Türkiye’nin
epey yoğun gündemi arasında geçen hafta iktidar, en çabukluğu
marifetiyle, ranta ve doğa kıyımına yeni bir kapı açacak
skandal bir karara imza attı.
Medyada
hak ettiği şekilde yer bulamayan ve yeterince tartışılmayan
mesele, son zamanlarda sıkça karşılaştığımız üzere, HES
çılgınlığına dair yangından mal kaçırır gibi alınan
kararlardan sadece biriyle ilgili. Bakanlar Kurulu, son
olarak 18 HES inşaatıyla ilgili EPDK (Enerji Piyasası Denetleme
Kurulu) ve DSİ’ye (Devlet Su İşleri) acele kamulaştırma
yetkisi verdi. Bakanlar Kurulu tarafından birçok HES
projesi ve termik santral için EPDK’ya, kentsel dönüşüm ve
yenileme projeleri için bazı belediyelere, baraj tipi hidroelektrik
santraller için ise DSİ’ye “acele
kamulaştırma” yetkisi verilmesiyle ilgili
kararlar Resmî Gazete’de de yayımlandı.
İktidar
hayatın her alanına, halkın her kesimine pervasızca saldırıyor,
gözaltına alıyor, tutukluyor. Yaşadıkları yerlerin şirketlere
peşkeş çekilmesini istemeyen ve buna karşı mücadele veren
insanlar, bir yandan polis ve jandarma zoruyla susturulmaya
çalışılırken, diğer yandan çıkarılan yasalarla da halkın
eli kolu iyice bağlanmak isteniyor. Ekonomik büyümeyi
sürdürebilmek için inşaat ve enerjiye yüklenen, Türkiye’nin
her yerindeki akarsuları, nehirleri, dereleri satışa çıkaran AKP
iktidarı, önünde hiç bir engel olmasın istiyor olacak ki, işi
iyice tek tek proje bazına indirgemiş durumda. Türkiye’nin
hemen her bölgesinden yükselen HES karşıtı mücadelenin hukuksal
ve toplamsal alanda daha fazla gelişmesinden endişe duyan hükümet
de, sorunu kısa yoldan halletme derdinde.
Türkiye
son dönemde ekonomik büyümeyi sürdürebilmek için daha çok iki
sektöre, inşaat ve enerjiye yükleniyor. Böylece balon bir
ekonomiye adım adım ilerlenirken, spekülatif kararlara da
uygun bir uygulama zemini yaratılmış oluyor. Doğal olarak, bu
işten kazançlı çıkanlar var. Ancak, herkesten ve her şeyden
önce hükümet kesinlikle enerji çılgınlığına, yani
enerji üstünden yapacağı spekülasyon için karşısına engel
çıksın istemiyor.
Bu
noktada, Türkiye çapında ciddi bir mücadele
veren DEKAP (Derelerin Kardeşliği Platformu),
yaptığı açıklamada ilginç bir noktaya dikkat çekti:
“Kamulaştırma Kanunu’nun 27. maddesinde vurgulandığı
gibi, ‘acele kamulaştırma’ yetkisi, yurt savunması ve
olağanüstü hallerde kullanılacak bir yetkidir. Bu
haliyle savaş hukuku normu olan ‘acele kamulaştırma’
yetkisinin hâlihazırda bu projeler için kullanılması mümkün
değildir. Bu durum proje bazında tek tek yetki verilmesi ile
‘yetki devri’ noktasındaki hukuka aykırılıkları aşmak
amacıyla yapılmış olsa da, olağan durumlarda savaş
hukuku normunun kullanılması hukuka aykırıdır.”
Buradan
da anlaşılacağı gibi, önüne çıkan engelleri hukuksuzluğa yol
açacak birtakım yöntemlerle çözmeyi alışkanlık hâline
getirmiş olan iktidarın bu uygulaması, olağanüstü hâl yetkisi
olan acele kamulaştırma yetkisinin kullanılmasıyla birçok hak
mahrumiyetine sebep olacak. DEKAP Sözcüsü Ömer Şan,
konuya dair yaptığı açıklamada, “Yargıyı hiçe saymanın,
hukuku ciddiye almamanın, yasa ve yönetmeliklerin ve hukukun
üstünlüğü ilkesinin ayaklar altına alınmasının apaçık
göstergesidir. Başbakan’ın ‘çevrecinin daniskasıyım’
deyimini dikkate alırsak, bu karar da hukuksuzluğun, halkın
demokratik tepkilerini, yaşamı yok etme girişimlerinin
daniskasıdır” diyor ki, son derece haklı...
Şan,
aleyhlerinde hazırlanan tüm düzenlemelere karşın direnmeye devam
edeceklerini belirterek, “Bu yaşam mücadelesi sürecinde açılan
120’nin üzerindeki davada 100’ün üzerinde ‘yürütmeyi
durdurma ve iptal’ kararı çıktı. Bu kararlarda, bu projelerin
açıkça hukuka, kamu yararına, Anayasa’ya, yasalara, mevzuatlara
ve uluslararası anlaşmalara, akla ve bilime aykırı olduğu ortaya
konuyor. Bu kararları görmeyen, duymayan, hukukun üstünlüğü
ilkesini dikkate almayan zihniyetten başka bir hareket beklemek akıl
ve mantık dışı olurdu” diye de ekliyor.
Buradan
şu sonuçları çıkarmak mümkün. Özellikle, her HES
projesinde alınması gereken ÇED raporları geçiştiriliyor, ÇED
muafiyetleri ve “ÇED gerekli değildir” raporlarıyla süreç
hızlandırılmaya çalışılıyordu. Bundan sonra ÇED konusuyla
ilgili çıkan engeller sonrası hükümet, hemen kamulaştırmaya
başvuracak. Şimdiye kadar pek çok insana mezar olan, iş
güvenliği, fizibilite ve inşaat kalitesi bakımından son derece
vasat HES’ler için kamulaştırma kararını alan yaşayacak.
Hükümete yakın duran kamulaştırma talep edip, istediği yere
kuracağı HES’le dereleri kurutacak.
HES’lerle ilgili dava süreçlerinden sıkılan iktidar, kendisine en kestirme yolu buldu. Bu konuda karşı adım atmayan, ses çıkarmayan siyasi partiler, bu kararların ortağıdır. Bu aynı zamanda Türkiye için ciddi bir demokrasi sorunudur!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder