Bugün size son derece ilginç, hiç bilmediğimiz başarılara sahip birisinden bahsedeceğim. Kendisi, Koç Üniversitesi’nin 1 Eylül 2009’dan bu yana rektörlüğünü yürütüyor. Bir insan hayatına sığdırılabilecek en ilgi çekici, en heyecan verici deneyimlere sahip uzay fiziği mühendisi Prof. Dr. Umran İnan, 36 yıl boyunca Stanford Üniversitesi’nde sürdürdüğü akademik yaşamına bir yıla yakın süredir Türkiye’de devam ediyor. Ülkesinden 22 yaşında ayrılıp 58’inde geri dönen İnan, Ocak 2011’den itibaren de ders vermeye başlayacak.
Koç Müzesi’nde biraraya geldiğimiz İnan, Ankara’dan California’ya uzanan öyküsünü şöyle anlatıyor: “1972’de ODTÜ Elektrik Mühendisliği’nden mezun oldum. 10 ayda master’ı bitirdikten sonra ABD’de üç üniversiteye başvurdum, hepsinden de burs kazandım. O zaman Stanford’u seçtim ve uzay fiziği dersleri almaya karar verdim. O dönem için bunlar ilginçti, astronotlarla oturup konuşuyorduk, Ay’a o dönem daha yeni gidilmişti. Türkiye’ye dönmeyi çok istesem de, daha sonra öğretim üyesi kadrosuna girdim. 36 yılda 42 doktora tezi ve 65 milyon dolarlık proje yönettim. Öğrencilerimin ürettiği cihazlar yedi kıtada 45 yerde kullanılıyor.”
36 yıllık serüven içinde dünyanın yedi kıtasını gezmiş, gitmediği ülke kalmamış, 13 kez Antarktika’ya gitmiş. 2008’de Uzay İletişim Bilimi’nin Oscar’ı olarak kabul edilen Appleton Ödülü’nü almış. Yaptığı çalışmalardan ötürü Antarktika’da 2400 metre yüksekliğindeki bir tepeye Inan Peak (İnan Tepesi) adı verilmiş. Antarktika maceralarını ise İnan şöyle aktarıyor: “Buraya bir Yeni Zelanda’dan bir de Şili’den gidilebiliyor. Yeni Zelanda’dan askeri uçakla 10 saat, Şili’den ise şileple 4,5 gün sürüyor. Üç kere gemiyle gittim. Karın kalınlığı 3000 metre, sadece kasımdan şubata kadar orada yazken gidilebiliyor. Antarktika, hep özleyeceğim bir yer.”
İnan’ın araştırma grubu dünya yörüngesindeki çeşitli uydularda gözlemler yapıyor. Halen Stanford’daki 20 kadar doktora öğrencisinin çalışmalarıyla da ilgileniyor. İnan’ın ekibi 1990’larda yukarı doğru çakan şimşeği keşfetmiş. NASA’ya ait uzay mekiği Columbia’nın 2003’te parçalanarak düşmesi sonrasında birkaç bilim adamıyla birlikte NASA’nın merkezi Houston’a çağırılmış. Astronot ve generallerle yukarı doğru çakan bir şimşeğin mi uzay mekiğini düşürdüğü yönünde 12 saat süren gergin bir toplantı yapılmış.
İnan’ın, Türkiye’ye dönüş kararında Koç Üniversitesi’nden gelen teklif etkili olmuş. Üniversite mütevelli heyeti bir komite kurmuş ve dünya çapında bir arayışa girmiş. İnan, teklifi nasıl değerlendirdiğini ise şöyle anlatıyor: “Google’a girdim, akademisyenleri kim, mütevelli heyetinde, danışma kurulunda kimler var baktım. Türkiye’de böyle bir üniversite olmasından mutlu oldum ve Türkiye’nin akademik hayatına bir katkı yapabilirim dedim. Stanford’daki bazı uygulamaları buraya rahatlıkla oturtabiliyoruz. Stanford’un ABD akademik hayatındaki misyonu mükemmelliği önde tutmak ve lider yetiştirmek. Koç’un misyonunu da aynı görüyorum. Gelince, rektör yardımcılığı görevini ikiye böldüm. Biri şimdi Ar-Ge’den sorumlu. Üniversite, sanayi ve devlet işbirliğini arttırmaya yönelik çalışmalar yaptık. Lisans konusunun yanı sıra mükemmel bir araştırma üniversitesi olmak istiyoruz.”
Türkiye’de Ar-Ge ile ilgili bir farkındalığın oluştuğunu gördüğünü dile getiren İnan, “Ar-Ge’nin bir zorunluluk olduğu fark edilmiş. Türkiye’nin gelişmesinde önemli bir rol oynayacağını herkes görmüş. Ekonomisine de zamanla yansıyacak. Amaç da odur” diyor.
10 yıl sonra tıpla fenin, mühendisliğin, idari bilimlerin daha fazla örtüşeceğini ve tıp fakültesi olmayan üniversitelerin geri kalacağını söyleyen İnan, “Gelecekteki tüm trendleri yakalamak için çok külfetli de olsa kuracağız. Topkapı’daki eski Arçelik fabrikasının olduğu yerde bir eğitim ve araştırma hastanesi devreye girecek. Üç yıl Rumeli Hisarı’ndaki kampusta eğitim verilecek, ardından burada Türkiye’nin en donanımlı hastanesini kuracağız” diyor.
Kendisi her ne kadar mühendislikten gelse de, sosyal bilimlere çok önem veriyor. Bu bölümler için dünya çapında ilan vermişler, 120 kişi müracaat etmiş. “Bunlar dünyanın her yerinde iş bulabilecek insanlar ama Türkiye’ye gelmek istiyorlar” diyen İnan’ın Standford Üniversitesi’nden mezun kızı da Koç Üniversitesi’nde çalışmaya başlayacak. 36 yıl boyunca sadece yazları üç hafta tatile gelen İnan’ın şu sözleri de epeyce dikkat çekici: “Bazen eşime soruyorum, yoksa biz hiç Türkiye’den gitmedik mi?”
42 doktora tezi yönettim
Koç Müzesi’nde biraraya geldiğimiz İnan, Ankara’dan California’ya uzanan öyküsünü şöyle anlatıyor: “1972’de ODTÜ Elektrik Mühendisliği’nden mezun oldum. 10 ayda master’ı bitirdikten sonra ABD’de üç üniversiteye başvurdum, hepsinden de burs kazandım. O zaman Stanford’u seçtim ve uzay fiziği dersleri almaya karar verdim. O dönem için bunlar ilginçti, astronotlarla oturup konuşuyorduk, Ay’a o dönem daha yeni gidilmişti. Türkiye’ye dönmeyi çok istesem de, daha sonra öğretim üyesi kadrosuna girdim. 36 yılda 42 doktora tezi ve 65 milyon dolarlık proje yönettim. Öğrencilerimin ürettiği cihazlar yedi kıtada 45 yerde kullanılıyor.”
Antarktika’yı hep özleyeceğim
36 yıllık serüven içinde dünyanın yedi kıtasını gezmiş, gitmediği ülke kalmamış, 13 kez Antarktika’ya gitmiş. 2008’de Uzay İletişim Bilimi’nin Oscar’ı olarak kabul edilen Appleton Ödülü’nü almış. Yaptığı çalışmalardan ötürü Antarktika’da 2400 metre yüksekliğindeki bir tepeye Inan Peak (İnan Tepesi) adı verilmiş. Antarktika maceralarını ise İnan şöyle aktarıyor: “Buraya bir Yeni Zelanda’dan bir de Şili’den gidilebiliyor. Yeni Zelanda’dan askeri uçakla 10 saat, Şili’den ise şileple 4,5 gün sürüyor. Üç kere gemiyle gittim. Karın kalınlığı 3000 metre, sadece kasımdan şubata kadar orada yazken gidilebiliyor. Antarktika, hep özleyeceğim bir yer.”
Columbia düştü NASA’ya çağrıldı
İnan’ın araştırma grubu dünya yörüngesindeki çeşitli uydularda gözlemler yapıyor. Halen Stanford’daki 20 kadar doktora öğrencisinin çalışmalarıyla da ilgileniyor. İnan’ın ekibi 1990’larda yukarı doğru çakan şimşeği keşfetmiş. NASA’ya ait uzay mekiği Columbia’nın 2003’te parçalanarak düşmesi sonrasında birkaç bilim adamıyla birlikte NASA’nın merkezi Houston’a çağırılmış. Astronot ve generallerle yukarı doğru çakan bir şimşeğin mi uzay mekiğini düşürdüğü yönünde 12 saat süren gergin bir toplantı yapılmış.İnan’ın, Türkiye’ye dönüş kararında Koç Üniversitesi’nden gelen teklif etkili olmuş. Üniversite mütevelli heyeti bir komite kurmuş ve dünya çapında bir arayışa girmiş. İnan, teklifi nasıl değerlendirdiğini ise şöyle anlatıyor: “Google’a girdim, akademisyenleri kim, mütevelli heyetinde, danışma kurulunda kimler var baktım. Türkiye’de böyle bir üniversite olmasından mutlu oldum ve Türkiye’nin akademik hayatına bir katkı yapabilirim dedim. Stanford’daki bazı uygulamaları buraya rahatlıkla oturtabiliyoruz. Stanford’un ABD akademik hayatındaki misyonu mükemmelliği önde tutmak ve lider yetiştirmek. Koç’un misyonunu da aynı görüyorum. Gelince, rektör yardımcılığı görevini ikiye böldüm. Biri şimdi Ar-Ge’den sorumlu. Üniversite, sanayi ve devlet işbirliğini arttırmaya yönelik çalışmalar yaptık. Lisans konusunun yanı sıra mükemmel bir araştırma üniversitesi olmak istiyoruz.”
Türkiye’de Ar-Ge ile ilgili bir farkındalığın oluştuğunu gördüğünü dile getiren İnan, “Ar-Ge’nin bir zorunluluk olduğu fark edilmiş. Türkiye’nin gelişmesinde önemli bir rol oynayacağını herkes görmüş. Ekonomisine de zamanla yansıyacak. Amaç da odur” diyor.
Eğitim hastanesi kuruyoruz
10 yıl sonra tıpla fenin, mühendisliğin, idari bilimlerin daha fazla örtüşeceğini ve tıp fakültesi olmayan üniversitelerin geri kalacağını söyleyen İnan, “Gelecekteki tüm trendleri yakalamak için çok külfetli de olsa kuracağız. Topkapı’daki eski Arçelik fabrikasının olduğu yerde bir eğitim ve araştırma hastanesi devreye girecek. Üç yıl Rumeli Hisarı’ndaki kampusta eğitim verilecek, ardından burada Türkiye’nin en donanımlı hastanesini kuracağız” diyor.Kendisi her ne kadar mühendislikten gelse de, sosyal bilimlere çok önem veriyor. Bu bölümler için dünya çapında ilan vermişler, 120 kişi müracaat etmiş. “Bunlar dünyanın her yerinde iş bulabilecek insanlar ama Türkiye’ye gelmek istiyorlar” diyen İnan’ın Standford Üniversitesi’nden mezun kızı da Koç Üniversitesi’nde çalışmaya başlayacak. 36 yıl boyunca sadece yazları üç hafta tatile gelen İnan’ın şu sözleri de epeyce dikkat çekici: “Bazen eşime soruyorum, yoksa biz hiç Türkiye’den gitmedik mi?”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder