Daha az dram daha çok federalleşme

Avrupa Birliği’nin temelinin harcı, 18 Nisan 1951’de imzalanan 1952’de yürürlüğe giren Paris Antlaşması’nın altında imzası bulunan altı ülke arasında kurulan Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu ile atılmıştı. Kuruluşundaki esas amaç, güvenlik yani silah üretimi ve ekonomik büyüme açısından anahtar rol oynayan demir ve çelik üretiminin ulusüstü bir yapı tarafından denetlenmelerine razı gelinerek yeni savaşların önüne geçilmesiydi. Ne ilginçtir ki, 60 yıl önce Avrupa Birliği fikrinin temelini oluşturan ekonomi, bugün Avrupa için içinden çıkılmaz sorunlar yumağına dönüşmüş durumda. 60 yıl önce ekonomik bir amaç etrafında başlayıp, sonrasında sınırları ortadan kaldırarak, siyasi bir birliğe dönüşme sürecinde Avrupa çok büyük mesafeler katetti. Ancak, ne ekonomik entegrasyonu tam anlamıyla ne de siyasi entegrasyonu bir nebze dahi gerçekleştiremediği için kriz bataklığından çıkmakta zorlanıyor. Bundan sonraki tartışma, son zamanlarda sıkça dile getirildiği gibi ayrışma mı yoksa daha fazla entegrasyon ve federalleşme mi üzerinden ilerleyecek. Avrupa’nın dağılmasını, Avrupa’nın çekirdek ülkeleri bir gurur ve namus meselesi haline getireceğinden süreç, mali politikaların ve vergi uygulamalarının sıkılaştırılması zemininde daha ortak ekonomik politikalara yoğunlaşma şeklinde işleyecek.
Bunun ilk adımını Avrupalı liderler geçen hafta attı. Ekonomi politikaları açısından daha federal bir birlik haline gelme niyeti, 26 Ekim 2011’deki zirvede gösterilmişti. Bu konuda atılacak adımların çerçevesi de, o zirvenin sonuç bildirgesinde yer almıştı. Yeni anlaşmanın tam adı, Ekonomik ve Parasal Birlik’te İstikrar, Eşgüdüm ve Yönetişim Antlaşması. İngiltere ve Çek Cumhuriyeti dışındaki 25 ülkenin geçen hafta altına imzasını attığı antlaşma ile bütçe sınırını aşan ülkelere doğrudan yaptırım uygulanması kabul edildi. Avro Bölgesi’nde kamu borcunu yüzde 60, bütçe açığını yüzde üç ile sınırlayan eski İstikrar ve Büyüme Paktı pek çok üye tarafından çoktan delik deşik edilmiş halde. Avrupa’da gerçek bir ekonomik birlik için daha fazla uyum ve disiplin gerekiyor. 
Bu yeni antlaşma, üye ülkelerin aşırı borçlanmasını önlemek için borçlanma sınırının aşılması durumunda, yaptırımların otomatik olarak devreye girmesini ve borç freni sayesinde de, uzun vadede milli bütçelerin dengelenmesini öngörüyor. Buna göre aşırı borçlanma halinde ilgili ülke hakkında hemen soruşturma açılması ve Avrupa Adalet Divanı tarafından borçlanma freninin uygulanıp uygulanmadığının incelemeye alınması planlanıyor. Antlaşma uyarınca, Avrupa Adalet Divanı, bütçe açığı hedeflerin üzerinde seyreden ülkelere ceza kesebilecek. Buna ek olarak, antlaşma, AB Konseyi Başkanı ve AB Komisyonu Başkanı’na ekonomik ve parasal birliği mümkün olduğunca güçlendirecek adımları belirlemeleri için yetki veriyor. Yani, bu iki makam, bundan böyle ülkelerin bütçe açığı ve borç tavanını aşmamaları konularında daha fazla söz sahibi olacak. Diğer bir deyişle İngiltere’nin geçen yıl sonundaki maraton görüşmelerde iddia ettiğinin aksine Lizbon Antlaşması dışında yapılacak ve bütün üyeleri kapsamayan bu antlaşmada Komisyon ve Adalet Divanı’nın icracı sorumlulukları mümkün olacak.
Antlaşmanın yürürlüğe girmesi için 17 Avro Bölgesi ülkesinden 12’sinin parlamentodan geçmesi yeterli. Antlaşma, İngiltere ve Çek Cumhuriyeti tarafından arzu edilmedi ancak, antlaşma metninde, “Amacımız, günü geldiğinde bu kararları, AB antlaşmasının içine yedirmek” ifadesi kullanılıyor. İngiltere Başbakan David Cameron bu olumsuz tutumuna gerekçe olarak, milli bütçe egemenliğinin elden gidecek olmasını göstermişti.
 


Güçlendirilmiş işbirliği mekanizması

Ekonomik ve Parasal Birlik’te İstikrar, Eşgüdüm ve Yönetişim Antlaşması’ndaki gibi işbirlikleri,güçlendirilmiş işbirliği mekanizması olarak tabir ediliyor. Zaten, antlaşma metninde de buna atıf var. Birliğe üye devletler, belirli konularda biraraya gelerek, AB hukuku ve kurumları kapsamında hareket etmek şartıyla politika geliştiriyor. Bu aslında bir manada şu demek: Birliğin tamamı tarafından makul bir sürede oluşturulamayacak işbirliğinin belirli sayıda üye devlet arasında gerçekleştirilmesi. Böyle bir mekanizma oluşturulmasındaki hedef, oybirliği kuralından kaynaklanan tıkanmaların aşılması. Bu uygulama, Avrupa Birliği’nin genişlemeleri sonucunda oluşan farklılaşmış yapının yönetilmesine de hizmet ediyor. Bir anlamda federalleşmenin avangartı. Verilebilecek en bilinen örnekler de ortak para birimi avro ile Schengen ortak vize uygulaması olarak gösterilebilir. 
Avrupa’nın geç karar alarak, kriz faturasını kabarttığı bir gerçek. Karar alma mekanizmasının hızlandırılmasına yönelik somut adım atmakta epeyce vakit kaybetti. Ayrıca, Avrupa Merkez Bankası kanalıyla piyasayı likit tutabilmenin da bir sınırı var. Avrupa, artık sorunu mali piyasaları rahatlatan operasyonlarla çözme yolundan dönüyor, yapısal bir değişimle farklı bir trende giriyor. Mesele büyüme özürlü gelişmiş Avrupa’da yurttaşların çok sert bir mali disiplin ve kemer sıkma anlamına gelen tedbirlere nasıl tepki vereceklerinde.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder