Adios ladrillo adios*


Bilindiği gibi ülkeyi adım adım, tektip, karabasan bir estetikle yeniden inşa etmeye ant içmiş bir hükümetin yönetimindeyiz. Bir ara bol bol gökdelenler, alışveriş merkezleri ve birbirinden ruhsuz rezidans projeleri konuşulurken, şimdi üçüncü köprü, yeni yollar, 16. yüzyıl taklidi camiler gibi Anadolu’nun her yerine kalıcı imzalar bırakmaya meraklı muktedirlerin projeleri dayatılıyor. Projeleri duydukça, aklım ister istemez İspanya’nın bugün geldiği noktaya takılıyor.“Türkiye’nin gideceği nokta, eninde sonunda İspanya gibi olur” diyenlere belki kötü niyetli ya da kuşkucu deniyordur, ancak, ekonomi bu kadar büyük ölçekli yatırımları kaldırabilir mi, bunlar işlevsiz hâle gelirse bunun bedelini kim öder, ayrıca verimliliğe nasıl bir katkı sağlar soruları havada cevapsız asılı duruyor. Ulusal üretime geçici katkısı olsa da sadece geçmişin diktatörlerini hatırlatan devasa hantal bina yapma inadı, parayı havaya saçmanın ötesinde, çevrenizdeki üç beş yandaşa rant kapısı açmanın dışında yeraltı zenginliği olmayan, tasarrufu olmayan ve sınırlı ihracat yapan bir ülkeyi borçlandırmanın ötesine geçmez. O borçları ödeyecek değer yaratılamadığı zaman da devletin bütçeleri denkleştirilemez hâle gelir ki, bugün İspanya’da yaşanan bundan çok farklı bir durum değil. 
Hele ki de, bu yılın ikinci çeyreğinde bina inşaat maliyet endeksi, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 6.39 artmışken. Türkiye’de büyümenin lokomotifi olarak gösterilen inşaat sektöründe maliyet yükselişiyle ilgili alarmlar çalmaya başladı bile. Geçen yılın son dönemine göre yüzde 1.83, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 6.39, dört dönem ortalamalara göre inşaat maliyet endeksinde yüzde 11.15 artış var. Tamamen yerli girdi ve hammaddeyle gerçekleştirildiği için pompalanan inşaat sektöründe maliyetler artıp satışlar azalınca, sektör durgunluğa girince ve krediler geri dönülmez noktaya gelince, gururdan geriye kaos kalır.
İspanya’da geçmişte, devasa alışveriş merkezleri, mega konut projeleri inşa etmişti ki, şimdi pek çoğu birer hayalet kente dönmüş vaziyette. Bitmiş ya da yarım kalmış çürümeye terk edilmiş binlerce konut ve sokağa atılmış milyonlarca avro para...

Bundan beş yıl önce 1,5 trilyon dolarlık milli geliriyle ve inşaat sektörünün yarattığı ivmenin etkisiyle parmakla gösterilen İspanya’nın bankaları konut sektörü kaynaklı krediler nedeniyle krize girdi. Cuma günü onaylanan 100 milyar avroluk yardım paketi, kamu harcamaları için değil bankaların sermaye yapılarını güçlendirmek için kullanılacak.
 Ancak, İspanya’nın küresel kriz öncesi emlak sektöründe yaşadığı şişkinlik nedeniyle, 100 milyar avronun bankaların yeniden yapılandırmasının dışında işin temelindeki soruna merhem olmayacağı belirtiliyor. İspanya, kriz öncesi ciddi oranda bir inşaat spekülasyonu içindeydi. Sadece, 2007’de bir milyon adet konut inşasıyla İngiltere, Fransa ve Almanya’nın inşaat sektörünün toplamından daha yoğun şekilde üretim yapma peşindeydi. Bankacılık sektörü ve uluslararası yatırım şirketlerinin başını çektiği spekülatif hareketler, konut kredilerini balon gibi şişirirken, kârları da körüklüyordu. Bankalar, inşaat şirketlerine ve emlak alacak insanlara borç vermek için birbiriyle yarışıyordu. Emlak balonu patlayana kadar, herkes kendi payına düşeni alıyordu. Ülke, arsası değerlenenler, arsaların imar durumunu değiştirerek rant elde eden ve yandaşlarına rant dağıtan belediyeler, inşaat şirketleri, bankalar, konut ve işyerlerini kapatıp yüksek kârlarla satan yatırımcılardan geçilmiyordu. Bu arada, aşırı konut üretiminin ekolojik anlamda geri dönülmez tahribatlar yarattığı da meselenin bir başka önemli boyutu. 2008’de başgösteren krizden İspanya’nın dış kredi kanalları kurumaya yüz tutunca, sektör durgunluğa girdi. 
Şimdi soru şu, bankalara enjekte edilecek olan 100 milyar avroluk taze kan olarak nitelendirilen para tekrar spekülatif hareketler için kullanılır mı? 
İspanyol bankaları şu sıralar ellerindeki gayrımenkul varlığını en aza indirmeye konsantre olmuş durumda. İspanya Merkez Bankası, bankalardaki kötü kredilerin 156 milyar avroya ulaştığını açıkladı. Bu bankaların toplam kredilerinin yüzde 8.95’i seviyesinde ve 1994’ten bu yana ulaşılmış en yüksek rakam. 

2008’e kadar İspanya, çevre ülkeleri kıskandıran bir neoliberal başarı öyküsüydü. 
Büyüme oranı yüksekti, işsizlik azalmıştı ve kamu maliyesi sağlamdı. İnşaat, gayrımenkul ve hızla artan özel hanehalkı borçları İspanya’nın hızlı büyümesinin dinamolarıydı. İnşaat çılgınlığına devam etmek için başta “konut ihtiyacı” olmak üzere hep bir bahane vardı. Özellikle bölgesel tasarruf bankalarıyla agresif şekilde desteklenen gayrımenkul kredileri aşırı bir noktaya gelince, patlama kaçınılmaz oldu.
Sonuç olarak bugün İspanya’da boş duran üç ila beş milyon arası konut var.
İspanyol emlak danışmanı ve avukat Jose Luis Ruiz BartolomeAdios ladrillo adios (*Elveda Tuğla Elveda) adlı kitabında İspanya’nın yaşadığı bu emlak furyasını dile getirerek, bugün yeni şehirleşme planı ve fiyatlarda yüzde 70 indirim olmadan bina satmanın imkânsız olduğunu belirtiyor. Bartolome, denetimle görevli bakanlık ve kamu kuruluşlarının, bankaların ve inşaat şirketlerinin“hızla duvara doğru giden bir sistemin ortak suçluları” olduğunu anlatarak, insanların borç-harç iş bilmeden emlak işine girdiğini söylüyor. Risk kriterlerinin yerini seçim kriterlerine ve kimi seçilmişlerin megalomanisine bıraktığını ifade eden Bartolome’nin sözleri sadece İspanya için geçerli olmasa gerek. Bazen küresel bir krizin sizi teğet geçmesi yetmez, zaten siz kendi krizinizin tüm şartlarını kendi ellerinizle yaratmışsınızdır.




1 yorum:

  1. biz pluto güven şirketiyiz,% 3 faiz oranında kredi sunuyoruz. kredi arıyorsanız, daha fazla bilgi için bize ulaşın.
    e-posta: plutocreditfinancier@gmail.com
    Whatsapp: +1 (847) 453 9904

    YanıtlaSil