ekonomik hassasiyet içindeyiz. Şimdi bunu ellemeyin, çünkü aramızda analaşamadığımız konular var, yapmayın” dediği için ötelenmişti. Hükümet, o dönemde kanunu Meclis’ten geçirebilirdi ama o faslı o dönemde bir kenara koydu.



Toplantı yapılacak


Bu faslın açılması demek sendikalar yasasının da büyük oranda değişmesi demek. AB, bir sendikanın bir işyerinde toplu iş sözleşmesi yapabilmesi için işyerinde çalışanların tamamının yüzde 50’sinin bir fazlası yani yüzde 50+1 üyesinde örgütlü olmasına ilişkin barajın düşürülmesini istiyor. Sendikalar bu oranın AB’de olduğu gibi yüzde 30 olmasını öneriyor. Ancak bu öneriye işveren kanadı ciddi direnç gösteriyor. Hükümet ise bu konuda kararlı. Önümüzdeki günlerde TOBB ile işçi ve işveren sendikalarının da yer aldığı bir toplantı yapılacak ve konu ele alınacak.
Egemen Bağış, geçen haftaki konuşmasında, bu konudaki kararlılığını da şöyle ortaya koydu: “Sendikaların da işçilerin haklarının korunması konusunda şeffaflaşmaya hazır olmaları gerekiyor. Bugün Türkiye’de aylık maaşı 50 bin liranın üzerinde olan işçi sendikası önderleri var. Cumhurbaşkanı maaşının beş katı maaş alan işçi önderleri varken, bana kimse işçilerin haklarını savundukları konusunda bir şeyde bulunmasın. Türkiye, AB üyesi olacaksa sadece devlet kurumlarıyla değil, her kesimle üye olacak.” Örgütlerin kaçacak yeri kalmadı gibi, artık eteklerdeki taşları dökme zamanı...

* * *
Hariri geliyor, Lübnan’la da vizenin kalkması gündemde
Ortadoğu’da istikrarın simgesi olarak görülen babası Refik Hariri’nin 2005’te öldürülmesinin ardından politikaya giren ve son seçimlerde zaferle çıkarak Lübnan Başbakanı olan Saad Hariri, 10-12 ocak tarihlerinde beraberinde dokuz bakan ve işadamı heyetiyle Türkiye’ye geliyor. Ziyarette, Başbakan Erdoğan ile Hariri’nin çeşitli alanlarda işbirliği anlaşmaları imzalamasının yanı sıra iki ülke arasında karşılıklı olarak vizenin kaldırılması da gündemde. Kısa süre önce Türkiye, Suriye ile de karşılıklı olarak vizeyi kaldırmıştı.

Lübnan’daki hükümet, yakın geçmişin yaralarını sararak, gergin ilişkiler yaşadığı komşularıyla istikrar sağlamayı amaçlıyor. Saad Hariri’nin, Lübnan’ın Refik Hariri’nin suikasta kurban gitmesinden sorumlu tuttuğu Suriye’ye, Başbakan olur olmaz gitmesi de bunun bir göstergesi. Her ne kadar politikaya babasının öldürülmesinin ardından bir anlamda ‘itilmiş’ olan ve özünde hala işadamlığı taşıyan 1970 doğumlu Saad Hariri’nin Başbakanlığı döneminde, Lübnan’ın yapıcı, işbirliği ağırlıklı, bölgede istikrara önem veren farklı bir politika izleyeceği şimdiden görünüyor.

Bilindiği gibi, Hariri ailesinin kontrolündeki Saudi Oger Grubu’nun Türkiye’de çeşitli yatırımları var. Türk Telekom’un 2005’te yüzde 55’ini 6 milyar 550 milyon dolara satın aldıktan sonra MNG Bank’ı alıp, Turkland’a (T-Bank) dönüştüren Saudi Oger Group, Türkiye’de başka sektörlerle de ilgileniyor. Finans, telekom, enerji ve inşaat alanlarındaki yatırımlarıyla Ortadoğu’nun en önemli grupları arasında yer alan Saudi Oger Group, bir süre önce Türkiye’de bir sigorta şirketi almak istediklerini açıklamıştı. Grubun yatırımlarının yüzde 40’ının Türkiye’de yer aldığı ve son dört yılda Türkiye’ye yaptığı yatırım miktarının 7 milyar dolardan fazla olduğu belirtiliyor. Grubun, enerji sektöründe agresif büyüme hedeflediği, çeşitli özelleştirmelerle ilgilendiği kamuoyuna yansıyan gelişmelerden sadece birkaçı. Beraberinde işadamı heyetiyle gelecek olan ve kısa süre önce Türk işadamlarına yatırım daveti yapan Hariri’nin ziyareti, yeni dönemde Türkiye’nin komşularla ilişkilerde açılım politikasının bir parçası olabilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder