Türkiye, bu yılın 12 Eylül günü Cumhuriyet tarihinin önemli dönüm noktalarından birini yaşayacak. Türkiye’nin siyasi ve toplumsal tarihinin en derin, en acı izlerini taşıyan 12 Eylül’de Anayasa değişikliği paketi referanduma sunulacak. Türkiye’nin gündemi buna kilitlenmiş durumda, herkes özellikle de iş dünyası referandumdan çıkacak sonuca göre pozisyon almaya hazırlanıyor, nabız yokluyor, strateji belirliyor. Kimi iş dünyası örgütleri Anayasa Mahkemesi’nin referandumun önünü açan kararının ardından görüşlerini kamuoyu ile paylaştı. Son birkaç gün içerisinde TÜSİAD’dan her ne kadar bir açıklama gelmediyse de dernek 1992’den beri uzmanlara hazırlattığı anayasa taslakları ve demokratikleşme çalışmaları ile bu konuyu belki herkesten önce kamuoyunda tartışmaya açtırmış bir sivil toplum örgütü.
Konuyla ilgili olarak görüşüne başvurduğumuz ve “TÜSİAD’dan neden bir açıklama yok” dediğimiz TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, alınan karara herkesin saygı duyması gerektiğini, Anayasa değişikliği paketi ile ilgili görüşleri daha önce etraflıca dile getirdiklerini o nedenle bu kararın ardından yeni bir görüşlerinin bulunmadığını ifade etti. Boyner’e göre, siyasi tartışma daha yapıcı ve bütün Türkiye’nin çıkarına olacak düzeyde sürdürülmeli.
Doğal olarak, iş dünyası örgütlerinden partiler gibi saf tutmasını ya da evet-hayır şeklinde kesin tavır almasını beklemek olağan değil. Genel çerçeve olarak, TÜSİAD’ın talebi tümüyle yeniden yapılandırılmış, bireysel özgürlükler odaklı, çoğulcu bir demokrasiye önem veren yeni baştan yazılmış bir anayasa. Gündemdeki bu paketin içeriğinde temel sorunlar bulunduğu ve demokrasi açığını kapatmaktan uzak olduğu şeklindeki eleştirileri de, referanduma mesafeli durdukları şeklinde algılanıyor. Paketle ilgili görüş ayrılıkları olmasına rağmen, TÜSİAD’ın pakete destek verdiğini söylemek yanlış olmaz. Konuyla ilgili olarak TÜSİAD’ın, son birkaç yılda Anayasa değişikliği ile ilgili neler düşündüğüne ve neler yaptığına şöyle bir bakalım istedik.
Sendikalar TÜSİAD’a hayır demişti
Arzuhan Doğan Yalçındağ’ın başkanlığı döneminde bundan tam iki yıl önce, TÜSİAD Başkanlar Konseyi, o dönemki Yüksek İstişare Konseyi toplantısında ekonominin yanı sıra Anayasa değişikliğinin de tartışılmasını önerdi. Toplantıya Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) Başkanı Kemal Derviş, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, TİSK Başkanı Tuğrul Kutadgobilik, Türk-İş Başkanı Mustafa Kumlu, DİSK Başkanı Süleyman Çelebi ile Hak-İş Başkanı Salim Uslu davet edilmişti. Türk-İş, Hak-İş ve DİSK o dönemde Derviş’in katılımını siyasi bir oluşum fikri yarattığı gerekçesiyle protesto etmiş ve toplantıya katılmamıştı.
Türk-İş Başkanı Mustafa Kumlu, 83 sivil toplum kuruluşunun Anayasa Platformu’nda çalışmalar yürüttüğünü, yeni bir çalışmaya gerek olmadığını söylemişti. TÜSİAD, o YİK toplantısında siyasetin ve toplumun tüm kesimlerini biraraya getiren bir Anayasa Konvansiyonu kurulması önerisini hazırladığı bir metinle deklare etmişti.
Önerilen konvansiyon, TBMM Başkanı’nın önderliğinde oluşturulacak, Meclis’te yer alan tüm partileri, yüksek yargı organından temsilcileri, akademisyenleri ve sivil toplum örgütü kuruluşlarını kapsayacaktı. O dönem sendikalar, TÜSİAD’ı yalnız bıraktı...
Ne ilginçtir ki, daha önce daveti geri çevrilen TÜSİAD’la üç gün önce biraraya gelen DİSK, TÜSİAD’ın Anayasa değişikliği ile ilgili konularda ne yapsa ne söylese ses getirdiğini, ezber bozduğunu belirterek, işbirliği yapacaklarını açıkladı. DİSK ve TÜSİAD, demokratikleşme, terör, işsizlik ve bölgesel kalkınmadan oluşan dört maddelik bir ortak gündem belirledi.
TÜSİAD’ın Anayasa değişikliğinde itiraz ettiği temel maddelerin başında yargı geliyor. Cumhurbaşkanı’nın yetkilerinin arttırılması bunlardan biri. Parti kapatmalarla ilgili anayasal düzenleme yapılması ve yüzde 10 barajının düşürülmesi de diğer iki konu. TÜSİAD, son dönemde yaptığı açıklamalarda, Türkiye’nin demokrasi açığı bulunduğunu, bunun giderilmesi için bir demokratikleşme paketi çerçevesinde yeni bir anayasa yapılması, seçim ve siyasi partiler reformlarının gerçekleştirilmesi gerektiğini vurguluyor. Yeni anayasanın birey odaklı olması gerektiğini kaydediyor, seçim sistemi ve siyasi partiler mevzuatında yapılacak değişikliklerle, ülke barajının düşürülmesine dikkat çekiyor. Anayasa değişikliği paketinin uzlaşmaya dayanmadığını, bu durumun ileride yeni bir anayasa yapma sürecini de olumsuz etkileyebileceğini söylüyor.
TÜSİAD’ın “Anayasa tümüyle yenilenmeli” tavrı, son derece anlamlı. Olması gereken de bu ancak Meclis, şimdilik yeni bir anayasa yapma fırsatını kaçırdı.
Ancak, TÜSİAD’ın Anayasa’nın tümü değiştirilemiyorsa bile, yüzde 10 barajını dayatan, seçim kanunu ve lider sultasına imkân veren parti içi demokrasi ve temsil olanaklarını tıkayan Partiler ve Seçim Kanunu’nu değiştirelim önerisi son derece dikkate değer.
Bu noktada, Boyner’in seçim barajının çağdaş demokrasilerde bulunmadığını, üstelik bunun askerî bir müdahale ürünü olmadığını ve sivil iktidar döneminde yükseltildiğini söylemesi de bir o kadar anlamlı. Dolayısıyla her demokratikleşme adımı illâki Anayasa değişikliğinde gizli değil. Hükümet isterse, bu yasal değişikliği gerçekleştirebilir.
Konuyla ilgili olarak görüşüne başvurduğumuz ve “TÜSİAD’dan neden bir açıklama yok” dediğimiz TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, alınan karara herkesin saygı duyması gerektiğini, Anayasa değişikliği paketi ile ilgili görüşleri daha önce etraflıca dile getirdiklerini o nedenle bu kararın ardından yeni bir görüşlerinin bulunmadığını ifade etti. Boyner’e göre, siyasi tartışma daha yapıcı ve bütün Türkiye’nin çıkarına olacak düzeyde sürdürülmeli.
Doğal olarak, iş dünyası örgütlerinden partiler gibi saf tutmasını ya da evet-hayır şeklinde kesin tavır almasını beklemek olağan değil. Genel çerçeve olarak, TÜSİAD’ın talebi tümüyle yeniden yapılandırılmış, bireysel özgürlükler odaklı, çoğulcu bir demokrasiye önem veren yeni baştan yazılmış bir anayasa. Gündemdeki bu paketin içeriğinde temel sorunlar bulunduğu ve demokrasi açığını kapatmaktan uzak olduğu şeklindeki eleştirileri de, referanduma mesafeli durdukları şeklinde algılanıyor. Paketle ilgili görüş ayrılıkları olmasına rağmen, TÜSİAD’ın pakete destek verdiğini söylemek yanlış olmaz. Konuyla ilgili olarak TÜSİAD’ın, son birkaç yılda Anayasa değişikliği ile ilgili neler düşündüğüne ve neler yaptığına şöyle bir bakalım istedik.
Sendikalar TÜSİAD’a hayır demişti
Arzuhan Doğan Yalçındağ’ın başkanlığı döneminde bundan tam iki yıl önce, TÜSİAD Başkanlar Konseyi, o dönemki Yüksek İstişare Konseyi toplantısında ekonominin yanı sıra Anayasa değişikliğinin de tartışılmasını önerdi. Toplantıya Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) Başkanı Kemal Derviş, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, TİSK Başkanı Tuğrul Kutadgobilik, Türk-İş Başkanı Mustafa Kumlu, DİSK Başkanı Süleyman Çelebi ile Hak-İş Başkanı Salim Uslu davet edilmişti. Türk-İş, Hak-İş ve DİSK o dönemde Derviş’in katılımını siyasi bir oluşum fikri yarattığı gerekçesiyle protesto etmiş ve toplantıya katılmamıştı.
Türk-İş Başkanı Mustafa Kumlu, 83 sivil toplum kuruluşunun Anayasa Platformu’nda çalışmalar yürüttüğünü, yeni bir çalışmaya gerek olmadığını söylemişti. TÜSİAD, o YİK toplantısında siyasetin ve toplumun tüm kesimlerini biraraya getiren bir Anayasa Konvansiyonu kurulması önerisini hazırladığı bir metinle deklare etmişti.
Önerilen konvansiyon, TBMM Başkanı’nın önderliğinde oluşturulacak, Meclis’te yer alan tüm partileri, yüksek yargı organından temsilcileri, akademisyenleri ve sivil toplum örgütü kuruluşlarını kapsayacaktı. O dönem sendikalar, TÜSİAD’ı yalnız bıraktı...
Ne ilginçtir ki, daha önce daveti geri çevrilen TÜSİAD’la üç gün önce biraraya gelen DİSK, TÜSİAD’ın Anayasa değişikliği ile ilgili konularda ne yapsa ne söylese ses getirdiğini, ezber bozduğunu belirterek, işbirliği yapacaklarını açıkladı. DİSK ve TÜSİAD, demokratikleşme, terör, işsizlik ve bölgesel kalkınmadan oluşan dört maddelik bir ortak gündem belirledi.
TÜSİAD’ın Anayasa değişikliğinde itiraz ettiği temel maddelerin başında yargı geliyor. Cumhurbaşkanı’nın yetkilerinin arttırılması bunlardan biri. Parti kapatmalarla ilgili anayasal düzenleme yapılması ve yüzde 10 barajının düşürülmesi de diğer iki konu. TÜSİAD, son dönemde yaptığı açıklamalarda, Türkiye’nin demokrasi açığı bulunduğunu, bunun giderilmesi için bir demokratikleşme paketi çerçevesinde yeni bir anayasa yapılması, seçim ve siyasi partiler reformlarının gerçekleştirilmesi gerektiğini vurguluyor. Yeni anayasanın birey odaklı olması gerektiğini kaydediyor, seçim sistemi ve siyasi partiler mevzuatında yapılacak değişikliklerle, ülke barajının düşürülmesine dikkat çekiyor. Anayasa değişikliği paketinin uzlaşmaya dayanmadığını, bu durumun ileride yeni bir anayasa yapma sürecini de olumsuz etkileyebileceğini söylüyor.
TÜSİAD’ın “Anayasa tümüyle yenilenmeli” tavrı, son derece anlamlı. Olması gereken de bu ancak Meclis, şimdilik yeni bir anayasa yapma fırsatını kaçırdı.
Ancak, TÜSİAD’ın Anayasa’nın tümü değiştirilemiyorsa bile, yüzde 10 barajını dayatan, seçim kanunu ve lider sultasına imkân veren parti içi demokrasi ve temsil olanaklarını tıkayan Partiler ve Seçim Kanunu’nu değiştirelim önerisi son derece dikkate değer.
Bu noktada, Boyner’in seçim barajının çağdaş demokrasilerde bulunmadığını, üstelik bunun askerî bir müdahale ürünü olmadığını ve sivil iktidar döneminde yükseltildiğini söylemesi de bir o kadar anlamlı. Dolayısıyla her demokratikleşme adımı illâki Anayasa değişikliğinde gizli değil. Hükümet isterse, bu yasal değişikliği gerçekleştirebilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder