Bundan
tam 20 yıl önce Rio+20 Yeryüzü Zirvesi’nde dünya
devletleri, çevre sorunları, yoksulluk, gelir dengesizlikleri,
kontrolsüz nüfus artışı, doğal kaynakların doğru kullanımı
gibi konularda çözüm arayışı için biraraya gelmişti. Rio
zirvesi, zaman içinde hedeflediği beklentiler doğrultusunda hayal
kırıklığı yaratmış olsa da, konferans iklim değişikliğinin
uluslararası düzeyde tanınması bakımından önemlidir. Ancak,
Rio’da yapılan ilk toplantıdan bu yana 20 yılda, dünya masaya
yatırdığı konularda bir arpa boyu yol alamamış, ekolojik kriz
daha da derinleşmiş, dünyanın en çok tüketenleri ve
kirletenleri, ekonomik büyüme adı altında kaynakları hoyratça
kullanma ve kirletme hakkını geniş geniş kullanmış, çokuluslu
sanayi şirketlerinin çıkarları devlet temsilcilerinin hamiliğinde
savunulur olmuş ve yıkıcı kalkınma modeli en sonunda dünyayı
esir almış.
Dünyayı
en çok tüketenler ve kirletenlerin, ortak vizyon oluşturmak
amacıyla 20 yıl sonra tekrar Rio’da buluşması son derece
manidar, çünkü hâlâ mevcut ekonomik paradigmayı devam ettirmek
isteyenler de onlardan başkası değil. Hele, gelişmiş ve
gelişmekte olan ülkelerin, ekonomik büyüme ve sürdürülebilir
kalkınma zırhını birer ayrıcalık olarak kullanarak, her türlü
eylemlerinin mubah görülmesini istemeleri maskeyi düşürüp,
arsızlığı gözler önüne seriyor. Aslında herşey, doğanın
ekonomik bir kaynak olmadığını kabul etmekle başlıyor ki,
devletlerin bu aynayı kendilerine tutmalarını görmek için daha
çok bekleyeceğiz. Aynaya baktıklarında, bugün içi boşaltılmış
yavan bir kavram olan sürdürülebilir kalkınma yerine ne
koyabilirizin tartışılmaya başlanması gerekiyor ki, etrafta buna
cesaret eden yok.
Zaten,
zirvenin taslak metni de suya sabuna dokunmuyor, doğayı koruma ve
yoksulluğu önleme konusunda ne tür mekanizmaların kurulacağı
ile ilgili bir şey demiyor. Anlayacağınız, temelde yeşil
ekonominin ve sürdürülebilir kalkınmanın kurumsal çerçevesini
planlamayı amaçlayan Rio’dan elde zayıf ve niteliksiz bir metin
kalıyor.
Gelelim
Türkiye’nin Rio’daki temsiline... Başbakan Erdoğan,
Rio’da epey çevreci bir konuşma yaptı, üstelik bir de
Türkiye’yi model ülke olarak gösterdi. Türkiye’de çevre ve
doğa adına yapılanları görmesek, bilmesek gerçekten doğruya
doğru konuşmayı epey çevreye duyarlı bulabilirdik ama sadece
konuşmada, çünkü uygulamada iktidarın nasıl antiçevreci
olduğuna her gün şahidiz.
Erdoğan’ın
konuşmasından satırbaşlarını şöyle örneklemek mümkün:
“Birileri
zenginleşirken, birileri fakirleşiyorsa bu büyüme sağlıklı
değildir. Böyle bir büyüme yöntemi sürdürülebilir kalkınmanın
önündeki en büyük engeldir.”
Mesela,
bu cümlede Türkiye’yi tarif etmiş olabilir mi?
“Bugüne
kadar her ne pahasına olursa olsun kalkınma gibi bir algı dünyaya
egemen oldu. Kalkınma sadece ekonomik büyüme olarak, sadece
rekabet gücünün artması olarak algılandı.”
İktidar, Türkiye’nin kalkınma modelinde nasıl bir değişiklik öngörüyor? 2000 civarında HES ile nehirlerin binlerce kilometre borulandığından bahsetmiş olabilir mi? Türkiye’nin büyümesi için HES’lere, termik ve nükleer santrallere ihtiyacı olduğunun pompalandığını hatta bu enerji türlerinin çevreci olduğuna iknaa çalışıldığını söyledi mi? Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndaki Çevre ibaresinin atılıp icraata Şehircilik Bakanlığı olarak devam edeceğini, Çevre’nin Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nda bir alt başlık olacağını ne zaman açıklayacak?
İktidar, Türkiye’nin kalkınma modelinde nasıl bir değişiklik öngörüyor? 2000 civarında HES ile nehirlerin binlerce kilometre borulandığından bahsetmiş olabilir mi? Türkiye’nin büyümesi için HES’lere, termik ve nükleer santrallere ihtiyacı olduğunun pompalandığını hatta bu enerji türlerinin çevreci olduğuna iknaa çalışıldığını söyledi mi? Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndaki Çevre ibaresinin atılıp icraata Şehircilik Bakanlığı olarak devam edeceğini, Çevre’nin Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nda bir alt başlık olacağını ne zaman açıklayacak?
“Dünyanın
belli bir bölümü fosil yakıtları gerçekten son derece müsrif
tüketiyor. Büyük hacimli motorlara sahip arabalarla insanlığa
ait bir kaynak tüketilirken, insanlığın ortak mülkü dünya
ciddi şekilde kirletiliyor.”
Türkiye’de ciddi bir toplu taşıma ve çevreci otomobiller var da biz mi görmedik? Türkiye’de her gün trafiğe milyonlarca otomobilin çıktığını, saatlerce yollarda kaldığını, üçüncü köprünün binlerce aracın daha trafiğe çıkmasına neden olacağını anlattı mı?
Türkiye’de ciddi bir toplu taşıma ve çevreci otomobiller var da biz mi görmedik? Türkiye’de her gün trafiğe milyonlarca otomobilin çıktığını, saatlerce yollarda kaldığını, üçüncü köprünün binlerce aracın daha trafiğe çıkmasına neden olacağını anlattı mı?
“Dünyanın
belli kesimler tarafından ciddi şekilde kirletilmesi, eşitsizliği,
adaletsizliği, hukuksuzluğu körüklüyor.”
Başbakan, Bergama’da, Gerze’de, Ergene’de Kütahya’da, Dilovası’ndaki çevre felaketlerini duymamış olabilir mi? Türkiye’nin dağına taşına maden arama ruhsatı verildiğini, 2B ile orman arazilerinin, turizm teşvikleriyle koruma altındaki milli parkların, SİT alanlarının nasıl paraya çevrildiğini bilmiyor mu? Türkiye’nin karbon salımında dünya rekorları kırdığını kimse söylememiş olabilir mi?
Başbakan, Bergama’da, Gerze’de, Ergene’de Kütahya’da, Dilovası’ndaki çevre felaketlerini duymamış olabilir mi? Türkiye’nin dağına taşına maden arama ruhsatı verildiğini, 2B ile orman arazilerinin, turizm teşvikleriyle koruma altındaki milli parkların, SİT alanlarının nasıl paraya çevrildiğini bilmiyor mu? Türkiye’nin karbon salımında dünya rekorları kırdığını kimse söylememiş olabilir mi?
“Bencilliğin
ekonomik sisteme özellikle küreselleşen dünyada küresel ekonomik
sisteme sirayet etmesi, sürdürülebilir büyüme önündeki en
büyük engeldir.”
Kentsel dönüşüm adı altında insanların yaşadıkları yerlerden sürülmesi, TOKİland’ler, halkın itirazlarına rağmen yapılan HES’ler, nükleer santraller bencillik ekonomisi olarak sayılabilir mi?
Kentsel dönüşüm adı altında insanların yaşadıkları yerlerden sürülmesi, TOKİland’ler, halkın itirazlarına rağmen yapılan HES’ler, nükleer santraller bencillik ekonomisi olarak sayılabilir mi?
Kaynakları
umursamadan metalaştıran kalkınma modeli ve hemen her ülke için
örnek olarak sunulan Türkiye’den manzaralar. CHP Genel Başkan
Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, Erdoğan’ın “Rize’de
farklı Rio’da farklı telden konuştuğunu” söyleyerek,
Erdoğan’ı “Rize’de HES’çi, Rio’da çevreci
Başbakan” diye tanımlamış. Eh başlığı da böylece
Tanrıkulu atmış oldu!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder