Merkeziyetçi yapıyla bölgesel sorunları çözmek zor

Türkiye'de bölgesel gelişmeyi hızlandırmak, tüm bölgelerde sosyo-ekonomik kalkınma girişimleri başlatmak ve bölgesel gelişmişlik farklarını azaltmak amacıyla kurulan Kalkınma Ajansları, AB üyelik süreci çerçevesinde bölgesel politika alanında yürütülen uyum çalışmaları kapsamında kuruldu. Ajanslar, kuruldukları bölgenin ekonomik ve sosyal kalkınmasını sağlayacak faaliyetleri yürütmekle görevlendirildi. Ancak, bu ajansların modeline ve çalışma sistematiğine yönelik hatalar var. TÜRKONFED (Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu) Türkiye'de Kalkınma Ajansı uygulamasını yok farz ederek yeniden bir modelleme çalışması yapmış. Türkiye'de "Bölgesel Kalkınma: Farklılıklar, Bağıntılar ve Yeni Bir Mekanizme Tasarımı" başlığı altında açıklanan raporu, Doç. Dr. Alpay Filiztekin, Doç. Dr. Özgür Kıbrıs ve Yard. Doç. Dr. Mehmet Barlo birlikte hazırlamış.
 

Eşitsizlik vicdanları rahatsız ediyor

Türkiye'de bölge bazında bakıldığında en zenginle en fakir arasındaki fark dört kat, bu il bazında bakıldığında 11 kata çıkıyor. Dolayısıyla bölgeler arasındaki fark kapanmadığı, bölgesel eşitsizliklerin azaltılamadığı, bazı bölgelerde kişi başına gelirin ortalamanın gerisinde kaldığı sürece işsizliği çözmek mümkün değil. TÜRKONFED Başkanı Celal Beysel, bölgesel kalkınmanın Türkiye'nin ekonomik, sosyal ve siyasi sorunlarının kesiştiği bir konumda yer aldığını söylüyor ve şöyle devam ediyor: "Bazı bölgelerde kişi başına gelir ortalamanın çok gerisinde, işsizlik ürkütücü boyutlarda. Büyümede dengeli dağılım ve eşitlik sağlanamıyor. Bu durum vicdanları rahatsız ediyor. Bu eşitsiz büyüme, sadece bölgeler arasındaki farkların açılmasına değil, aynı zamanda büyümenin sürdürülebilir kılınmasının ve işsizliğe kalıcı çözüm bulunmasının önünde de engel teşkil ediyor."
 

Kurul üyelerini valiler seçiyor

Raporun bulgular kısmında önemli tespitler var. Öncelikle bölgelerdeki yerel bilgilere ulaşmak, özel sektörün görüşlerini almak ve değerlendirmek önemli. Ayrıca, tam merkeziyetçi bir bölgesel kalkınma modeli çok da doğru bir yapı değil. Yerel düzeyde katılımcı ve demokratik bir sistem kullanılması zorunlu. Doğru bölgesel politikaların uygulanması için bölgelere ait kritik bilgilerin doğru tespit edilmesi ve merkeze doğru aktarılmasında yerel aktörlerin karar alma sürecine katılımı çok önemli. Ancak, Türkiye'deki mevcut modele baktığımızda çok farklı bir yapı görüyoruz.
Kalkınma Ajanslarının Kalkınma Kurullarında 100 kişi var ve bu 100 kişinin neredeyse hepsini valiler seçiyor. Bunların 60 kadarı kamuyu, 40 kadarı özel sektörü temsil ediyor. Üyeler arasında Kalkınma Ajansının ne olduğunu bilmeyenler bile var. O yapı içinde sorunları dile getirmesi de zorlaşıyor, insanlar bazı şeyleri söylemekten çekiniyor. Hatta kimi bölgelerde valiler iş yoğunluğundan bu görevi ildeki üniversitenin rektörüne devrediyor.


Kamunun rolü azaltılmalı
Ciddi bir mekanizması hatası var, fikir üretebilecek insanlara ihtiyaç duyuluyor. Kalkınma ajanslarının bugünkü yapısında kamu görevlilerinin ağırlıkta olması, bölgesel aktörlerin karar alma mekanizmasındaki rolünü sınırlıyor. Tam merkeziyetçi bir yapı üzerinde ısrar edilmesi durumunda bölgesel farklılıkların giderilmesinde için ideal bir sistem oluşturulması da imkansız. Yerel anlamda demokratik bir sistem kullanılması zorunlu. Genel anlamda, raporda, bölgesel kalkınmaya yönelik kaynak dağıtımı için etkin, adil ve uygulanabilir bir mekanizmanın nasıl olması gerektiğine yer veriliyor. Raporda tasarlanan kuramsal mekanizmadaki iki aktörden biri merkez, diğeri bölgesel kalkınma ajansı olarak tanımlanıyor. Kastedilen kurumun, bölgeden merkeze bilgi aktarımı yapacak, gelen kaynağı ise etkin olarak değerlendirilecek bir yapıda olması gerektiği vurgulanıyor.
Rapor, kalkınma ajanslarının yapısının yeniden gözden geçirilmesi açısından önemli veriler sunuyor. Rapor, bölgesel gelir dağılımındaki eşitsizliği azaltmak isteyen yöneticiler için rehber niteliği taşıyabilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder