AB Dönem Başkanlığı 1 Temmuz 2010 itibariyle İspanya’dan Belçika’ya geçti. Türkiye, İspanya dönem başkanlığının son gününde Gıda Güvenliği, Veterinerlik ve Bitki Sağlığı faslını açtırabildi. 30 haziranda Brüksel’de açılan bu fasılla birlikte müzakereye açılan başlık sayısı da 13’e yükseldi.
AB’de Türkiye’ye tam destek veren az sayıda ülkeden biri olan İspanya’nın ilk hedefi Kıbrıs Cumhuriyeti tarafından bloke edilen Enerji ile Eğitim-Kültür, Gıda Güvenliği ve Kamu Alımları başlıklarını açmaktı. İspanya Dışişleri Bakanı Angel Miguel Moratinos, son âna kadar dört başlık iddiasını sürdürdü, yakın olduğu Kıbrıslı Rumları ikna etmeye çalıştı. Ancak Rumlar’ın enerji faslında geri adım atmaması, Eğitim-Kültür faslındaki itirazlarını geri almamaları, Kamu Alımları faslında da yasal düzenlemelerin yapılamaması bu fasılların açılmasını mümkün kılmadı. Türkiye’nin AB üyeliğine büyük destek veren İspanya, başkanlığı sona ermeden en az bir başlığı müzakereye açmak için büyük çaba gösterdi. Türkiye, altı açılış koşulundan beşini yerine getirmişti. İspanya ile yapılan görüşmelerde Gıda Güvenliği ile ilgili yasanın haziranda geçmesi halinde, 30 haziranda başlığın açılabileceği anlaşıldı. Başmüzakereci ve Devlet Bakanı Egemen Bağış ile Tarım Bakanı Mehdi Eker, Anayasa değişikliği çalışmalarından artakalan zamanı azami değerlendirerek, yasalaşması için tasarıyı 8 haziran haftası Meclis’e getirdi. Normal şartlarda 8,5 hafta süren müzakere başlığı açma çalışmaları 2,5 haftada tamamlandı.
Gıda Güvenliği başlığının açılması Türk tarımı için, ihracat için ve tüketici sağlığı için önemli bir gelişme. Tarım politikaları, gelişmiş ülkelerde önemli bir “sanayi kolu”. Başlık açıldı açılmasına ancak, kapanması pek öyle kolay olmayacak gibi görünüyor. 1200 kadar yönetmeliği içeren önemli bir mevzuat uyumu gerekecek. Tabii, bu arada, Gıda Güvenliği faslın açılması da öyle sanıldığı kadar kolay olmamış. Geçen cuma katıldığı bir konferansta, Egemen Bağış, Brüksel’e doğru yola çıkmadan üç saat önce, Gıda Güvenliği faslının açılamama riskinin oluştuğunu ve son dakikada çözüldüğünü söylemesi dikkatimizi çekti. Meğer, bu başlığın açılmasına hem içerden hem de dışarıdan engel çıkarılmış.
Şöyle anlatalım: Bu başlığın açılabilmesi için altı tane açılış koşulu vardı. Türkiye, bunların beş tanesini yerine getirmişti. Sonuncu ise Gıda Güvenliği, Veterinerlik ve Bitki Sağlığı yasa tasarısının yasalaşmasıydı. Bu yasanın Meclis’teki Anayasa tartışmalarına kurban gittiğini söylemeye gerek yok. Öte yandan, siyasi bir içeriğe sahip olmamasına rağmen bu başlığın açılması muhalefetin sınır tanımaz engellemeleriyle karşı karşıya kalmış. CHP’nin başı çektiği muhalefet, Meclis’teki ilgili komisyonda tasarı görüşülürken, tasarının yasalaşmasını daha ileri bir tarihe erteletmek için AKP’li milletvekillerinin bir ara dışarı çıkmasını fırsat bilerek, yetersayı istemiş. Gerçi son dönemde muhalefet diğer yasaların görüşmeleri sırasında da her gündem maddesi için yetersayı istemeyi âdet haline getirmiş durumda. CHP’nin AB’ye karşıymış gibi bir tavır içine girmesini bu noktada anlamak pek mümkün değil. Kemal Kılıçdaroğlu’nun liderliği ile CHP’deki kan değişimi süreci belli ki henüz tamamlanmamış. Zira, sırf AKP’ye muhalefet olsun diye Türkiye’nin AB sürecini doğrudan etkileyen bir yasaya taş koymanın kimseye faydası yok.
Muhalefetin engellemeleri aşıldıktan sonra yasa geçti. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün yasayı hukukçulara acilen inceletip onaylamasının ardından Resmî Gazete’de yayımlanarak yasa yürürlüğe girmiş oldu. Ardından çevirisi yapılıp Brüksel’e gönderilen yasa, AB tarafından yeterli bulunarak, faslın açılabilmesi için gerekli onayı aldı.
Ancak, bu kez faslın açılması Fransa ve Almanya’nın engellemeleri ile karşılamış. İki ülkenin ithalat lobileri, başlığın açılması sırasında ortaya çıkmışlar. Almanya ve Fransa, Türkiye’nin kendilerinden yapacağı et ithalatı koşulunu faslın içeriği ile ilgili olmadığı halde, sokuşturmaya çalışmış. Fransa tarafından bloke edilen Tarım faslındaki hayvan hastalıkları gibi engellemeler bu başlıkta da hayata geçirilmeye çalışılmış. Bizim müzakereci heyet de bu girişimi başarıyla bertaraf etmiş.
AB’de Türkiye’ye tam destek veren az sayıda ülkeden biri olan İspanya’nın ilk hedefi Kıbrıs Cumhuriyeti tarafından bloke edilen Enerji ile Eğitim-Kültür, Gıda Güvenliği ve Kamu Alımları başlıklarını açmaktı. İspanya Dışişleri Bakanı Angel Miguel Moratinos, son âna kadar dört başlık iddiasını sürdürdü, yakın olduğu Kıbrıslı Rumları ikna etmeye çalıştı. Ancak Rumlar’ın enerji faslında geri adım atmaması, Eğitim-Kültür faslındaki itirazlarını geri almamaları, Kamu Alımları faslında da yasal düzenlemelerin yapılamaması bu fasılların açılmasını mümkün kılmadı. Türkiye’nin AB üyeliğine büyük destek veren İspanya, başkanlığı sona ermeden en az bir başlığı müzakereye açmak için büyük çaba gösterdi. Türkiye, altı açılış koşulundan beşini yerine getirmişti. İspanya ile yapılan görüşmelerde Gıda Güvenliği ile ilgili yasanın haziranda geçmesi halinde, 30 haziranda başlığın açılabileceği anlaşıldı. Başmüzakereci ve Devlet Bakanı Egemen Bağış ile Tarım Bakanı Mehdi Eker, Anayasa değişikliği çalışmalarından artakalan zamanı azami değerlendirerek, yasalaşması için tasarıyı 8 haziran haftası Meclis’e getirdi. Normal şartlarda 8,5 hafta süren müzakere başlığı açma çalışmaları 2,5 haftada tamamlandı.
Engel bu kez içerden geldi
Gıda Güvenliği başlığının açılması Türk tarımı için, ihracat için ve tüketici sağlığı için önemli bir gelişme. Tarım politikaları, gelişmiş ülkelerde önemli bir “sanayi kolu”. Başlık açıldı açılmasına ancak, kapanması pek öyle kolay olmayacak gibi görünüyor. 1200 kadar yönetmeliği içeren önemli bir mevzuat uyumu gerekecek. Tabii, bu arada, Gıda Güvenliği faslın açılması da öyle sanıldığı kadar kolay olmamış. Geçen cuma katıldığı bir konferansta, Egemen Bağış, Brüksel’e doğru yola çıkmadan üç saat önce, Gıda Güvenliği faslının açılamama riskinin oluştuğunu ve son dakikada çözüldüğünü söylemesi dikkatimizi çekti. Meğer, bu başlığın açılmasına hem içerden hem de dışarıdan engel çıkarılmış. Şöyle anlatalım: Bu başlığın açılabilmesi için altı tane açılış koşulu vardı. Türkiye, bunların beş tanesini yerine getirmişti. Sonuncu ise Gıda Güvenliği, Veterinerlik ve Bitki Sağlığı yasa tasarısının yasalaşmasıydı. Bu yasanın Meclis’teki Anayasa tartışmalarına kurban gittiğini söylemeye gerek yok. Öte yandan, siyasi bir içeriğe sahip olmamasına rağmen bu başlığın açılması muhalefetin sınır tanımaz engellemeleriyle karşı karşıya kalmış. CHP’nin başı çektiği muhalefet, Meclis’teki ilgili komisyonda tasarı görüşülürken, tasarının yasalaşmasını daha ileri bir tarihe erteletmek için AKP’li milletvekillerinin bir ara dışarı çıkmasını fırsat bilerek, yetersayı istemiş. Gerçi son dönemde muhalefet diğer yasaların görüşmeleri sırasında da her gündem maddesi için yetersayı istemeyi âdet haline getirmiş durumda. CHP’nin AB’ye karşıymış gibi bir tavır içine girmesini bu noktada anlamak pek mümkün değil. Kemal Kılıçdaroğlu’nun liderliği ile CHP’deki kan değişimi süreci belli ki henüz tamamlanmamış. Zira, sırf AKP’ye muhalefet olsun diye Türkiye’nin AB sürecini doğrudan etkileyen bir yasaya taş koymanın kimseye faydası yok.
Muhalefetin engellemeleri aşıldıktan sonra yasa geçti. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün yasayı hukukçulara acilen inceletip onaylamasının ardından Resmî Gazete’de yayımlanarak yasa yürürlüğe girmiş oldu. Ardından çevirisi yapılıp Brüksel’e gönderilen yasa, AB tarafından yeterli bulunarak, faslın açılabilmesi için gerekli onayı aldı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder