Ne pahasına olursa olsun kalkınma


Türkiye, ekonomik kalkınmayı kendine tek milli hedef edinmiş, gelişmekte olan bir ülke. Kalkınmanın çevresel ve sosyal boyutu tamamen ikinci planda. İstense, kalkınma planına paralel olarak çevre açısından yaşam kalitesinin yükseltildiği şehirler inşa etmek, zamanla fosil enerji üretiminin yerini alacak çevreci ve yenilenebilir enerji potansiyelini değerlendirmek mümkün. 2023’e yönelik önemli planlamalar yapan Türkiye, emisyon azaltma taahhüdünde bulunması gereken ülkeler arasında yer alıyor. Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, Türkiye’nin 1990-2007 arasında doğrudan veya dolaylı olarak 1,4 milyar ton daha az seragazı emisyonu kullandığını, bunun da 17 yıllık dönemde yüzde 20 emisyon azaltımı yapıldığı anlamına geldiğini ifade etti. Benim açımdan konuşmasındaki esas dikkat çekici nokta, “Türkiye’nin hiçbir destek almadan uygulamada çok önemli işler başardığına” yönelik kısmı oldu ki, Türkiye neyi başarmış şöyle bir bakalım.
Bu aslında bindirimden indirim tabir edilen bir durum, mutlak bir seragazı azaltımı hedefiyle yola çıkıp mevcut durumdan indirim değil. Türkiye’nin herhangi bir karbon azaltım hedefi olmamasından yararlanarak 2020’ye kadar 50 yeni kömür santrali inşası planlandığını da ekleyelim. Bu hedef, salımların ikiye katlanacağı anlamına geliyor. Türkiye, herhangi bir karbon salımı azaltım hedefi olmadan teknolojik ve finansal destek almaya çalıştığı için geçen yıl Durban’daki İklim Konferansı’nda günün fosili seçilmişti. Bu konudaki ısrarlarına devam ederek iklim değişikliği için adım atmakta ayak diretiyor. Çevre dostu ve yenilenebilir teknolojilere dayanan enerji yatırımları geleceğin en hızlı gelişen sektörlerinden biri olacak. Türkiye’nin de bu trendi kaçırmaması gerekiyor. Sektör, küresel ekonominin büyüme hızını geride bırakan şekilde büyüyor. Geçen yıl bu alana yapılan yatırımların toplamı 1 trilyon dolar. Temiz enerji üretim kapasitesi 565 gigavata çıktı ki, bu, küresel nükleer enerji üretim kapasitesinin yüzde 47 daha fazlası anlamına geliyor.
AB, 2020 hedeflerinde düşük karbon ve enerji verimliliğine yöneliyor, yani Türkiye’nin yaptığı gibi kömüre yatırım yapmıyor. Türkiye’nin İklim Değişikliği Eylem Planı’nda ne enerji verimliliği ne de daha fazla yenilenebilir enerji yatırımına yönelik madde var. Elektrik üretiminde yenilenebilir enerji payının 2023’te yüzde 30 olması var. Bunun büyük kısmının da HES’lerden sağlanması hedefleniyor. Bu arada, Türkiye’de karbon satışı yapılan 178 projeden 103’ünün HES projesi olduğunu da söyleyelim, zira rakam HES’lerin sadece enerji için değil karbon ticareti için de yapıldığı eleştirilerini haklı çıkarır nitelikte. Planda seragazı indirim hedefi olmaması da planın en çok eleştirilen taraflarından biri.Türkiye, AB ile iklim konusunda bir işbirliği yapmak istiyorsa, önce gerçekçi bir karbon salımı azaltım hedefi ortaya koymak zorunda.


Türkiye’de neden olmasın


The Pew Charitable Trusts
 adlı kuruluşun yayımladığı bir rapora göre, yenilenebilir enerji alanına ABD, geçen yıl 48 milyar dolar yatırım yaptı. 2010’da bu miktar 34 milyar dolardı. Geçen yılın birincisi Çin ise, 45,5 milyar dolar yatırım yaparak ikinciliği aldı. Almanya 30,6 milyar dolarla üçüncü.Türkiye, dünyanın en büyük ekonomilerini biraraya getiren G-20 grubu içinde temiz enerji sektörüne yaptığı 284 milyon dolarlık yatırımla 16. sırada. Rakam kulağa yüksek gibi gelebilir ama Türkiye’nin yatırımı G-20’nin sadece binde birine denk geliyor. Küresel çapta temiz enerji teknolojilerine yatırım 2010’a göre, geçen yıl yüzde 6,5 artarak 263 milyar dolar oldu. Bu şimdiye kadar ulaşılan en büyük miktar. Who is Winning the Clean Energy Race (Temiz Enerji Yarışını Kim Kazanıyor) başlıklı rapora göre, bu yatırımların yüzde 95’i G-20 ülkelerinde yapıldı. Bu arada, ilginç bir tesbit de borç kriziyle boğuşan Yunanistan’dan. Ekonomisindeki küçülmeye rağmen yenilenebilir enerji sektörünün büyüdüğü ülkede, yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik üretim kapasitesi 2011’de bir önceki yıla göre yüzde 44 artmış. En büyük gelişme de güneş ve rüzgâr enerjisinde yaşanmış. Bu arada, krizdeki Yunanistan’ın yenilenebilir enerji yatırımlarındaki en düşük büyüme ise HES’lerde olmuş. Demek ki istenirse oluyor. 
Bu da meraklısına küçük bir not. Küresel düzeyde iklim için daha büyük adımlar atılmasını isteyenler için 5 Mayıs 2012 ajandalara not düşülecek bir gün. O gün tüm dünyada binlerce kent, iklim felaketlerine dikkat çekmek ve bunun için fosil yakıt desteklerinin kaldırılması, alınan vergilerin iklime harcanması, daha fazla enerji verimliliği, daha fazla yenilenebilir ve iklim dostu ulaşım için sokaklarda olacak. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder