Çevre felaketlerine 360 derecelik bakış



Geçen yıl, ekolojik anlamda yine çalkantılı bir yıldı, insanlık doğaya karşı bitmek bilmez hoyratlığını yine sergiledi. İnsanın, “sonsuz kaynaklara sahipmişçesine doğayı kullanma ve yok etme”sine çeşitli vesilelerle şahit olduk. Seragazı salımları rekor seviyelere çıktı, Kuzey Kutbu’ndaki buzulların erimesi 2007’deki rekor seviyelere yaklaştı, ısı kaydedilmiş en yüksek 11’inci ısı derecesiydi. ABD’de soğuk ve sıcak dereceleri daha önce görülmemiş uçlarda seyretti, Avrupa ve Afrika’da kuraklık ve aşırı sıcaklarla kavrulduğumuz rekor sayıda iklimle alakalı felaketin yaşandığı bir yıldı. Aynı zamanda 2011, tarihe en kötü ikinci nükleer felaketin yaşandığı yıl olarak geçti. ABD’nin Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi NOAA’in, deniz ve toprak sıcaklıklarını ölçmek için kullandığı deniz, toprak ve hava göstergeleri 2011 boyunca dünyanın açık ve seçik biçimde ısındığını gösterdi. İlk kez geçen yıl dünya nüfusu 7 milyara ulaştı ki, bunun 1970’dekinden iki katı insana yiyecek, giyecek sağlanması, barınacak yer bulunması ve eğitim hizmeti verilmesi demek.
Tek tük iyi haberden biri, yenilenebilir enerji yatırımlarında rekor kırılması oldu. Dünyada yenilenebilir enerji türlerine, termik santrallerden daha fazla yatırım yapıldığı açıklandı. BM Çevre Programı UNEP, yenilenebilir enerji yatırımlarının 2010’da yüzde 32 artarak, 2004’ten bu yana 211 milyar dolar seviyesine geldiğini açıkladı. İlk kez gelişmekte olan ülkelerdeki yatırım -Türkiye hariç- gelişmiş ülkelerdeki yatırımı geçti. Bloomberg’e göre, yenilenebilir enerji yatırımları gelecek sekiz yılda ikiye katlanarak 395 milyar dolara erişecek. Ama kötü haber şu ki, Uluslararası Enerji Ajansı IEA’ya göre, bu yatırımlar küresel ısınmanın önünü almada yeterli olamayacak. IEA’nin öngörüsü, aralık ayında Durban’da yapılan iklim değişikliği konferansında da açıkça görüldü. Durban’da toplanan 194 ülkenin siyasetçileri ikna edici bir anlaşma yapamadan ülkelerine geri döndü.
Bir diğer iyi gelişme, doğa felaketi yaşanan hemen her yerde halkların daha fazla başkaldırması, daha fazla isyan etmesi ve çözüm yolları araması oldu. Yaşanan pek çok dramatik çevre olayıyla birlikte dünyanın pek çok yerinde insanlar sokaklara döküldü, protestolar düzenledi, kurumların ve hükümetlerin muazzam çevre problemlerine yönelik ağır kalmaları karşısında kendi yöntemlerini geliştirdi. Başta yağmur ormanlarıyla ilgili yayınları olmak üzere dünyanın en fazla ziyaret edilen çevre ve doğa koruma sitelerinden www.mongabay.com, geçen yılın en önemli 10 doğa olayını seçmiş. Mongabay’ın listesinde çevre aktivizmi birinci sırada. Özellikle, ABD’de Keystone XL boru hattına yönelik gerçekleştirilen eylemlerinden Myanmar’daki baraj protestolarına kadar büyük protesto gösterileri doğayı tahrip edenlere karşı başarılı oldu. Tabi, kolluk kuvvetleri de görev başındaydı, sadece ABD’deki Keystone XL eylerinde 1252 kişi gözaltına alınmış.
Kötü haberler yukardakilerle sınırlı değil, keşke öyle olsa... İklim değişikliğinde zaman daralıyor. Geçen yıl seragazı emisyonu rekor kırarak, 2010’a göre yüzde 6 arttı. Hükümetlerden hâlâ ciddi bir hareket yok. Temmuzda NOAA, son 300 ayın, tüm ortalama sıcaklıkların üzerinde olduğunu, 1997-2011 arasındaki 15 yılın 13’ünün en sıcak yıllar olduğunu açıkladı. Mayısta yapılan bir ölçüm sonucunda yavaşlama ve duraklamaya rağmen pek çok gelişmiş ülkenin havasında karbondioksit yoğunluğu milyonda 394 parçacık seviyelerinde, yani azami sınır olan 350’nin üzerinde seyrediyordu. Bu seviyeler bazı biliminsanlarınca artık geri dönüşü olmayan bir küresel ısınmaya işaret ediyor. Şili’de Kurak Bölgeler Araştırma Merkezi, kasımda deniz buzullarının halihazırdaki erime süresi ve boyutunun son 1450 yıldır görülmemiş seviyelerde olduğunu açıkladı. 2010’da afetlerden daha çok Rusya, Avrupa, Pakistan ve Ortadoğu etkilenirken, 2011’de sıra Kuzey Amerika’daydı. Kıtada Missisipi ve Missuri nehirleri taşkınlara neden oldu, rekor seviyede kontroldışı yangınlar ve kuraklık ortalığı kasıp kavurdu. 2011, aynı zamanda son 50 yılın en kötü kuraklık ve sel olaylarının yaşandığı yıldı. Tayland sel baskınında 730 kişi öldü, Çin’in kuzeyinde 2010’da başlayan kuraklık ise devam etti.
Muazzam kuraklıklar yoksullar kadar varsılları da vurdu. Son 60 yılın en ciddi kuraklığını yaşayan Afrika boynuzu ülkelerinde 10 milyon insan açlıktan kırıldı, 29 bini çocuk olmak üzere onbinlercesi öldü. Almanya ve Orta Avrupa’da 1881’den bu yana tutulan istatistiklere göre en kurak yıl yaşandı. Büyük depremlerin de yılıydı 2011: Sadece yılın ilk yedi haftasında Arjantin, Birmanya, İran, Pakistan, Şili, Tacikistan, Yeni Zelanda ve birçok Pasifik adası depremle sarsıldı. En ciddi sonuçları olan deprem ise denizde cereyan etti ve tsunami 11 martta 15 bin 500 kişinin ölümüne, çıkan yangın sonucunda Fukuşima nükleer tesisindeki üç reaktörün erimesine, bölgede oturan 160 bin kişinin başka yerlere iskanına, aşağı yukarı 210 milyar dolarlık ekonomik ve fiziki hasara, reaktörlerin durdurulması için de ek 15 milyar dolar masrafa, deniz kıyılarında normalin 50 kat üzerinde radyoaktiviteye neden oldu. Fukuşima felaketinin doğrudan sonuçlarından biri, Avrupa ülkelerinin nükleer enerjiye sırtlarını dönmesi oldu. Avrupa, nükleerle ilgili ciddi kararlar aldı.
İnsanlığın artık bazı tercihlerini değiştirmesinin zamanı gelmiş de çoktan geçmiş gibi...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder