Uzun bir yol hikayesi


GÜMRÜ - Bu yıl geçen yıldan biraz daha farklı bir gündemle ama yine aynı zamanlarda yolumErmenistan’a düştü. Geçen sefer İstanbul-Yerevan uçuşuyla, Ermenicesiyle Hayastan’a gidip bir haftalık temasların ve çeşitli vesilelerle yaptığımız buluşmaları tamamlayarak, ve geride epeyce güzel hatıra da bırakarak yine Yerevan-İstanbul uçuşuyla geri dönmüştük. Bu kez ilk durağımız Kars’tan el sallansa görünecek Gümrü’ydü. Türkiye ve Ermenistan arasındaki sınır kapıları 1993’ten bu yana kapalı. Gümrü’de diaspora Ermenilerinin gerçekleştirdiği bir dizi yatırıma tanıklık etmek üzere davet edilen İstanbul ve Kars’tan Türkiyeliler ile birlikte Gümrü’ye ulaşmak üzere farklı bir güzergâh tercih edildi. Aslında tercih edildi demek çok insaflı bir tanım olmayabilir. Ermenistan ile kapalı olan Türkiye sınırı nedeniyle İstanbul’dan Kars’a gelip oradan da rahatlıkla 60 kilometrelik sınırı katederek Gümrü’ye ulaşabilirdik. Ancak, öyle olmadı, önce Gürcistan üzerinden Tiflis’e geldik. Tiflis üzerinden de saatlerce yok katederek Gümrü’ye... Hoş yeşil vadiler olağanüstüydü ama yol da uzundu. Kars’tan gelen misafirler de hem yakın hem uzak kent Gümrü’ye komşu kente gidercesine ulaşmak yerine Tiflis üzerinden arabalarıyla geçmek zorunda kaldı.
Türkler ve Ermeniler arasında ilişki kurulmayınca, iki halk birbirine uzak durdukça, birbirini yok saydıkça vicdanlar rahatlamıyor, geçmişin izleri birbirini yok saydıkça silinmiyor. “Ermeni sorunu”, Türkiye’nin öncelikli sorunlarından biri değil, hatta buzdolabına kaldırılan protokolleri düşününce, Türkiye’nin en önemli sorunları arasında sayılamayacak kadar listeden düşmüş durumda. Gündeme gelirse de hep olumsuz haberlerle gündemde yer buluyor. Ancak, Türkiye’de devlet bu sorunla gerçek bir niyetle yüzleşmeden hiçbir zaman tam anlamıyla demokratikleşemeyecek. Herşey bir niyetle başlıyor, geçen defa siyasilerin niyeti pek çok sebeple yarı yolda kaldı, ancak ikinci kez niyetlenmek çok zor olmasa gerek...
Allahtan bu durum birbirleriyle ilişki kurmak, birbirini tanımak isteyen iki halk arasında pek engel teşkil etmiyor. Hrant Dink VakfıFree Press Unlimited ve Gümrü Gençlik Girişim Merkezi’nin girişimleriyle gerçekleşen “Diyalog için Mültimedya” projesinin ürünleri,“Beklemekten Öte... Türkiye-Ermenistan Sınırından Hikâyeler” başlığıyla Galata Fotoğrafhanesi’nde bu ayın sonuna kadar görülebilir. Proje Gümrü’ye de geldi. Hatta benim açımdan bu çalışmaları izlemek, Gümrü’de kısmet oldu. Türkiye’den ve Ermenistan’dan beşer fotoğrafçının katılımıyla 2011’in yaz aylarında hayata geçirilen, sınır kentleri Kars ve Gümrü’de yaşayan insanların gündelik hayatlarını, bekleyişlerini ve yıllardır devam eden diyalogsuzluk ortamını anlatan fotoğraf projesinin ürünleri bunlar...
Proje kapsamında, Türkiye’de yapılan atölye çalışmasının ardından, fotoğrafçılar, biri Ermenistanlı, biri Türkiyeli olmak üzere ikişer kişilik gruplara ayrıldılar ve birer mültimedya belgesel hazırladı. Bu çalışmalar arasında beni en çok etkileyenlerden biri, Armine Vardanyan ve Eren Aytuğ’un,“İstasyon” projesi oldu. Bu mültimedya projesi, çalışmayan bir trenin istasyon görevlilerini anlatıyor. Filmde 32 yıldır Gümrü-Kars sınırında yaşayan bir adamın hikâyesi var. Akhuryan İstasyonu’ndan sınırın kapandığı 1993’ten bu yana hiç tren geçmemesinin getirdiği yıkıcı ruh hâli o kısacık filmde çok iyi vurgulanmış. Daha önce istasyonda pek çok insanın çalıştığını, yüklerin indirilmesinin ne kadar çok zaman aldığı anlatılıyor. Sınır kapalı olmasına rağmen altı kişi burada vardiyalı olarak bir gün sınır açılır umudunu da kaybetmeden nöbet tutmaya devam ediyor ve görevlilerden biri şöyle söylüyor: “Akhuryan’dan 1993’ten bu yana hiç tren geçmedi. Bu sınır bir daha açılacak mı, bir daha tren geldiğini görecek miyim, görmeye ömrüm yetecek mi?”

Bu yazıyı ben değil bu kez Hrant Dink bitirecek, hem sınırın açılmasına hem de Ermenistan’daki Metzamor Nükleer Santrali’nin kapanmasına yaptığı atıfla “Sınır açılsın, Metzamor kapansın”başlıklı makalesinde şöyle yazmış 2004’te: “Kars ile Gümrü halkları iki duyarlı konuda buluşabilir, ‘çevre’ ve ‘barış’ gibi, evrensel iki değerde ortaklaşabilirler mi? Ey Türkiye’min hükümeti... Ey Ermenistan’ımın hükümeti. Bu iki halkın bu ortak kaygısına ve talebine sizin bulacağınız çözüm yok mu? Var mısınız bir ilk işbirliğine? Var mısınız elbirliğiyle Metzamor’u kapatmaya... Var mısınız sınırı açmaya?”


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder