UNESCO’nun Dünya Miras Komitesi, 25 Temmuz-3 Ağustos 2010 tarihlerinde Brezilya’da gerçekleştirdiği 34’üncü oturumda, İstanbul’un tarihî alanlarının tehlike altında olup olmadığını ve Dünya Mirası Listesi’nden çıkarılıp çıkarılmamasını ele aldı.
İstanbul’u yetersiz koruma standartları nedeniyle uzun yıllardır takip eden ve uyaran UNESCO, 1 Haziran 2010’da yayınladığı taslak kararında, İstanbul’da bulunan Dünya Miras Alanları’nın (ağırlıklı olarak tarihi yarımada) Türkiye’nin de taahhüt ettiği uluslararası koruma standartlarına uygun olarak korunmadığını, Haliç Metro Köprüsü inşaatının ve İstanbul Boğazı karayolu tüp geçiş projesinin bu standartları ihlal ettiğini, İstanbul’u Tehlike Altındaki Dünya Miras Listesi’ne alabileceğini duyurdu.
Bunu da Brezilya’daki toplantıda karara bağlayacaktı. Taslak karar, İstanbul’un Dünya Miras Listesi’nden düşürülerek, Tehlike Altındaki Dünya Miras Listesi’ne alınmasının ardından Komite’nin taleplerinde gelişme sağlanamadığı takdirde listeden tamamen atılmasını öngörüyordu.
Ardından kararın çıkmasını önlemek amacıyla Türkiye’den kalabalık bir heyet Brezilya’ya doğru hareket etti. Duyduğumuza göre heyette, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclis Üyesi iki kişi yer alırken, Haliç Metro Köprüsü inşaatını üstlenen inşaat şirketinden de iki kişi hazır bulunmuş.
Son dakika çabalarının UNESCO ne kadarını dikkate aldı, ne kadarını göz ardı etti bilinmez ama toplantı Brezilya’da devam ederken, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden Anadolu Ajansı’na geçilen “UNESCO’dan İstanbul’a mutlu haber, UNESCO İstanbul’u kara listeye almadı” başlıklı kesin hüküm veren haberler buram buram asparagas kokuyordu.
Zira, Haliç Metro Köprüsü projesiyle ilgili inceleme talep eden, İstanbul’un listeden düşürülmesini gündeme getiren UNESCO’yu kararından caydıracak hiçbir gelişme de yok. Belediye, daha önce de aynı yola başvurmuş, yaptığı açıklamalar UNESCO tarafından yalanlanmıştı.
Ortaya koyacağı alternatif çözümleri ve bunların etki değerlendirmelerini de içermesi gereken bu değerlendirmenin sonuçlarını da 15 Ekim 2010 tarihine kadar Dünya Mirası Merkezi’ne göndermesi gerekiyor.
15 Ekim’e kadar gelecek ÇED dışında UNESCO, Türkiye’den şunları bekliyor:
“Kentsel dönüşüm projeleri de dahil olmak üzere ulaşım ve diğer altyapı projelerini kapsayan tüm büyük ölçekli projelerde bu projelerin kültür varlıklarının olağanüstü evrensel değeri üzerinde olumsuz etkiler göstermemesini sağlamaya yönelik sıkı bir miras etki değerlendirmesi sürecinin tatbik edilmesi, kültür varlıklarının başlıca hassas ögeleri olan Osmanlı tarzı ahşap evlerle Teodosyus Surları’nın korunması ve rehabilitasyonu için bir programın kabul edilmesi, geriye dönük Olağanüstü Evrensel Değer Bildirgesi’nin kabul edilmesi, çevre etki değerlendirmesinin sonuçları ve diğer önlemler açısından da kayda değer bir ilerlemenin gerçekleştirilmemiş olmasının ışığında, kültür varlıklarının Tehlike Altındaki Dünya Mirası Listesi’ne dahil edilip edilmemesi kararının mütalaa edilmesi için Taraf devlet’in tüm bu hususlar hakkındaki ayrıntılı bir raporu Dünya Mirası Merkezi’nin 2011’de yapılacak 35’inci oturumunda incelenmek üzere 1 Şubat 2011 tarihine kadar Dünya Mirası Merkezi’ne ulaştırmasını istemektedir.”
Ne acıdır ki, bilim ve sanat dünyamız tüm bu zaafları yıllardır dile getirse de dinleyen yok. Bugün üstüne titrememiz ve özenle korumamız gereken kültür varlıklarımıza, camilerimize başkaları sahip çıkıyor, tarihî yarımadayı otobana çevirerecek ve siluetini bozacak köprü yapılmasın diye canla başla uğraşıyor.
Sözün özü, UNESCO kararından İstanbul’a öyle mutlu haberler filan çıkmadı, Topbaş’ın kaçışı yok. Bir an önce kolları sıvamakta fayda var. Yerel yönetici olmanın sorumluluğu şimdi başlıyor...
Bildiride, şu ifadelere yer verildi:
“İstanbul ve Türkiye’nin bilim, sanat ve kültür çevreleri kronik bir hale gelmiş koruma zaafları sorununa UNESCO’dan da önce dikkat çekerdi, bugün de aynı duyarlılığı taşıyor. Aşağıda sayılan kurumlar İstanbul’un Avrupa Kültür Başkentliğinden birkaç ay sonra Tehlike Altındaki Miras Listesi’ne düşme olasılığının kader olmadığını düşünüyor.
Kentin her geçen gün derinleşen altyapısal, kültürel ve beşerî erozyonuna karşı duracak, kamu, özel, sivil, bütün paydaşları biraraya getirerek politika üretecek bir İstanbul Kültür Mirası Platformu ile güç birliği sağlanması çağrısında bulunuyor. Platform’un ilk işlevi ise 1 Şubat 2011 son tarihinin en etkin şekilde değerlendirilmesi için kolları sıvamak, verilen taahhütleri izlemek, yapılacak çalışmalara dahil olmak ve bu amaçla kamuoyu bilinci oluşturmak olacak.”
İstanbul’u yetersiz koruma standartları nedeniyle uzun yıllardır takip eden ve uyaran UNESCO, 1 Haziran 2010’da yayınladığı taslak kararında, İstanbul’da bulunan Dünya Miras Alanları’nın (ağırlıklı olarak tarihi yarımada) Türkiye’nin de taahhüt ettiği uluslararası koruma standartlarına uygun olarak korunmadığını, Haliç Metro Köprüsü inşaatının ve İstanbul Boğazı karayolu tüp geçiş projesinin bu standartları ihlal ettiğini, İstanbul’u Tehlike Altındaki Dünya Miras Listesi’ne alabileceğini duyurdu.
Bunu da Brezilya’daki toplantıda karara bağlayacaktı. Taslak karar, İstanbul’un Dünya Miras Listesi’nden düşürülerek, Tehlike Altındaki Dünya Miras Listesi’ne alınmasının ardından Komite’nin taleplerinde gelişme sağlanamadığı takdirde listeden tamamen atılmasını öngörüyordu.
Haber manipülasyonu
Bu gelişmelerin ardından taslak karar herkesi telaşlandırdı. Başbakan Erdoğan ve Kültür Bakanı Ertuğrul Günay’ın devreye girmesiyle İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Kadir Topbaş, UNESCO’ya İstanbul’un listeden düşürülmemesi için ellerinden gelen her şeyi yapmaya hazır olduklarını dile getiren bir mektup gönderdi.Ardından kararın çıkmasını önlemek amacıyla Türkiye’den kalabalık bir heyet Brezilya’ya doğru hareket etti. Duyduğumuza göre heyette, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclis Üyesi iki kişi yer alırken, Haliç Metro Köprüsü inşaatını üstlenen inşaat şirketinden de iki kişi hazır bulunmuş.
Son dakika çabalarının UNESCO ne kadarını dikkate aldı, ne kadarını göz ardı etti bilinmez ama toplantı Brezilya’da devam ederken, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden Anadolu Ajansı’na geçilen “UNESCO’dan İstanbul’a mutlu haber, UNESCO İstanbul’u kara listeye almadı” başlıklı kesin hüküm veren haberler buram buram asparagas kokuyordu.
Zira, Haliç Metro Köprüsü projesiyle ilgili inceleme talep eden, İstanbul’un listeden düşürülmesini gündeme getiren UNESCO’yu kararından caydıracak hiçbir gelişme de yok. Belediye, daha önce de aynı yola başvurmuş, yaptığı açıklamalar UNESCO tarafından yalanlanmıştı.
Karar 3 Ağustos’ta çıktı
Sonuçta UNESCO İstanbul’un durumu ile ilgili kararını 3 Ağustos 2010 tarihi itibariyle verdi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, hem etekleri tutuştuğundan hem de biraz zaman kazanmak istediğinden Brezilya’daki toplantıda, uluslararası bağımsız bir heyete bağımsız Çevre Etki Değerlendirmesi (ÇED) yaptırılması konusunda söz vermiş.Ortaya koyacağı alternatif çözümleri ve bunların etki değerlendirmelerini de içermesi gereken bu değerlendirmenin sonuçlarını da 15 Ekim 2010 tarihine kadar Dünya Mirası Merkezi’ne göndermesi gerekiyor.
15 Ekim’e kadar gelecek ÇED dışında UNESCO, Türkiye’den şunları bekliyor:
“Kentsel dönüşüm projeleri de dahil olmak üzere ulaşım ve diğer altyapı projelerini kapsayan tüm büyük ölçekli projelerde bu projelerin kültür varlıklarının olağanüstü evrensel değeri üzerinde olumsuz etkiler göstermemesini sağlamaya yönelik sıkı bir miras etki değerlendirmesi sürecinin tatbik edilmesi, kültür varlıklarının başlıca hassas ögeleri olan Osmanlı tarzı ahşap evlerle Teodosyus Surları’nın korunması ve rehabilitasyonu için bir programın kabul edilmesi, geriye dönük Olağanüstü Evrensel Değer Bildirgesi’nin kabul edilmesi, çevre etki değerlendirmesinin sonuçları ve diğer önlemler açısından da kayda değer bir ilerlemenin gerçekleştirilmemiş olmasının ışığında, kültür varlıklarının Tehlike Altındaki Dünya Mirası Listesi’ne dahil edilip edilmemesi kararının mütalaa edilmesi için Taraf devlet’in tüm bu hususlar hakkındaki ayrıntılı bir raporu Dünya Mirası Merkezi’nin 2011’de yapılacak 35’inci oturumunda incelenmek üzere 1 Şubat 2011 tarihine kadar Dünya Mirası Merkezi’ne ulaştırmasını istemektedir.”
Ne acıdır ki, bilim ve sanat dünyamız tüm bu zaafları yıllardır dile getirse de dinleyen yok. Bugün üstüne titrememiz ve özenle korumamız gereken kültür varlıklarımıza, camilerimize başkaları sahip çıkıyor, tarihî yarımadayı otobana çevirerecek ve siluetini bozacak köprü yapılmasın diye canla başla uğraşıyor.
Sözün özü, UNESCO kararından İstanbul’a öyle mutlu haberler filan çıkmadı, Topbaş’ın kaçışı yok. Bir an önce kolları sıvamakta fayda var. Yerel yönetici olmanın sorumluluğu şimdi başlıyor...
“İstanbul’u koruyacağız”
Sivil toplum örgütleri UNESCO’nun aldığı karar üzerine yayımladıkları ortak bildiride İstanbul’a sahip çıkacaklarını belirtti.Bildiride, şu ifadelere yer verildi:
“İstanbul ve Türkiye’nin bilim, sanat ve kültür çevreleri kronik bir hale gelmiş koruma zaafları sorununa UNESCO’dan da önce dikkat çekerdi, bugün de aynı duyarlılığı taşıyor. Aşağıda sayılan kurumlar İstanbul’un Avrupa Kültür Başkentliğinden birkaç ay sonra Tehlike Altındaki Miras Listesi’ne düşme olasılığının kader olmadığını düşünüyor.
Kentin her geçen gün derinleşen altyapısal, kültürel ve beşerî erozyonuna karşı duracak, kamu, özel, sivil, bütün paydaşları biraraya getirerek politika üretecek bir İstanbul Kültür Mirası Platformu ile güç birliği sağlanması çağrısında bulunuyor. Platform’un ilk işlevi ise 1 Şubat 2011 son tarihinin en etkin şekilde değerlendirilmesi için kolları sıvamak, verilen taahhütleri izlemek, yapılacak çalışmalara dahil olmak ve bu amaçla kamuoyu bilinci oluşturmak olacak.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder