Belene Akkuyu’ya örnek olsun



Türkiye’nin ilk nükleer santralinin inşa edileceği Mersin’in Gülnar ilçesine bağlı Büyükeceli beldesinde 29 martta halk bilgilendirme toplantısı yapılacak. Proje için kapsam ve özel format belirleme toplantısının da 3 nisanda Ankara’da yapılması öngörülüyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, bu toplantı öncesi 10 ayrı bakanlığa bağlı kurumlardan ve üniversitelerden görüş istemiş. Bilgilendirme toplantısı neden sadece nükleer santralin yapılacağı beldeye özel düzenleniyor? Nükleer santralin çevresel etkileri tüm Türkiye’yi hatta çevre ülkeleri bile ilgilendiriyorken, neden Türkiye genelinde bilgilendirme toplantıları yapılmıyor?Yine, geçmişte daha pek çok örneğine rastladığımız doğa ve çevreyle ilgili meselelerde bir “dostlar alışverişte görsün” uygulaması daha... Yol yordam daha yolun başında yanlış. Türkiye’deki pek çok önde gelen nükleer karşıtı platform, halkın nükleer santral istemediği temalı eylemler yapma hazırlığında. 
Bir süredir nükleer santrale kamuoyunu hazırlamaya, gelecek tepkileri yumuşatmaya yönelik sipariş raporlar ve haberler ortada dolaşıyor. Türkiye’nin en avantajlı tercihi yaptığını, enerjide önemli bir tasarrufa gidileceğini, nükleer yatırımının ne kadar hayati olduğunu, santralin 12 bine kişiye iş sağlayacağını hararetle ballandıran haberler. Son dönemde, “nükleer enerji iyidir, hoştur” temalı kitlesel propagandalara bakın kim eşlik ediyor? Türkiye’nin iklim değişikliği konusunda dış politika temsilcisi Dışişleri Bakanlığı İkili Ekonomik, İklim ve Çevre İlişkileri Daire Başkanı ve BüyükelçiMithat Rende ne yapıyor dersiniz. Rende’nin geçen hafta Sabancı Üniversitesi tarafından düzenlediğiİklim Değişikliği Forumu’nda yaptığı konuşma, nükleer enerji lobilerinin argümanlarına taş çıkartır cinsten. Rende, enerji konularının yeterince ele alınmadığı için üzüldüğünden dem vururken, “Türk Atom Enerjisi’nin bir üyesiyim. Enerji karmamızda nükleer enerji payına karşı çıkıyorlar, ancak nükleer enerjiye de ihtiyacımız var” diyor ve şöyle devam ediyor: “Hidroelektrik santrallerini kullanmaya çalışıyoruz. Ama her vadiyi sular altında bırakma taraftarı değilim. Bütün dünya yeşil büyümeden bahsediyor. Konuşması kolay ama yapması kolay değil, yatırım gerekiyor. Daha iyi enerjiye ihtiyacımız var. Petrol ve doğalgaza fazla bağımlıyız. Almanya şu anda nükleer santrallerden uzaklaşsa da zamanı geldiğinde yeni enerji santralleri kuracak ya da Rus gazına bağımlı kalacaktır.”
Küresel ısınmaya çözüm olarak yapılan nükleer enerji propagandasına Rende kendisini epeyce kaptırmış olsa gerek. Zira, nükleer bir santralin ürettiği karbondioksit salınımı, aynı çaptaki diğer enerji santralleriyle hemen hemen aynı


Rusya’ya bağımlılık mı dediniz

Rende’nin konuşmasında yer alan enerjide Rusya’ya bağımlılık kısmına gelirsek... Türkiye’de hem muktedirlerin hem de çeşitli enerji lobilerinin sürekli ağızlarına sakız ettikleri “enerjide Rusya’ya bağımlılık” argümanının aslında altı epeyce boş. Şöyle ki:
Mersin’deki nükleer santrali de yapacak olan sabıkalı ve inşa ettiği santrallerde düşük kalitede malzeme kullandığı için şirketleri hakkında soruşturma yürütülen Rus Rosatom, Bulgaristan’ın Belene kentinde de bir santral inşa etmek üzereydi. Ancak, Bulgarlar sürpriz bir kararla geçen hafta Ruslarla yaptıkları anlaşmayı bozdu. İptal kararının sebebi nedir dersiniz? Rusya’ya bağımlı olmak istememeleri. Bulgaristan ve Rosatom’un yan kuruluşu Atomstroyexport, santrali dört milyar avroluk başlangıç bedeliyle inşa etme konusunda anlaşma imzalamıştı. Belene projesinin finansmanı konusunda Rusya ve Bulgaristan arasında ihtilaf vardı, hatta tahkime gitmeleri gündemdeydi. Geçen yılki Fukushimanükleer kazasının ardından ülkedeki nükleer karşıtı hareketin baskısını da küçümsemeyelim. Bulgarlar, inşaatı süren ikinci reaktörün bedelini Rusya’ya ödemeyi kabul etti. Hükümet, özünde nükleer enerjiye karşı değil ancak, “enerjide Rusya’ya bağımlı olmak istemiyoruz” diyorlar. 
Dolayısıyla Türk hükümetinin her fırsatını bulduğunda enerjide Rusya’ya bağımlılıktan şikâyet edip, arkasından nükleer santral için Ruslarla el sıkışması hiç inandırıcı olmuyor
Ayrıca, bu şirketin WikiLeaks belgelerinde ABD’nin Moskova Büyükelçisi John Beyrle’nin yazışmalarında adının hiç de muteber olmayan şekilde geçtiğini hatırlatmakta fayda var. Beyrle, Rosatom ve ona bağlı Atomstroyexport şirketinin finansman, teknik altyapı ve ekip sıkıntısı yaşadığına dikkat çekiyor, Türkiye dışında Hindistan, Ukrayna, Bulgaristan gibi ülkelerde yapmayı planladığı santralleri gerçekleştirmesinin mümkün olmadığından bahsediyordu.

Belene reaktörünün iptali Akkuyu’ya yapılacak santralin iptalini tetikler mi, umarız öyle olur...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder