Türkiye’nin AB ile tam üyelik müzakerelerine başladığı dönemde, en zor fasıllardan birinin tarım olacağı yönünde genel bir kanı vardı. Bakan Eker, “Bu gıda kanunuyla ve bu mevzuatla aslındaTürkiye’nin AB standartlarını çok rahat bir şekilde yakaladığını ve uygulama kabiliyetine sahip olduğunu gösterdik, Diğer birçok fasıl, müzakereye açılmamışken, biz gıda faslını müzakereye açtık ve bu kanunla uygulamaya konan 102 yönetmelik, aslında AB ile uyumun ve entegrasyonun gıdada daha kolay olacağını göstermesi bakımından önemli” diyor ki, aslında haksız sayılmaz.
Gıdada ademimerkeziyetçilik
Yeni kanun ve mevzuatın detaylarında neler var, kısaca bakalım. Bundan sonra toprağa atılan tohumdan tabağa gelinceye kadarki tüm süreç tüm zincir artık kontrol altında. Bunun için bir Gıda Kontrol Genel Müdürlüğü oluşturulmuş. Bitkisel, hayvansal, işlenmiş, hammadde veya yarı mamul her ne formda olursa olsun gıdayla ilgili her süreç izleniyor ve kayıt altına giriyor. İşin ilginç yanı, Bakanlık, gıda denetim alanında devlet merkezinin etkisini azaltarak, yerel idarelerin yetkilerini arttırarak, ademimerkeziyetçi bir sisteme geçmiş. Mesela, iş yeri kapama, ürün toplatma, para cezası gibi müeyyideleri yapmaya artık il müdürlükleri yetkilendirilmiş. Daha önce gıdayla ilgili toplum sağlığına aykırı bir durum tesbit edildiğinde, mülki amirin onayının alınması gerekiyordu. Bunun yarattığı zaman kaybı, o süreç içinde kararların değişmesi gibi pek çok olumsuzluk yaşanıyordu. Bundan sonra tüm yetki il müdürlerinde, kontrol ve denetim elemanları da acil durumlarda, ürünü toplatma ve faaliyetten men yetkisine sahip. Bir diğer yenilik isegıdanın alanına giren birçok konuyla ilgili 10 ayrı bilimsel komisyon oluşturulacakolması.
Gıda güvenliği için oluşturulan stratejik plan çerçevesinde 12 ayrı eylem planı hazırlanmış. Et ve et ürünleri, süt ve süt ürünleri, alkollü ve alkolsüz içecekler, takviyeli gıdalar vs. gibi eylem planları oluşturulmuş. Daha önce sadece gıda üretim yerleri kayda alınırken, bundan sonraki süreçte toplu tüketim ve satış yerleri de kayıt altına alınacak. Bakan Eker, yeni durumu,“İzleme güvenliği olacak. Yumurta hangi çiftlikten, ilden geldi bileceğiz. Et ve et ürünleri nerede imal edilmiş, hangi bölge, hangi çiftlikte imal edilmiş, bunu geriye doğru izleyebileceğiz. Ancak, sebze ve meyvede zaman alacak bunun başlaması” diye açıklıyor.
Kısacası, her türlü çiftlikte üretim yapanlar, mandıra, kesimhane sahipleri, ürünleri piyasaya arz edenler, bakkal, market, toptancı, depocu, bunların hepsi ürettiğinden ve sattığından sorumlu olacak.
Bundan sonra teşhir var
Gelelim can alıcı noktaya... Tüketici sağlığının korunması amacıyla taklit ve hileli ürün üreten firmalar artık Bakanlık tarafından kamuoyuna açıklanacak. Eskiden bu yasal olarak bunun önünde engeller vardı. Bu tür uygulamalar içinde olanlar teşhir edilecek. Öyle ki, yem fabrikaları ve çiftlikler ürettikleri ve hayvanlara yedirdikleri yemlerin kaydını tutacak. Bir firma, sadece kendi hayvanları için yem üretimi yapıyorsa da bunun kaydını tutacak. Yine yeni düzenlemelerle hayvanlara kötü muamele yapılamayacak, gerek çiftlikte, gerek taşınırken, gerek kesilirken eziyet olmaması esas. Hayvanlara ayrılan alanın belli bir standardı olacak. Hayvanlara sekiz saatten fazla yolculuk yaptırılmayacak. Örneğin, bir metrekare alanda 10 taneden fazla tavuk bulunmayacak. Bunların dışında Bakanlık 2009’dan beri yürüttüğü bir çalışma ile, Türkiye’deki tüm tarım arazilerinin haritasını çıkarmış. İki yıl boyunca 200 uzmanın gerçekleştirdiği bu çalışma, her 2500 metrekarelik alanda “hangi tarımsal ürün yüksek verimlilikte üretiliyor” bilgisini ortaya koymuş. Bunun tüm üreticilerle ilişkilendirilerek ele alınması gündemde. Yasa bu haliyle halk sağlığına yönelik önemli yenilikler getiriyor görünüyor. Ancak, uygulanabilir ve denetlenebilir olabilirse bir faydası olacağı kesin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder