Yılın ilk yazısı, geçen yıl Türkiye'nin kendi siyasi gündemi nedeniyle yeterince yer bulamamış bir konuya kısmet oldu. Kıbrıs'ın güneyindeki sularda bir süreden beri devam eden sondaj çalışmalarının ilk aşaması "mutlu sona" ulaştı, Kıbrıs Adası'nın güneyindeki Münhasır Ekonomik Bölge'nin 12'inci parselinde 140 ila 230 milyar metreküplük doğalgaz rezervinin bulunması Ada'nın güneyindekiler (ve belki kuzeyindekiler) için yeni yıl hediyesi oldu. Rezervin 2000'den bu yana dünya çapında keşfedilen en büyük 4'üncü doğalgaz yatağı ve şu ana kadarki en iyi 100 yatak arasında bulunduğu söyleniyor.
Sondajı yapan ABD'li Noble Energy'nin ulaştığı sonuçları açıklayan Kıbrıs Cumhurbaşkanı Dimitri Hristofyas, bunun Kıbrıs için "tarihi bir an" olduğunu söyleyerek, "Artık Avrupa'nın enerji haritasında yerimizi aldık" açıklamasında bulundu. Bulunan doğalgaz Rumlara kimine göre 150 yıl kimilerine göre ise 210 yıl yetebilir ama elbette mesele bu gazın ihracı ve bunun için sıvılaştırma tesisi kurulması ki bedelinin 10 milyar dolar olduğu varsayılıyor. Rum yönetimi Afrodit olarak adlandırılan 12'nci parseldeki sondaj çalışmalarına 18 eylülde başlamış, 12'inci parseli tek taraflı olarak Münhasır Ekonomik Bölge ilan etmesi Türkiye ile gerilime neden olmuştu. Bulunan gazın Münhasır Ekonomik Bölge'deki 14 yataktan biri olduğunu, toplam rezervin yüzde 10'una denk geldiğini ve hesaba petrol yataklarının dahil olmadığına da hatırlatalım.
Doğalgazın değerlendirilmesinin ortaklaşa belirlenecek bir stratejiyle gerçekleştirilmesi ve doğalgaz yataklarını siyasi amaçlı olarak kullanılmaması Güney Kıbrıs'taki muhalefetin görüş birliğine vardığı bir konu. Siyaseten ülkesinde tamamen köşeye sıkışmış olan Hristofyas, elini güçlendiren bu gazın bulunmasının ardından yaptığı açıklamanın ikinci cümlesinde Türkiye'ye önemli bir atıf yaptı. "Kıbrıs'ta doğalgaz bulunması Ada'da çözüm için motivasyon ve barış için bir araç olarak kullanılmalı" diyen Hristofyas, Kıbrıs'ın birleşmesiyle kaynaklardan Kıbrıslı Türkler'in de faydalanacağını yineledi. Hristofyas, "Türkiye, barış ve uzlaşı ruhu göstersin. Doğu Akdeniz'de gerilim yaratan gelişigüzel faaliyet ve tahriklerden kaçınsın. Birleşmiş Milletler'in Kıbrıs'la ilgili kararlarına saygı göstersin ve çözüm yönünde aktif çalışsın" ifadeleriyle topu Türkiye'ye attı. Hristofyas, bu vesileyle Kıbrıs'ta birleşme yönünde devam eden sürece katkı sağlayacak olumlu bir mesaj verdi: “Hidrokarbon yatakları, Kıbrıs sorununa, yasadışı işgale ve kolonizasyona son verecek, ülkemizi ve halkımızı yeniden birleştirecek ve halkımızın; Kıbrıslı Türklerin ve Rumların insan haklarını ve temel özgürlüklerini tesis edecek bir çözüm bulunması teşvik olabilir. Konfederal ve bölücü taleplerle barışa ve işbirliğine ulaşılamaz. Bunlara ülkenin yeniden birleşmesiyle ulaşılabilir. Bu, Kıbrıslı Türklere, Tanrı'nın bahşettiği zenginlikten faydalanma olanağı verecek bir olgudur.”
Bu ifadelerle Hristofyas bir nevi "çözüm için gaz diplomasisi"nin temellerini atmaya çalışıyor. Güvenlik Konseyi'nin ağır topları İngiltere ve ABD de bulunan gazın önemini doğru değerlendirerek, çözüm ve birleşmeye yönelik ocakta New York'ta Derviş Eroğlu ile Hristofyas arasında yapılacak son toplantının "son olmaması" yönünde görüş belirtti. Mutabakat sağlanan başlıkların bir daha müzakere edilmemesi, güneyde Şubat 2013'teki cumhurbaşkanlığı seçimi sonrasında müzakerelerin kaldığı yerden sürmesi konusunda niyetlerini ortaya koydular.
Durum böyleyken Türk tarafı nasıl bir tavır koydu? Siyasetin gündelik dilinin tüm alanlarına ince ince işlemiş olan kibir yine tüm açıklığıyla zuhur etti. Yatıp kalkıp her gün doğalgaza ne kadar çok ihtiyacımız olduğundan bahsedenler, bir anda Kıbrıs'ta bulunan gazı küçümsemeye başladı. Medyada yer alan haberlerde komik desen değil, olsa olsa gülünç "sözde münhasır ekonomik bölge" diyenler mi istersiniz, yoksa haberde hiçbir uzmandan görüş almadan "uzmanlar Kıbrıs'ın gazı yetersiz" diyor diye manşet atanlar mı... Gazın bulunduğunun açıklanmasının birkaç gün öncesinde Enerji Bakanı Taner Yıldız, doğalgaz konusunun Kıbrıs sorununun çözümünden ayrı düşünülemeyeceğini söylemiş, Rumların, geçtiğimiz günlerde gündeme gelen doğalgazı Türkiye üzerinden pazarlama düşüncesiyle ilgili olarak, "Enerji sektörü savaşların gerekçesi değil, barışın gerekçesi olmalı. Bu, barış görüşmelerinden ayrı düşünülecek bir kalem değildir" demişti. Şimdi Hristofyas hodri meydan diyor ama Türkiye'nin masaya koyduğu yeni bir öneri yok. Böyle, iç karartıcı bir gündemle pek Kıbrıs'a bakacak hali de yok.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder