Yunanistan’ın ‘gerçeklerle’ savaşı

Neredeyse iki yıla yakın bir zamandan bu yana Yunanistan’ın ekonomik ve sosyal anlamda adım adım nasıl uçurumun kenarına geldiğini izliyoruz. Geçen yıl sürdürülemez hale gelen kamu borç stokunun GSYH’ya oranı yüzde 150’ye ulaşırken, bütçe açığı GSYH’nın yüzde 9,5’i düzeyinde. Yunanistan ile ilgili masada devlet tahvili vadelerinin ertelenmesi ve kamu harcamalarının kısılması seçeneğinin yanısıra geniş kapsamlı bir özelleştirme programının da devreye alınması var. Başbakan Yorgo Papandreu’nun geçen hafta gerçekleştirdiği yeni kabine yapılanması, bu özelleştirme programının başarılı olmasını da içeren atamaları kapsıyordu. Başarının ne oranda olacağını ancak özelleştirme programı uygulamaya geçince göreceğiz.
Son dönemde ülkede sokağın ateşi dinmiyor. Papandreu’nun vergi artışları, kamu harcamalarında ciddi kesintiler, kamuda çalışanların maaşlarına tırpan gibi halkın hiç hoşuna gitmeyen önlemlerden oluşan acı reçetesi, sendikal anlamda iyi örgütlenmiş meslek kuruluşlarını neredeyse her gün sokağa döküyor.
Geçen haftaki ayaklanmaların ardından muhalefetle birlikte geniş tabanlı bir ulusal birlik hükümeti kuracağını açıklayan Papandreu, kabinede köklü değişiklik yapma kararı aldı. Yeni kabine salı akşamına kadar parlamentodan güvenoyu almak zorunda. Sandalyelerde oturanlar değişti ancak, halkın tepkisinin odağındaki kemer sıkma önlemlerini içeren orta vadeli plan hâlâ masada duruyor. Dolayısıyla bu, ekonomi programında aslında hiçbir değişiklik olmadığının göstergesi. Kemerden bir ilik gevşetse AB, IMF, Avrupa Merkez Bankası troykası parayı vermekten vazgeçecek, kemerin iliğini sıksa halk sokaklara dökülecek.
Savunma Bakanlığı’ndan Maliye Bakanlığı’na getirilen Evangelos Venizelos, artık ekonomiyle ilgili savunma yapacak ki, ilk sınavını bugün Lüksemburg’da gerçekleştirilecek Avro Bölgesi Maliye Bakanları toplantısında verecek. Zaten kendisini de Yunan medyasına verdiği demeçlerde, “Savunma’dan gerçek savaşa gidiyorum” demiş. Ekonomisi son dönemde uluslararası piyasalardan ve finansal kuruluşlardan sürekli dayak yiyen Yunanistan’ın durumu, avroyla ilgili endişeleri de her geçen gün arttırıyor. Uluslararası kuruluşların hemen hepsi, Yunanistan’ın borçlarını ödeyememesi durumunda bundan İspanya ve Portekiz gibi ülkelerin ve hatta bu Avro Bölgesi dışındakilerin de etkileneceği belirtiyor. Yunan hükümeti tahvillerinin yüzde 55’ini elinde bulunduran Alman ve Fransız bankaları da, Yunanistan’ın olası bir temerrüdü halinde en büyük darbeyi alacaklar arasında birinci sırada. Aslında Papandreu’nun en büyük güvencesi de bu. Yunanistan borçlarını ödeyemez duruma gelirse, bundan en çok Avro Bölgesi bankaları zarar göreceğinden, Avrupa Birliği öyle veya böyle Yunanistan’a para akıtmayı sürdürecek. 23-24 haziranda AB Zirvesi, 11 temmuzda Avro Grubu toplantısı var. En geç bu tarihten sonra Yunanistan, en az 50 milyar avroluk pakete onay bekliyor. Ancak, temmuz başına kadar 12 milyar avroyu alamazsa ülke temerrüde düşecek.



Halk rahatından vazgeçmiyor

Tabii tüm olup biten sadece rakamlardan ibaret değil. Hükümet, halka kemer sıkma önlemlerini anlatabilmiş değil. Yunanlar, haksız elde edilmiş yaşam standartlarının altında yaşamayı kabul etmedikleri sürece krizin reel anlamda çözülmesi mümkün değil. Bugün kurtarılsa, krizin yıllar sonra tekrarlanmayacağının garantisi yok. Çünkü, üreten bir ekonomiye sahip değil. Yunanistan, AB’ye üye olduğu 1981’den bu yana tam 30 yıldır AB’nin yapısal fonlarından faydalanıyor. 30 yıldan sonra bugün bile yılda ortalama üç milyar avro gibi bir para alıyor. Aldığı ve alacağı bu borçları geri ödeyebilecek bir sanayiye, üretime sahip değil. Toplum, sahip olduğu imkânlardan asla vazgeçmek istemiyor. Rahat imkânların yarattığı alışkanlıklarını değiştirmemek için ayak diretiyor. Çalışma süreleri kısa, ücretler yüksek. İşin can alıcı kısmı burada başlıyor. 11 milyonluk Yunanistan’da çalışan nüfus 4,5 milyon. Bunun yüzde 35’i kamuda çalışıyor, bu da 1,6 milyon kişi demek. Kişi başına düşen milli gelirin 23 bin avro olduğu ülkede 200 bin avro üzerinde gelir beyan eden sadece 3000 mükellef var. Bu hesapla, ülkede kaçırılan verginin oranını hayal etmek çok da zor olmasa gerek... Genç yaşta emekli olup ayda 3000 avro almaya alışmış Yunan emeklisi, bugün, daha önce nereden geldiğini sorgulayamadığı bu para elinden alınacağı için panik halinde. Bunun gibi pek çok örnek mevcut.
Yıllarca AB’nin imkânlarıyla yaşamaya alışmış bu halka rağmen bu önlemler nasıl uygulamaya geçecek? Yunanistan’ı yönetebilecek en ülkenin en iyi siyasetçilerinden biri olmasına rağmen Papandreu, bu içinden çıkılmaz durumu yönetmeye çalışıyor, herşeye rağmen vebali üstleniyor, görevden kaçmıyor. Siyasi manevrasının ne kadar işe yarayacağını zaman gösterecek.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder