Güney Kıbrıs’ın İsrail kozu


Enerji konusu, şu sıralar Doğu Akdeniz’de devletlerarası ilişkileri geliştiren değil gerginleştiren bir rol oynuyor. Kıbrıs Adası’ndaki petrol ve doğalgaz aramaları, ilişkilere farklı bir devinim kazandırdı. Artık, Kıbrıs’taki süreç iki tarafın birbiriyle itişmesi şeklinde cereyan etmekten öte farklı bir şekil alıyor. Güney Kıbrıs’ın AB dönem başkanlığını devralacağı 1 temmuz kritik tarihi öncesi Rumlar enerji faktörüyle ellerini güçlendirirken, Ankara siyasete hiçbir yeni pozisyon geliştirememenin köşeye sıkışmışlığı içinde. 
Geçen yıl ekim ayında New York Greentree kasabasında Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-mun’un liderliğinde başlayan yeni müzakere süreci, Ban Ki-mun’un Ada’daki temsilcisi Alexander Downer’ın mekik diplomasisi şeklinde sürdü. Müzakerelerin son tarihi Güney Kıbrıs’ın AB dönem başkanlığından önce ve Mart 2012 olarak belirlenmişti. Önümüzde birkaç aylık daha süreç var ancak, 1974’ten bu yana süren müzakereler, Dower’ın nefesini çabuk tüketti. New York’ta Ban Ki-mun ile yaptığı görüşmenin ardından Kıbrıs’a dönen ve hem KKTC lideri Derviş Eroğlu hem de Güney Kıbrıs lideri Dimitris Hristofyas ile ayrı ayrı görüşen Downer, cuma günü yaptığı açıklamada, “Taraflar yöntemde anlaşıncaya dek müzakere yok. Eğer iki lider birleşik bir Kıbrıs modeli için anlaşamazlarsa biz onları anlaştıramayız” dedi. 
Anlaşma olacak ki, bunun ardından nihai olarak hedeflenen çok taraflı (multilateral) konferans yönünde adım atılacak. Taraflar, şimdilik buna yakın değil. Süreç muhakkak ki, Kıbrıslılara ait ve BM’nin yaptığı, taraflara yardım etmekten ibaret. Çözümle birlikte Türkiye’nin AB müzakerelerinin önündeki önemli bir engelin kalkacağı ve AB üyeliğinin yeniden gündemin üst sıralarına geleceği açık. Aynı şekilde, Türkiye’nin demokratikleşme ve en önemlisi demilitarizasyon sürecine de önemli bir katkı sağlayacağı çok net. Downer’ın çok taraflı konferansla ilgili yoklama çekmesinin dışında müzakerelere ilişkin yeni bir haber yok. BM, alt düzeyde de olsa “dostlar alışverişte görsün” şeklinde süreci devam ettirecek görünüyor. 
Gelelim Ada’daki yoğun enerji mesaisine... İsrail, iki yıl kadar önce Akdeniz’de Hayfa açıklarında Leviathan ve Tamar adlı önemli doğalgaz yatakları buldu. Bu durum, Ortadoğu’da yeni bir ittifakın ortaya çıkmasını hızlandırdı. Yeni ittifakı besleyen en büyük dinamik, Türkiye ile İsrail arasındaki kimi zaman kontrollü kimi zaman restleşen gerilim diyebiliriz. Türkiye’nin zaten Rumlarla iyi olmayan ilişkilerine İsrail ile bozuşması da eklenince bu durum, iki ülkeyi yakınlaştırdı. İsrail ile Güney Kıbrıs ittifaklarını, İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun şubattaki Kıbrıs ziyaretiyle taçlandırdı. Bir süre sonra İsrail Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman’ın dört günlük Kıbrıs ziyareti ilişkileri derinleştirdi. Bu yakınlaşma, İsrail ve Güney Kıbrıs arasında bir stratejik işbirliği sahası yaratırken, Ortadoğu’nun çözümsüzlüklerinden biri olan Kıbrıs sorununa da yeni bir boyut kazandırdı. Geçen yıl iki ülkenin birlikte askerî tatbikat yaptığını ve bu yılın başlarında iki savunma anlaşması imzaladıklarını hatırlatalım. İkilinin çifte vergilendirmenin önlenmesi ve yatırımların korunması konularında da işbirliği anlaşması imzalama niyeti var. 
Ayrıca, İsrail savaş uçaklarının Baf’taki bir üssü kullanma girişimi iddiası da yine Ankara ve Tel Aviv arasında gerilimin dozunu arttırma potansiyeline sahip. Güney Kıbrıs’ın Münhasır Ekonomik Bölge olarak ilan ettiği 12. parselde İsrail hükümetinin desteğiyle petrol ve doğalgaz arayan ABD’li Noble Energy’nin Başkanı Charles Davidson, kısa süre önce Netanyahu ile doğrudan görüşmelerde bulunmak üzere İsrail’e gitti. Noble Energy, İsrail hükümetini bir taraftan doğalgaz yataklarından daha fazla doğalgaz ihraç edilmesine izin vermesi, diğer taraftan da Güney’de doğalgaz sıvılaştırma terminali inşa edilmesini kabul etmesi konusunda iknaa çalıştı. Enerji şirketlerinin pek çoğunun dikkatleri şimdi Doğu Akdeniz’deki bu hareketliliğe çevrilmiş halde.
Bundan sonra, Doğu Akdeniz, Yunanistan’ın da dâhil olabileceği yeni bir ittifaka sahne olabilir. Bunun ilk adımını da İsrail, Güney Kıbrıs ve Yunanistan’ın elektrik şebekelerini birbirine bağlayacak denizaltı elektrik kablosunun inşasının başladığını duyurarak attı bile. Geçen yıl Rumların aramalarına misilleme amacıyla denizde başlatılan doğalgaz ve petrol aramalarına Türkiye, geçen hafta TPAO ile karayı da ekledi. Türkiye’nin, hem denizde hem de karada aramalar için KKTC’ye yapacağı yatırım 400 milyon doları bulacak. Enerji Bakanı Taner Yıldız, enerjinin dünyada savaş gerekçesi iken Kıbrıs’ta barış gerekçesi olacağını söyleyerek, “Kendi petrolümüzü, gazımızı arayacağız” dedi. KKTC’ye “Türkiye’nin 82. vilayeti” söylemi yaklaşımıyla o barış nasıl gelecek göreceğiz...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder