Fransa Ermenileri Yozgat'ı anlatıyor

Geçen hafta, bir grup gazeteci Fransa'da Türkiye Mevsimi etkinlikleri kapsamında İstanbul Ticaret Odası'nın, Marsilya Ticaret ve Sanayi Odası ile birlikte Fransa'da gerçekleştirdiği etkinliklere katıldık. Türkiye ve Ermenistan ilişkilerinin normalleşme sürecine girmesi yönünde önemli adımların atıldığı bir dönemde, Marsilya'da diaspora Ermenileri ile biraraya gelmiş olmak da biz gazetecilere farklı bir deneyim yaşattı. Marsilya'da bulunduğumuz beş gün boyunca, çok sayıda Ermeni ile konuşma fırsatı bulduk. Marsilya'da sayıları 85 bini bulan Ermenilerin büyük çoğunluğu Türkiye'den göç etmiş Ermenilerden oluşuyor. Hayatlarında hiç görmedikleri, hiç gitmedikleri Malatya'dan, Yozgat'tan, Tokat'tan, Diyarbakır'dan, Erzurum'dan, "Biz oralıyız" diye bahseden, ama aynı zamanda Türkiye'den gelecek her habere, her adıma oldukça hassas ve temkinli yaklaşan, hala evlerinde Türkçe, hatta Kürtçe konuşan insanlar...

En milliyetçi olanları, "Ben Taşnak zihniyetindeyim" diyenleri bile iki ülke arasındaki sınır kapısının açılmasından, protokollerin yapılmasından yana. "Geçmişte olanlar geçmişte kalmış artık, ama en azından hiç birşey olmadı demesinler" diyecek kadar da sağduyulu. Ama herşeyden önemlisi diasporanın kalesi olarak nitelendirilen fanatik Ermenilerin sayısının ne kadar azaldığına, itiraz eden ve sesi yüksek çıkanların sayısının azaldığına, hem Türkiye'deki değişim sürecine, hem de Ermenistan'ın ortaya koyduğu iradeye saygı duyulduğuna tanık oluyoruz. Ancak, bazı Ermeni işadamları sürecin futbol diplomasisi ile başlamasından rahatsız. Herşey masaya gelmeli ve masada konuşulmalı. Ayrıca, normalleşme ve yakınlaşma sürecine mutlaka soykırımın tanınmasının da dahil edilmesini, önemli ve olmazsa olmaz olarak görüyorlar. Buna rağmen, tartışmayı bu kelimeye odaklamak yerine, acıların paylaşılması ve tabusuz bir yakınlaşmanın gereğine inanıyorlar. 100 yıllık bir sessizliğin ve ilişkisizliğin yarattığı olumsuzluklara rağmen bu dengeyi kurabilmiş olmaları şahit olduğumuz başka bir nokta.

Türkiye'nin gelecek dönemdeki inandırıcılığı çok önemli. Türkiye'nin alacağı ve uygulayacağı kararlara yönelik ciddi bir güvensizlik var. Bu noktada, Türkiye'nin diaspora Ermenilerine göstereceği yakınlık, daha fazla biraraya gelmeyi sağlayacak etkinlikler, zihinlere kazınmış kodların silinmesinde bin anlam kazanabilir. Çünkü onlar, anlaşılmak, anlaşılmak için konuşmak, anlatmak ve o hiç görmedikleri memleketlerini bir gün görebilmenin umudunu taşıyorlar...


* * *

İTO'nun ilk başkanı da bir Ermeni'ydi


İstanbul Ticaret Odası'nın Ermeni meselesine yaklaşımındaki değişimin hızına da şapka çıkarmamak elde değil. Bundan yaklaşık iki yıl önce İTO, Ermeni soykırımı iddialarının asılsız olduğunu ortaya koymak niyetiyle olsa gerek, birkaç kitap çalışması yapmıştı. Bunlardan biri Ermenistan'ın ilk Başbakanı Ovanes Kaçaznuni'nin 1923'te Taşnak Partisi konferansında yaptığı konuşmanın kitaplaştırılarak, dört dilde basılıp onbinlerce adet dağıtılmasıydı. Bu kitabı İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek'in oğlu Mehmet Perinçek'in Lenin Kütüphanesi'nde bulup 2005'te yayınladığını da hatırlatalım. Tam o sıralarda Osmanlı arşivlerinde yapılan çalışmalarda fark edildi ki, İstanbul Ticaret Odası'nın ilk Başkanı bir Ermeni. 1880'de Dersaadet Ticaret Odası adıyla kurulan odaya 1897'de ölümüne kadar 18 yıl Aristaki Azaryan başkanlık etti. 19'unun gayrimüslim olduğu İTO'nun 24 kişilik ilk yönetim kurulu, aslında o dönemin hem sosyal hem de ticari durumunu çok iyi anlatıyor. İTO, şimdilerde kuruluş yıllarını ve ilk başkanını anlatan bir kitap hazırlığında. Kitap bitmiş, basılmak üzere matbaaya gönderilmiş. Önümüzdeki günlerde büyük bir lansmanla tanıtımı yapılacakmış.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder