Türk işadamının siyaset ve cesaretle imtihanı

Darbe anayasına verilen tepkiler konusunda ve samimiyette iş dünyasının nasıl sınıfta kaldığının farkında mısınız? Demokrasi kültürünün ülke ekonomisine yön veren sivil toplum kuruluşlarında ne kadar güdük kaldığı ortada.
Referandum süreci yaklaştıkça Türk iş dünyasının darbe anayasası ile imtihanına ilişkin özellikle son birkaç haftada önemli gelişmeler yaşadık. Türkiye’nin demokratik değişim ve dönüşüm süreci sancılı, tabular yıkılıyor, ezberler bozuluyor, dolayısıyla tüm bu olup bitenlere ayak uydurmak, gelişmeleri hazmetmek de zaman gerektiriyor.

Eleştiriler TÜSİAD’ı eksiltmez

Başbakan Erdoğan’ın çok ses getiren “bitaraf-bertaraf” çıkışı öncesi ve sonrasında TÜSİAD, “bizim duruşumuz belli, biz toptan değiştirilecek bir anayasa ihtiyacını her zaman dile getiriyoruz” dedi.
Diğer iş dünyası örgütleri bir yana TÜSİAD’dan oyunun rengini belirtme yönündeki beklentinin kamuoyunda bu kadar yüksek olması, aslında TÜSİAD açısından olumlu karşılanacak bir durum. Beğenelim beğenmeyelim, TÜSİAD’ın duruşunun hâlâ Türkiye’nin ekonomik ve siyasi gelişiminde önemli rolü vardır. O nedenle kimse TÜSİAD’la arası kötü olsun istemez...
Bugüne kadarki süreçte TUSKON, ASKON, MÜSİAD ve İTO’nun yanı sıra 365 oda ve borsayı temsilen TOBB (Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’ndan referanduma yönelik renklerini belli eden açıklamalar geldi. Tabi, TÜSİAD’ın vurgu yaptığı anayasada toptan değişiklik vurgusuna TOBB’un da desteği söz konusu.

En cesur Alaton ve Ağaoğlu

Son dönemde şahsi olarak çıkıp da oyunun renginin evet olduğunu açıklayan birkaç cesur işadamının da gördüğü muamele mahalle baskısından hallicedir.
Bunların başında da TÜSİAD’ın tarafsızlığına nisbet yaparcasına İshak Alaton’dan gelen açıklamalar var. Alaton, 12 Eylül’deki referandumda bir değil iki kez ‘evet’ diyeceğini açıklayarak, iş dünyasını cesaret fakiri olmakla eleştirdi. TÜSİAD’a yapılan baskıya da karşı çıkan Alaton, zamanı gelince darbe mağduru olmamak için pozisyon almak gerektiğini dile getirdi. Alaton kadar cesur biri daha var. O da Ali Ağaoğlu. Particiliği olmadığını ama daha demokratik bir Türkiye için 12 Eylül’de ‘evet’ oyu atacağını çıktı açık açık söyledi.
Güneydoğu ve Doğu Anadolu illerinin önde gelen işadamlarından da ‘evet’ler duyduk ancak, en büyük cesaret örneği, BDP’nin boykotuna rağmen bölge sanayici ve iş çevrelerini temsil eden 14 sivil toplum örgütünün referandumda evet oyu vereceklerini açıklamasıydı.
Cesaretlerine karşılık olarak da, BDP Başkanı Selahattin Demirtaş’tan ahlaksızlık nitelemesi aldılar.
Bu örgütlerin arasında TOBB’un, TÜSİAD’ın ve MÜSİAD’ın bölge illerdeki şubeleri bulunuyor. Bu örgütler en azından ahlaksızlık sözüne karşı sessiz kalmamalıydı.

Hiç hayır diyen işadamı yok mu?

Şu ana kadar referandumda hayır diyeceğini açıklayan bir işadamı duymadık. Kimse durup dururken dikkatleri üzerine çekmek istemez ancak şu anki konjonktürde hayır diyen bir işadamı da son derece ilginç olabilir.
Sessiz kalma hali, iş dünyasının gelecek eleştirilerden korktuğuna bir işaret olarak değerlendirilebilir mi?
Bu noktada, İş Bankası Genel Müdürü Ersin Özince’nin geçen haftaki sözleri kayda değerdi.
Özince, “Halkın demokratik tercihleri doğrultusunda oluşacak yönetimler hiçbir risk taşımaz. Önemli olan, demokratik prensiplerin sonuna kadar çalışmasıdır. İşadamları bir tarafta serbest piyasa ekonomisinde serbestliği sonuna kadar savunurken, siyasetteki serbestiden mi korkacak? Böyle bir saçmalık olmaz. İster koalisyon, ister azınlık hükümeti olur... Türkiye’nin azınlık hükümetiyle yönetildiği dönemler de oldu. İktisadi açıdan Türkiye’nin göreceli bir iyi yönetim dönemi yaşadığını düşünüyorum.
Ama bu demek değildir ki, bu performansı başkası gösteremez. Ben artık Türkiye’nin belli bir olgunluğa geldiğini düşünüyorum” yorumunu yaptı.
Oyların rengi ne olacak olursa olsun, fikirleri söylemek, Türkiye’nin can yakan konularında tartışma açmak, öneri getirmek, elleri taşın altına koymak herkes kadar iş dünyasının da işidir.
Bugün Kürtlerin, azınlıkların, türbanlı kızların, toplumun tüm itilip ezilmişlerinin talep ettiği özgürlük, demokrasi eşitlik, insan hak ve özgürlüklerine saygı bir gün herkese lazım olabilir...

 * * *

Adnan Dalgakıran ortalığı yine fena karıştıracak

İstanbul Sanayi Odası’nda Meclis üyesi olduktan sonra muhalif konuşmalarıyla İSO’da bir dönem sıkıntı yaratan TİM Yönetim Kurulu Üyesi ve Makine Tanıtım Grubu Başkanı Adnan Dalgakıran, yine epey tartışma yaratacak açıklamalar yapıyor. Dalgakıran’ın eleştiri oklarının hedefinde TOBB var.
TOBB’un iş dünyasındaki gerçek sivil toplum kuruluşlarının gelişmesinin engelleyen bir kült olduğunu ve TOBB’un yapısının aşamalı bir şekilde değiştirilerek sembolik bir teşkilata dönüştürülmesi gerektiğini savunuyor.

İSO’da gündeme getirecek

Dalgakıran, TOBB ile ilgili bir çalışma başlatmış ve yakın zamanda çalışmayı İSO toplantılarında dile getirmeye başlayacakmış. Hatta konuyu Sanayi Bakanlığı’na da sunmuş. Dalgakıran’ın önerisi şöyle: “TOBB’un yapısını değiştirerek, sembolik bir teşkilata dönüştürelim. Türkiye’de sadece birkaç şeyi savunabilsin. Örneğin hukuk sistemi ve demokrasi gibi. TOBB’u büyük paraların üzerine oturabilir bir yapıdan çıkarmamız lazım. Yapının değişimiyle Türkiye’deki sanayi ve ticaret odaları birlikte mecburi üyelik ve aidat sisteminin olmadığı, ayrı birer birlik altında toplanabilir. Bunu yapabilirsek, gerçek sivil toplum kuruluşlarının örgütleşmesini ve oluşabilmesini sağlayabiliriz. Türkiye’nin ihtiyacı olan gerçek sivil toplum örgütleridir.”
Dalgakıran, sivil toplum kuruluşları olmayan bir Türkiye’nin, daha güzel bir demokrasiye geçişte zorlanacağını ve bu nedenle de TOBB’un ciddi bir dönüşüme ihtiyacı olduğunu dile getiriyor ve ekliyor: “Bunlar bizim fikrimiz. Kimse bize kızmamalı. Bu fikri insanlarımızla paylaşalım. Biz TOBB’daki bu dönüşümün aşama aşama yapılmasını arzu ediyoruz. Yarın hemen mecburi üyelik kalksın demiyoruz.”
Şimdi, söz sırası TOBB’a geçti. Rifat Hisarcıklıoğlu, bu açıklamalara duyarsız kalamaz, önümüzdeki dönemde açıklamaları gelecektir...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder