12 Eylül referandumu öncesi karşı karşıya gelen TÜSİAD ve Başbakan Erdoğan, o günlerden sonra dün ilk kez buluştu. Referandumda evet ya da hayır arasında tarafsız kalmayı tercih eden TÜSİAD'a Başbakan'ın tavrı sert olmuş, “Taraf olmayan bertaraf olur” sözleri referandum sürecinde çokça gündemde kalmıştı. Uzun bir aradan sonra Başbakan Erdoğan, dün TÜSİAD'ın 41'inci Genel Kurul'una katılarak bir konuşma yaptı. Genellikle Genel Kurullarında siyasilerin ağırlamayan, siyasileri daha çok Yüksek İstişare Konseyi toplantılarına davet eden TÜSİAD, bu kez bu teamülü değiştirdi. Bu tavır değişikliğiyle bir manada TÜSİAD, geçmişte yaşananların geçmişte kaldığı mesajı vererek Başbakanı onur konuğu olarak ağırlamış oldu.
Kutuplaşma bizi kaygılandırıyor
Genel Kurul'da yapılan konuşmaların satır aralarında ne vardı diye bakacak olursak, iki tarafta da buzları eritme isteği, ilişkilerin yeniden inşa edilmesine yönelik bir adım olduğunu söylersek çok yanlış olmaz. Son dönemde kamuoyundaki içki yasağına yönelik tartışmalar, Başbakan'ın tepki alan “aksırıp tıksırıncaya kadar içiyorlar karışıyor muyuz” sözleri, Kars'taki heykeli ucube olarak nitelendirmesi gündemdem düşmüyor. Boyner'in konuşma metni ne kadar bu gidişatla ilgili kaygıları içeriyorsa, Başbakan'ın konuşma metni de son dönemde yaptığı açıklamaları bir o kadar yumuşatmaya hatta kaygılı olanları bir anlamda rahatlatmaya yönelikti. Ayaküstü konuştuğum kimi işadamları da Başbakan'ın konuşmasını olumlayan cümleler kurdu, eleştiri getirmekten kaçındı. İçki yasağı konusundaki gidişatı bekleyip görelim diye temkinli yaklaşanlar da oldu ama azınlıktalar.
TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner'in özellikle şu sözleri dikkat çekiciydi: “Yaklaşık altı ay sonra seçime gideceğiz. Seçim kampanyasının giderek gerginleşen bir ortamda gerçekleşmesini kimsenin istemediğine eminiz. Ülkenin seçmen haritasına da yansıyan hayat tarzı farklılıklarından kaynaklanan kutuplaşmanın derinleşmesi ihtimali beni kaygılandırıyor. Bu konuda ifratla tefrit arasında bir denge noktasını bulmak zorundayız. Çözümlere birlikte ulaşmamızı sağlayacak toplumsal mutabakata varamamanın hepimiz için ağır bir maliyeti olduğuna inanıyorum. Sosyolojik temeli ciddi derecede tartışmalı bir kıyı bölgesi iç bölge ayrımını anlamıyoruz, kabul etmiyoruz. Bize göre çağdaş devlet bireyin hak ve özgürlüklerini koruyan, bireyi odağına alan bir devlettir. Bireysel özgürlüklerimizin korunması da çağdaş demokrasinin en önemli şartıdır. Siyasal yapımızın, toplumsal hayatımızın ve bireysel haklarımızın çerçevesini yeniden ve özgürlükler-haklar matrisi içinde sürekli gözden geçirmek zorundayız.”
Zaman aşımı yargının iflası
Boyner'in, konuşmasında 19 Ocak'ta 4'üncü ölüm yıldönümünde anılan Hrant Dink'e yapılan suikastin adaletin bir türlü gelmediğini hatırlattığını, adalet duygusundan yoksunluğun en büyük yoksunluk olduğunu söylemesine Başbakan'ın cevabı da hazırdı: Yürütme olarak 36 saatte zanlıyı yakaladık ve yargıya teslim ettik. Artık yargı süreci takip ediliyor. Yargı reformunda attığımız adımlara da kılıf giydirmeye çalışıyorlar. Zaman aşımı anlayışı, yargının iflasıdır bana göre. Ne demek zaman aşımı? Zaman aşımı geliyorsa karara bağlarsın. Böyle bir şey olmaz.”Biz tüzüklerle çarpışarak büyüdük
Başbakan'ın geçen hafta alkolle ilgili çıkışın ardından dünkü konuşması çok daha itidalli, “yanlış anlaşılmaları gidermeye yönelik bir çaba” içindeydi. Alkolü kastederek, şahsi olarak bazı meseleler karşısında duruşlarının belli olduğunu ama şahsi yaklaşımları toplumun tümüne empoze etmenin baskı ve zulüm olduğunu vurguladı ve Türk edebiyatının en özgün şairlerinden Ece Ayhan'ın dizelerine gönderme yaparak şunları söyledi: “Biz demokratız ve kişisel yargılarımızı topluma empoze etmeyiz. Biz Anayasa'da olanı yapıyoruz. Şair diyor ya; 'Biz tüzüklerle çarpışarak büyüdük. Biz yasalarla ve tüzüklerle çapışarak büyüdük. Biz bunları biliriz. Biz damdan düşerek geldik. İşte onun için kimsenin yaşam tarzına müdahale etmeyiz. Bu noktadaki endişeler tamamen yersizdir. Bu endişeler kasıtlı bir propagandadır, bayat bir tezgahtır.” Başbakan, Ece Ayhan'ın Yalınayak Şiirdir şiirinden aktardığı bu dizeleri ikinci kez kullandı. Erdoğan bu şiirin dizelerini ilk kez Dolmabahçe Sarayı'nda yazarlarla yaptığı buluşmada okumuştu: “Velhasıl onlar vurdu biz büyüdük kardeşim/Biz tüzüklerle çarpışarak büyüdük kardeşim.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder