Türkiye’nin SİT alanları HES olmasın

AKP’nin kültür ve doğa varlıklarının korunması mevzubahis olduğunda ne denli hoyrat olabildiğini son dönemde sıklıkla izliyoruz. Geçtiğimiz günlerde, bölgede yaşayanların yoğun mücadelesi sonucu Rize İkizdere Vadisi’nin SİT alanı ilan edilmesi üzerine, vadideki doğal yaşamı etkileyecek olan HES projelerinin durdurulması gündeme geldi. Ancak, İkizderelilerin sevinci uzun sürmedi diyebiliriz. Hükümet, bu karara neredeyse nispet yaparcasına, SİT alanlarının tanımını baştan aşağı değiştirebilecek olan Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu tasarısını Meclise getiriverdi. Tasarı kabul edilirse, doğal SİT alanı ve tabiat varlığı olarak tescillenmiş alanların bu statüleri sona erdirilebilecek.


Bu kurulda çatlak sese yer yok

Yasa tasarısına göre, oluşturulacak Ulusal Biyolojik Çeşitlilik Kurulu, mevcut SİT alanlarını yeniden değerlendirecek ve SİT alanı belirleme yetkisi de bu kurula verilecek. Çevre ve Orman Bakanlığı müsteşarının başkanı olacağı kurulda 14 bürokrat, Bakanlığın belirleyeceği iki sivil toplum kuruluşu temsilcisi ve dört akademisyen bulunacak. Buradan, bu kurullara atanacak olanların bağımsız isimler olmayacaklarını tahmin etmek hiç zor değil. Üstelik kurul salt çoğunlukla toplanacak. Öncelik olarak ortaya konan da amaçlanan da, doğal varlıkları korumak değil kullanmak. Koruma, insanın fayda elde etmesinin devamlılığını sağlamak içindir, ama buradaki niyet daha çok rant ve talan yönünde. “Öyle bir yer yok” diyerek Allianoi’nin üzerini kumlayarak koruma yöntemi uygulamak isteyen bu Çevre Bakanlığı değil miydi? Su akan her yere yapılan HES’lerin bu yasayla birlikte çığ gibi artacağına kuşku yok.


2023’te akan su kalmayacak

Anadolu’ya can veren ve sayısı 2000’i bulan dere, Çevre Bakanlığı tarafından enerji üretimi için su kullanım hakkı adı altında 49 yıllığına şirketlere satıldı. Binlerce yıldır insanların Anadolu’daki varlık nedeni olan derelerin yeni sahipleri artık şirketler. Ama dev iş makineleriyle doğa harikası vadilere girerek hoyratça doğayı yok eden şirketlerin işi giderek zorlaşıyor. Çünkü yerli halk artık her yerde isyanda.
Doğa Derneği’nin hesaplamalarına göre, Türkiye’nin tüm projeksiyonlarını ayarladığı Cumhuriyet’in 100’üncü yılı olan 2023’te HES’ler Türkiye enerjisinin sadece yüzde 5’lik kısmını karşılayacaklar. Buna karşılık bu derelerin suyu kullanılarak yapılan tarım ve bazı vadilerdeki turizm faaliyetleri suyun neredeyse tamamına yakını enerji üretiminde kullanılacağı için son bulacak.
Örneğin, HES yapılması planlanan Yuvarlakçay’ın şimdi akan suyu ile gerçekleştirilen tarımın ülke ekonomisine yıllık katkısı 100 milyon dolar. Yuvarlakçay’a HES yapılması halinde tarım arazileri sulanamayacağından bu gelir de ortadan kalkacak. Bununla birlikte üretim yapamayan yerli halk şehirlere göç etmek zorunda kalacak.


Tabiat Kanunu İzleme Girişimi

Ancak, Taksim bombacısıyla bir tutulan çevre ve doğa hakları savunucularıyla yerel halk daha çok birbirine kenetleniyor. Doğaya bir an önce sahip çıkılması ve korunması için çalışan Anadolu’nun her yerinden 46 sivil toplum kuruluşu Tabiat Kanunu İzleme Girişimi adı altında birleşti. Girişimin geçen hafta İstanbul’da Mimarlar Odası’nda yapılan toplantısına katıldım. Türkiye’nin her yerinden üşenmeden kalkıp gelen insanlar, doğal yaşama sahip çıkılması için tasarının geri çekilmesini, yeni bir yasa tasarısı hazırlığının başlatılmasını, bu yeni süreçte doğa haklarının ve uluslararası taahhütlerin dikkate alınmasını talep ediyor. Doğal olarak uygulama ve hazırlık sürecinde sivil toplum kuruluşlarının daha fazla işin içine dahil edilmesini talep ediyor. Girişim, daha sistematik mücadele için yapılacak eylemlerin arttırılmasının yanında yoğun bir hukuk mücadelesi de başlatmak niyetinde.
Tabi, çevre savunucularına yapılan saldırılar da işin başka bir boyutu. Loç Vadisi’ni Koruma Platformu üyelerine ve bölge halkına HES inşaatını yapan şirketin yetkilileri saldırırken, Jandarma, “Ne haliniz varsa görün” diyerek olanlara seyirci kaldı.
Toplantıya katılan bir kişi, bölgedeki tecavüzün daha da arttığını ve daha fazla eylem gerektiğini dile getirdi. Ancak, şu sözleri durumun vahametini ortaya koyuyor: “Loçluların ne ekonomik ne de psikolojik olarak hali kalmamış. Halk tamamen çökmüş durumda. HES’lerin birilerine peşkeş çekilmesini acıyla izliyoruz. Buralara daha fazla gitmek lazım.”


İlerleme Raporu’na girer mi?

Malum Çevre Faslı müzakereye açıldı. Doğa korumaya yasayla darbe vurmaya niyetli AKP’nin kılıfı da hazır: AB müktesebatı öyle istiyor! Cuma günü basına sızan Türkiye 2010 İlerleme Raporu’nun son hali 9 Kasım’da açıklanacak. AKP’nin çevre ve doğayla ilgili olumsuz uygulamaları İlerleme Raporu’nun basına sızan haline yetişmemiş. Ama çevre savunucularının işin peşini bırakmayacağı kesin. “AB öyle istiyor” kılıfıyla yapılmak istenenler, AB’den her durumda gelmeye başlayacak uyarılarla her an ters tepebilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder