Bilgi Üniversitesi'ne dair birkaç küçük not

 Geçen haftanın zirvede yer alan konularından biri Bilgi Üniversitesi'nde yaşananlardı. Yasakçı zihniyete, ahlaki boyuta ya da üniversitede porno olurdu olmazdı tartışmasına hiç girmeden, ama yeri de gelmişken Bilgi ile ilgili bahsedeceğim birkaç küçük not, son yaşananlarla ilgili belki ipucu verebilir. Bilindiği gibi uluslararası üniversite ağına sahip Laureate Education 2006'da Bilgi'ye ortak oldu, daha sonraki dönemde de çoğunluk hisselerine sahip oldu. Üniversitedeki karışıklıkların başladığı tarih de o zamanlara denk gelir ki, Bilgi'nin üzerindeki kara bulutlar o tarihten bu yana hiç eksilmedi. Noter kanalıyla bazı hocaların üniversiteden gönderilmesiyle başlayan olumsuz süreç sendikalaşma döneminde de sürdü. Son olarak gündeme gelen bitirme tezi hadisesinin ardından üniversitede ciddi kurumsal ve yönetimsel zaafiyet yaşandığına bir kez daha tanık olduk. Bu noktada Laureate kimdir, ne iş yapar, niyetleri nedir diye ufak bir araştırma yapmak yeterli oldu. Adlarını burada vermeyeceğim insanlardan aldığım bilgilerin bir bölümünü aktarıyorum.

Özel üniversite yasası için lobi
Eğitim deneyimi öyle çok eskilere dayanmayan Laureate, 1998'de kurulmuş. 25 ülkede 60'a yakın okula sahip ama İngiltere'deki Liverpool Üniversitesi'ni (ve belki eski Bilgi Üniversitesi) saymazsak portföyünde dünya çapında bir okul yok. Okulların yüzde 80'i internetten diploma veriyor. Şirket Nasdaq'ta işlem görüyor, piyasa değeri 2.5 milyar dolar civarında. Yönetim kurulundakilerin çoğu finans kökenli. Dünyada özel üniversite kanunlarının geçerli olduğu ülkelerde faaliyet gösteriyor. Portföyünde bu kurala uymayan dört ülke var: Çin, Şili, Hindistan ve Türkiye. Kendini Türkiye'de kar amaçlı olmayan bir çerçeveye sokmaya çalışan Laureate'in hedefi aslında tam da bu. Borcu olan ya da özelleşmek isteyen üniversiteleri ağına katmak. Türkiye'de dört gözle özel üniversite yasasının çıkmasını bekleyen ve tüm planlarını buna göre yapan Laureate'in patronu birkaç kez Ankara'ya gelerek bu konuyla ilgili lobi çalışmaları yapmış. Bunun için Anayasa değişikliği gerekiyor, esas hedef bu değişikliği yaptırmak.
 

Mütevelli heyeti başkanı değişecek mi?

Laureate, Türkiye operasyonuna başladıktan sonra okulu adım adım satın aldı, ardından okulun mütevelli heyeti, rektörü ve idari çalışanları bu sermaye değişikliğini yansıtacak şekilde değişti. Bilgi ve Laureate'i buluşturan kişi olarak bilinen Rifat Sarıcaoğlu, bir süredir Mütevelli Heyeti Başkanlığını yürütüyor. Söylenenlere göre, birkaç aydır Sarıcaoğlu için bir tasfiye süreci başlamış, ancak çeşitli bahanelerle henüz bu tasfiye gerçekleşememiş. Daha önce sendikalaşma sırasında işten çıkarılanlarla ilgili süreçte kendini bir şekilde kurtaran Sarıcaoğlu'nun son hadiselerle birlikte durumu bir kez daha belirsizleşmiş.

Derman'ın yaptığı altın vuruş mu?
"Porno tezi" hadisesinde bir nevi günah keçisi ilan edilerek okuldan gönderilen Görsel Tasarım Bölümü kurucusu Prof.Dr. İhsan Derman'ın, Bilgi Üniversitesi'nin eski sahibi Oğuz Özerden'in yakın arkadaşı olduğu herkes tarafından bilinen bir gerçek. Derman'ın bölümünün okulda adeta bir "kurtarılmış bölge" gibi faaliyet gösterdiği, çeşitli ayrıcalıklara sahip olduğu, toplantılara katılmadığı, asistanlarına dışarıya işler yaptırdığı konuşulanlar arasında. Bu sebeplerden bu bölüme bazı baskılar yapıldığı için Derman'ın rahatsız olduğu ve okuldan gitme hazırlıkları yaptığı, giderayak bu porno tezi meselesiyle de okula zarar vermek istediği söyleniyor. Bu arada, yaşananların ardından Laureate'in Türkiye'den çekilme durumunun bile gündeme gelebileceği dillendiriliyor. Yazabileceğim kısımlar bu kadar... Türkler girişimcilikleri ile çok övünüyor ama salt girişimcilik yetmiyor, yönetim kabiliyeti, kurumsal kültür ve krizleri idare edebilmek de lazım.

* * *
Kıbrıs'ta çözüm yine bir
başka baharı mı kalacak?

Türkiye'nin AB serüveninde 14 müzakere başlığının açılmasını engelleyen "Kıbrıs sorunu" ile ilgili 2010'un son günü uzlaşmaya varıldığı, Türkiye'nin Kıbrıs Cumhuriyeti'ne limanlarını açması karşılığında askıya alınan ve Rumların veto etme kararı aldığı 14 başlığın önünün açılabileceği yönünde bir haber yayıldı. Kısa sürede haberin gerçeği yansıtmadığını öğrendik ancak Belçika'nın arabulucuğunun hala masada olduğu, gelecek aylarda bu formülün tekrar gündeme geleceği belirtiliyor. Artık hepimizin aşina olduğu birçok nedenden AB sürecinde yavaşlama olduğu bir gerçek. Toplam 33 başlığın 13'ü açıldı, 14'ü Kıbrıs yüzünden askıda, 4'ünü Fransa engelliyor geriye iki tane açılabilir durumda başlık var. Avrupa Komisyonu Türkiye Delegasyonu Başkanı Marc Pierini, açılacak başlık kalmazsa, açılan başlıkları kapatma çalışmalarına başlayabileceklerini söylemişti ancak bunun için Konsey kararı gerekiyor, üstelik bu araformül gerçekleşse dahi mevcut sorunları ötelemekten başka bir işlev görmeyeceği açık. Kıbrıslı dostlarıma bu haberin orada nasıl bir yansıması olduğunu sordum, durum hiç parlak değil, gündeme bile gelmemiş.


Güney Kıbrıs'ta seçim atmosferi
Mayıs ayında yapılacak temsilciler meclisi seçimleri öncesi Hristofyas'ın da Türkiye'ye karşı tavrını sertleştirdiği konuşuluyor ve bu süreçte Belçika'nın çözüm formülünü kabul etmesi pek beklenmiyor. Güneyde milliyetçiliğin ötesinde ırkçı seslerin yükseldiği söylenirken, ana muhalefet partisi DİSİ'nin Lideri Nikos Anastasiadis'in kazanma olasığının yüksek olduğu belirtiliyor. Anastasiadis, yönetimi, AB'nin ve diğer ülkelerin Kıbrıs sorununun çözümüne etkin katılımlarını gözardı ettiği gerekçesiyle eleştiriyor.


AB süreci Kıbrıslının umurunda değil
Kıbrıs İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Cemil Çiçek'in uygulattığı ekonomik önlem paketiyle Kıbrıslılar perişan. Adada her gün bir eylem, her gün bir protesto var. Sendikalar ve sivil toplum kuruluşları çok tepkili. AB ile ilgili gelişmeler algılanmıyor, takip edilmiyor. Maaş kısıntıları var, Güney'den alışveriş yapmayın deniyor ama KDV oranları arttırılıyor. Yani, çok başka bir ruh hali hakim. Öte yandan, KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu'nun hastalığı nedeniyle Dimitris Hristofyas ile yapılan müzakere süreci bir süredir askıda. Bugüne kadar 18 görüşme yapan iki liderin 12 Ocakta tekrar biraraya gelmesi bekleniyor. 26 Ocakta da, BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon'un katılımıyla Cenevre'de üçlü görüşme yapılacak. Bu arada, Rumlar 11 Ocakta Almanya Başbakanı Angela Merkel'i ağırlayacak. Rum Politis gazetesi Merkel'in, temaslarında "Kıbrıs sorunu yüzünden Türkiye ile Güney Kıbrıs ve dolayısıyla AB ile NATO arasındaki sorunları çözme girişiminde bulunacağını" yazdı.


Dost acı söyler
Yunanistan Başbakanı Yorgo Papandreu'nun Adadaki Türk askerini kastederek "Kıbrıs'ta işgal sürdükçe Türkiye AB üyesi olamaz" diyerek Erzurum'da şok etkisi yaratan konuşmasını da, dost acı söyler şeklinde değerlendirmek lazım. Büyükelçilere yapılan bu konuşmanın da normal şartlarda basına kapalı yapılması gerekiyormuş. Ülkesinde ekonomik krizin getirdiği çalkantılar yaşanırken, Yunan bankalarının batacağı söylentileri ayyuka çıkmışken Türkiye'ye gelip bu mesajı veriyor olmasının vardır bir hikmeti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder