Türkiye'nin en büyük iki odası İstanbul Ticaret Odası ve İstanbul Sanayi Odası Meclis üyeleri bugün başkanlık seçimi için sandığa gidiyor. İSO'da bilindiği gibi başkanlık yarışında iki isim var. Biri İSO'nun dört yıllık başkanı Tanıl Küçük, diğeri uzun yıllar İstanbul Tekstil ve Hazırgiyim İhracatçıları Birliği başkanlığı yapan ve geçen yıl bu koltuğu Hikmet Tanrıverdi'ye kaptıran Süleyman Orakçıoğlu. İki başkan adayı da son birkaç gündür yeni yönetim kurulu listeleri oluşturma telaşında. Süleyman Bey'in listesinde Orta Anadolu Makine ve Aksamları İhracatçıları Birliği Başkanı Adnan Dalgakıran, İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği Başkanı İsmail Gülle, İstanbul Değerli Maden ve Mücevherat İhracatçıları Birliği Başkanı İmam Altınbaş ve Selahattin Akaydın'ın bulunacağı neredeyse kesin gibi... Süleyman Bey'in başkan olması halinde, İstanbul Sanayi Odası'nın yeni dönemde yönetiminde ihracatçı kimliği ön planda olan işadamlarının ağırlığı hissedilecek. Öte yandan, hem Küçük'ün hem de Orakçıoğlu'nun geçen dönemde de yönetim kurulunda yer alan Gülsüm Azeri'yi listelerine almak istediği de kaydediliyor.
İSO Meclis Başkanlığı için en güçlü aday olarak ismi geçen Erdal Bahçıvan'ın ise meslek komitesi seçimlerinin ardından bu göreve sıcak baktığı biliniyor. İSO'da Orakçıoğlu'nun aday olarak ortaya çıkmasının ardından Bahçıvan, "Doğal olarak İSO Meclisi Başkanı bütün meclisin başkanıdır. Her meclis üyesine olumlu, dengeli yakınlıkta olur, tüm meclisi kucaklar. Yeni meclis kolay bir meclis olmayacak gibi görünüyor. Tabii ki meclis başkanını seçecek olan meclis üyeleridir ve takdir onlarındır" demişti. Orakçıoğlu'nun gönlünden geçen Meclis başkanının Bahçıvan olduğu ancak Tanıl Küçük'le Bahçıvan'ın uzlaşma ihtimali göz önünde bulundurularak, ikinci isim olarak Hasan Bayram isminin düşünüldüğü konuşulanlar arasında.
Orakçıoğlu'nun başkan olması halinde İSO'da ikinci bir yeni durum da hemşehrilikle ilgili oluşacak. Bilindiği gibi Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan Muşlu. 2004'te Çağlayan'ın TOBB'da Başkanvekili olduğu dönemde, yine Muşlu işadamları Erdal Bahçıvan ve ayakkabı sektörünün önde gelen isimlerinden Selahattin Akaydın bu yoksul kenti kalkındırmak ve yatırım çekebilmek için Muş Kalkınma Platformu'nu oluşturmuştu. Orakçıoğlu ise Muş'a çok yakın bir kentten Elazığlı. Eğer şansı yaver gider ve Bahçıvan ve Akaydın ile İSO'da birlikte çalışabilirlerse, Bakan Çağlayan yakınındaki iki isim İSO'da da etkin olacak gibi görünüyor.
* * *
İSO Meclis Başkanlığı için en güçlü aday olarak ismi geçen Erdal Bahçıvan'ın ise meslek komitesi seçimlerinin ardından bu göreve sıcak baktığı biliniyor. İSO'da Orakçıoğlu'nun aday olarak ortaya çıkmasının ardından Bahçıvan, "Doğal olarak İSO Meclisi Başkanı bütün meclisin başkanıdır. Her meclis üyesine olumlu, dengeli yakınlıkta olur, tüm meclisi kucaklar. Yeni meclis kolay bir meclis olmayacak gibi görünüyor. Tabii ki meclis başkanını seçecek olan meclis üyeleridir ve takdir onlarındır" demişti. Orakçıoğlu'nun gönlünden geçen Meclis başkanının Bahçıvan olduğu ancak Tanıl Küçük'le Bahçıvan'ın uzlaşma ihtimali göz önünde bulundurularak, ikinci isim olarak Hasan Bayram isminin düşünüldüğü konuşulanlar arasında.
Orakçıoğlu'nun başkan olması halinde İSO'da ikinci bir yeni durum da hemşehrilikle ilgili oluşacak. Bilindiği gibi Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan Muşlu. 2004'te Çağlayan'ın TOBB'da Başkanvekili olduğu dönemde, yine Muşlu işadamları Erdal Bahçıvan ve ayakkabı sektörünün önde gelen isimlerinden Selahattin Akaydın bu yoksul kenti kalkındırmak ve yatırım çekebilmek için Muş Kalkınma Platformu'nu oluşturmuştu. Orakçıoğlu ise Muş'a çok yakın bir kentten Elazığlı. Eğer şansı yaver gider ve Bahçıvan ve Akaydın ile İSO'da birlikte çalışabilirlerse, Bakan Çağlayan yakınındaki iki isim İSO'da da etkin olacak gibi görünüyor.
* * *
Türkiye imajı için lüks marka geliştirin
Dünyaca ünlü perakende sektörü düşünce kuruluşu Gottlieb Duttweiler Institut'un Başkanı David Bosshart, devlet destekli markalaşma programı Turquality kapsamında yer alan şirketlerin üst düzey yöneticilerine üç gün boyunca tüm dünyayı etkisi altına alan kriz ortamını fırsat ve tehditler açısından değerlendirdi. Bosshart, dünya markaları ve küreselleşme ile ilgili değerlendirmelerini yakın zamanda Davos Zirvesi'nde de anlatmış. Gürmen Giyim'in patronu ve Başbakan Erdoğan'ın yakın arkadaşı Remzi Gür'ün de katıldığı seminerlere Altınyıldız, Vakko, Sarar, Gilan, Orka, Desa, Pınar, Anadolu Efes, Vestel, Temsa, Eczacıbaşı gibi şirketlerin üst düzey yöneticileri de yer almış. Toplantıların ardından gazetecilerle biraraya gelen Bosshart'ın özellikle vurgu yaptığı bir nokta vardı ki, o da Türkiye'nin mutlaka ve mutlaka lüks bir marka geliştirmesinin gerekliliğiydi. 2009'un özellikle dünya markası olma yolunda ilerleyen firmalar için kaçırılmaz bir fırsat olduğunu dile getiren Bosshart, "Şu dönemde lüks ürün ve lüks marka geliştirin Prada, Gucci gibi. Bu Türkiye'nin imajı açısından çok önemli. Markalar kendi iç pazarlarında strateji geliştirdikten sonra bölgedeki stratejisini belirlemeli. Ben Prada, Gucci seviyesinde iki üç markanın çıkacağı beklentisi içindeyim. Türkiye'nin Mavi Jeans gibi uluslararası bir markası var. Böyle yeni uluslararası markalar da bekliyorum. Mesela kuyumculuk sektöründen böyle bir marka çıkabilir" dedi.
Bosshart, şirketlerin Türkiye'deki konumlarını değerlendirdikten sonra çevre ülkelerde neler yapılabileceğini incelemesi gerektiğini, en önemli konunun ucuz olmak değil, kalite ve güven olduğuna dikkat çekti. Krizde yapılan en büyük hatanın 'herkesin yaptığını yapmak' olduğunu söyleyen Bosshart'ın tavsiyeleri ise şöyle: "Krizde fiyatlandırma önemlidir, fiyatları çok düşürmeyin, değiştirmeyin. Hangi işte iyiyseniz ona devam edin, yenilik yapmak için temkinli olun. İyi olduğunuz işi geliştirin. Stratejinizde zigzaglar çizmeyin. Markanın değeriyle alakasız bir şey yapmayın. Finansal anlamda muhafazakar, büyümede temkinli olun. Her yerde olmak yerine, bulunduğunuz yerde bir numara olun."
Dünyaca ünlü perakende sektörü düşünce kuruluşu Gottlieb Duttweiler Institut'un Başkanı David Bosshart, devlet destekli markalaşma programı Turquality kapsamında yer alan şirketlerin üst düzey yöneticilerine üç gün boyunca tüm dünyayı etkisi altına alan kriz ortamını fırsat ve tehditler açısından değerlendirdi. Bosshart, dünya markaları ve küreselleşme ile ilgili değerlendirmelerini yakın zamanda Davos Zirvesi'nde de anlatmış. Gürmen Giyim'in patronu ve Başbakan Erdoğan'ın yakın arkadaşı Remzi Gür'ün de katıldığı seminerlere Altınyıldız, Vakko, Sarar, Gilan, Orka, Desa, Pınar, Anadolu Efes, Vestel, Temsa, Eczacıbaşı gibi şirketlerin üst düzey yöneticileri de yer almış. Toplantıların ardından gazetecilerle biraraya gelen Bosshart'ın özellikle vurgu yaptığı bir nokta vardı ki, o da Türkiye'nin mutlaka ve mutlaka lüks bir marka geliştirmesinin gerekliliğiydi. 2009'un özellikle dünya markası olma yolunda ilerleyen firmalar için kaçırılmaz bir fırsat olduğunu dile getiren Bosshart, "Şu dönemde lüks ürün ve lüks marka geliştirin Prada, Gucci gibi. Bu Türkiye'nin imajı açısından çok önemli. Markalar kendi iç pazarlarında strateji geliştirdikten sonra bölgedeki stratejisini belirlemeli. Ben Prada, Gucci seviyesinde iki üç markanın çıkacağı beklentisi içindeyim. Türkiye'nin Mavi Jeans gibi uluslararası bir markası var. Böyle yeni uluslararası markalar da bekliyorum. Mesela kuyumculuk sektöründen böyle bir marka çıkabilir" dedi.
Bosshart, şirketlerin Türkiye'deki konumlarını değerlendirdikten sonra çevre ülkelerde neler yapılabileceğini incelemesi gerektiğini, en önemli konunun ucuz olmak değil, kalite ve güven olduğuna dikkat çekti. Krizde yapılan en büyük hatanın 'herkesin yaptığını yapmak' olduğunu söyleyen Bosshart'ın tavsiyeleri ise şöyle: "Krizde fiyatlandırma önemlidir, fiyatları çok düşürmeyin, değiştirmeyin. Hangi işte iyiyseniz ona devam edin, yenilik yapmak için temkinli olun. İyi olduğunuz işi geliştirin. Stratejinizde zigzaglar çizmeyin. Markanın değeriyle alakasız bir şey yapmayın. Finansal anlamda muhafazakar, büyümede temkinli olun. Her yerde olmak yerine, bulunduğunuz yerde bir numara olun."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder