Türkiye'de yeni kentsel dönüşüm hamlesi başlıyor. Depreme dayanıksız binaların yıkılmasını sağlayacak olan yasa tasarısı hazır. İşin uygulama kısmı, çok tartışmalara neden olacak gibi görünüyor. Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, bir grup gazeteciyle biraraya geldiği sohbet toplantısında yasa tasarısının ayrıntılarından bahsetti. Van depremi sonrası Başbakan Erdoğan'ın 'dayanaksız binaların yıkılması' yönünde verdiği talimatla ilgili olarak harekete geçen Bakanlık, 'Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı'nı hazırlamış, tasarının ocak ayında yasalaşması bekleniyor. Bakan Bayraktar'ın anlatımlarına göre, bu yasanın en önemli iki ayağı var. Bunlardan bir tanesi riskli, çürük ve yıkılması gereken binaların tespiti, ikincisi ise binaların yıkılması sonrası ortaya çıkacak arsaların değerlendirilmesi...
Bakan Bayraktar'ın verdiği bilgilere göre, Van'da 7.2'lik bir depremde 35-40 bin ev yıkıldı, aynı şiddette bir depremin İstanbul'da olması halinde sadece üç ilçede, Zeytinburnu, Bakırköy ve Bahçelievler'de 110 bin civarında konutun yıkılacağı varsayılıyor. Türkiye'de konut stoğu 20 milyona yaklaşmış durumda ve bunların yüzde 35-40'ı zaman içinde yenilenmeli. Ortalama 7.5 milyon konutun 5, 10, 15, 20 yıllık periyotlar içinde yenilenmesi halinde bunun yenileme maliyetinin 500-600 milyar lira civarında olacağı tahmin ediliyor.
Ücretsiz tarama yapılacak
Yasa tasarısındaki düzenlemelerle, afetler karşısında riskli bulunan alanların ve buralardaki yapıların sahipleriyle anlaşma sağlanarak bu riskli yapıların yıktırılıp bu alanların dönüştürülmesinde ve yeniden yerleşimin temin edilmesinde “gönüllülük” esası getiriliyor. Ancak, bu esasa uymayanların yapılarının yıktırılması ve riskli yapılarla alanların tahliyesi de yasaya dahil ediliyor. Riskli binaların tespiti için Almanya'dan röntgen cihazları getirtilmiş. Yasa çıktıktan sonra başta İstanbul olmak üzere bütün binalar bu röntgen cihazları ile ücretsiz olarak taranacak. Uzmanlar tarafından oluşturulacak ekipler tarafından binaların risk analizi yapılacak. Ortaya çıkan veriler çerçevesinde Bakanlar Kurulu kararıyla riskli alanlar belirlenecek. Riskli alanlar dışında kalan bölgelerde ise belediyeler riskli binaları tespit edebilecek. Riskli alanlar ve binaların tespitinin ardından, yıkımlar başlayacak.
Yasa tasarısına göre, yıkım kararlarına itiraz edilemeyecek, ancak sadece yıkım ve kamulaştırma bedeli gibi noktalar yargıya taşınabilecek. Yıkım işleri, belediyeler ve TOKİ tarafından yapılacak. Tasarıya göre, binası çürük çıkanlara yıkım için üç aylık bir süre verilecek. Bina bu sürede yıkılmadığı takdirde, idari makamlarca yıktırılacağı belirtilerek, bir ay daha süre tanınacak. Eğer bu süre içinde de yıkım gerçekleşmezse, devreye Bakanlık girecek. Bina yıktırılacak ve yıkım masrafı tapuya haciz olarak konacak. Yıkım sonrası binanın bulunduğu alan hisseli arsa haline getirilecek.
Arsalara devlet de ortak olacak
Hisse sahipleri isterse, arsalarını kendileri değerlendirme yoluna gidebilecek. Şayet anlaşma olmazsa, hisse sahiplerinden üçte ikisinin kararı geçerli olacak. Yine yasa tasarısına göre, dayanıksız bir binada oturan hak sahiplerinin yüzde 51'inin rızasını almak suretiyle kat irtifakı/kat mülkiyeti bozulacak. Bu durumda yeni hisselendirme, arsa üzerinden yapılabilecek. Peki anlaşma yapmayanlar ne olacak? Onların da hisse değerleri hesaplanacak, almaları için çoğunluğa teklif getirilecek. Çoğunluk alırsa sorun yok. Çoğunluk almazsa, hisseleri devlet alacak ve TOKİ adına tapu tescil edilecek. Böylece, arsaya devlet de ortak olmuş olacak. Ne zamanki, arsaya bina yapılması aşamasına geçilecek, o zaman devlet kendisinde bulunan hisseyi satarak ortaklıktan çıkacak.
Yıkım ve binaların yeniden yapım süreciyle ilgili olarak Bakan Bayraktar, " Kimseyi sokağa atmayacağız. Kira yardımı, ev desteği yapılacak" diyor. Niyet makul, kanun son derece detaylı ve herkesin işini kolaylaştırıyormuş hissi veren bir şekilde hazırlanmış, ancak uygulamasının aynı şekilde kolay olacağını söylemek zor. Binalarını yıktırmak istemeyenler muhakkak olacaktır. Geçmişte defalarca şahit olduğumuz gecekondularını yıktırmak istemeyen insan manzaralarıyla yeniden ve sıklıkla karşılaşabiliriz. Dönüşüm, epeyce dava dosyasına da konu olabilir. Yıkılma riskine rağmen binanın yıkılmasını istemeyen mülk sahipleri tarafından mağduriyet davaları açılabilir. Yıkımlara mülk sahiplerinin yüzde 100 desteğinin ve katılımının sağlanması mümkün değil gibi görünüyor. Sorunsuz bir kentsel dönüşüm, İstanbul gibi hacmi giderek genişleyen devasa bir kent için çok daha büyük zorluklar içeriyor. Bu arada, dönüşüm harekatıyla giderek bir TOKİ irisi haline gelen Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın çevre, doğa koruma, SİT alanları, HES'lerle ilgili görüşlerini alamadık. Bir dahaki sefere belki...
İbret-i alem için birkaçı yıkılabilir
Bakan Bayraktar, kent silueti tartışmalarına ilişkin de bir açıklama yaptı, şehrin çehresini bozan projelerden kaçınmak gerektiğini söyledi. Bayraktar, "Her imar alan firma, istediği projeyi yapamaz. İmarı alıp, projenin sağını solunu değiştirip kentin görüntüsüne zarar veren binalar yapıyor. İmar mülkiyet hakkı değildir. Şehrin siluetini bozacak yerlere Bakanlığın müdahale etmesini yasayla sağlamak istiyoruz. Bunların birkaç tanesi ibret-i alem için yıkılırsa iyi olur" diyor. Bu arada Bayraktar'ın TOKİ dönemine ilişkin de itiraf niteliğinde açıklaması ilginçti: "Barınma sorununu çözmek için maliyetleri aşağı çektik, klasik konsept uyguladık. Her ilde konut siluetinin aynı olması göze battı, bu bazılarını rahatsız etti ama bu haklı bir rahatsızlıktır. Konsept bir mimari yakalamak gerekirdi. Şimdi bunu nasıl değiştiririz diye TOKİ'de toplantılar yapılıyor."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder