Bir haftadır Taksim’de bir pankart asılı ve pankartta şöyle yazıyor: Başbakan’dan cevap bekliyoruz. Nükleer karşıtı Greenpeace aktivistlerinin astığı o pankarta direkt olarak bir cevap verilmedi ama dolaylı olarak bir cevap geldi aslında. Nasıl diyecek olursanız, Çevre ve Orman Bakanlığı ile Bayındırlık ve İskân Bakanlığı’nın birleştirilmesiyle geldi. Ne de olsa, doğa, çevre, tarihî doku gibi kentleri kent yapan belli başlı olguların pazarlanma, şirketlere peşkeş çekilme zamanlarındayız. Geçen yıl TBMM’ye sunulan Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu tasarısıyla mevcut doğal SİT alanı ilan edilmiş alanların statülerinin sona erdirilmesi planları büyük tepki çekmişti. Bu yasayla doğal SİT alanı ilan etme yetkisinin Kültür Bakanlığı’ndan Çevre ve Orman Bakanlığı’na devredilmesi planlanıyordu. Bu konu, çevre ve doğa koruma hareketinin en önemli gündem maddelerinden biri. Şimdi, çevrecilerin kuşkuyla baktığı o Çevre Bakanlığı dahi kalmıyor. Mevcut bakanlığın şehircilikle birleştirilmiş olması, ağırlığın çevreye değil betonlaşmaya verileceği kuşkularını artırıyor.
Kaygı yaratan pek çok yanı var
AKP’nin seçim programında çevre konusunda yer alan ve ağırlıklı olarak şehircilik politikalarını içeren hemen hemen her şey, sınırsız büyüme ve kalkınma odaklı. Seçim süreci boyunca miting meydanlarından ve tv ekranlarından vatandaş ziyadesiyle bu kalkınma odaklı projelere maruz kaldı. Yapılması planlanan marka şehirler, uydukentler ve bugüne kadar yapılan toplu konut projeleri miting konuşmalarının önemli bir kısmını oluşturdu. Çevre politikası, sayıca daha çok devasa kentsel konut projeleriyle şekillendirilecek bir üvey politika olarak ele alınacak. Zaten mevcut Çevre Bakanlığı yapısının da bu projelerin önünde hiçbir engel kalmaması yönünde yeniden dizayn edilmiş olmasına da şaşmamak lazım. Yeni kabine yapısıyla oluşturulan Çevre, Orman ve Şehircilik Bakanlığı’nın adında yer alan çevre işlevsiz, “ismi geçsin yeter” mantığı ile kondurulmuş hissi yaratıyordu. Bugün artık endişe daha ciddî. Bakanlığın, bir TOKİ bakanlığına dönüşmesi üzerine. Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Murat Taşdemir, hükümetin toplumsal uzlaşıdan uzak kararlarla hareket ettiğini belirterek, “Bilindiği gibi Çevre ve Orman Bakanlığı zaten sorunlu bir bakanlık. Bakanlığa bağlı Çevresel Etki Değerlendirmesi ve Planlama Genel Müdürlüğü’nün (ÇED) yanlış birçok kararı var. Her yerde HES projeleri mevcut, nükleer santrallerin yapımı tartışılıyor. Bir de bu duruma şehircilik eklendi” diyerek endişelerini dile getirmiş.
Çevreyle ilintisiz genel müdürlükler
Bakanlık bünyesinde oluşturulan yedi genel müdürlük ve sekiz başkanlık var. Bunlardan ikisi, İmar ve Planlama Genel Müdürlüğü ile Yapı İşleri Genel Müdürlüğü olarak belirlenmiş. İmar ve Planlama Genel Müdürlüğü, yerleşme, yapılaşma ve arazi kullanımına yön veren fiziki planlara ve uygulamalara esas teşkil eden mekânsal strateji planlarını hazırlayacak, arazi kullanımına ilişkin temel ilke, strateji ve standartları belirleyecek. Çevre düzeni planlarının ve imar planlarının yapılmasına ilişkin esas ve usulleri belirleyecek olan genel müdürlük, uygulamayı da denetleyecek. Kıyı ve dolgu alanlarıyla bu alanların fonksiyonel ve fiziksel olarak devamı niteliğindeki geri sahalarına ilişkin planları yapacak. Yapı İşleri Genel Müdürlüğü de, yapı projeleri ve yapımla ilgili iş ve işlemlere ilişkin usul ve esaslarla etüt ve projelerin niteliklerini belirleyerek, uygulanmasını sağlayacak. Yöresel mimarinin ve yapılarda yerel malzemenin kullanımının teşvik edecek, binalarda enerji verimliliğinin sağlanması ve ileri yapım teknolojilerinin kullanılması ve yaygınlaştırılması için gerekli tedbirleri alacak ve konut politikalarının belirlenmesine yönelik çalışmalar yapacak.
Avrupa izlemeye aldı
Çevreyle uzaktan yakından ilgisi olmayan bu yeni yapıyla ilgili bir diğer endişe de bakanlık birimlerinde çalışanlar arasında yaşanacak çelişkili ortam olacak. Hangi birim hangi uzmanlık alanı doğrultusunda çalışacak belli olmadığı gibi, ÇED Genel Müdürlüğü’nün onay vermediği bir projeye bir diğer müdürlük okey vermesi kaosu yaşanacak. Şimdilik, bu durumdan kaygı duyan kesimler Türkiye’de sınırlı. İlerleme raporlarında çevre ve doğa ile ilgili Türkiye’nin politikalarını yetersiz bulan ve bu konulara özel önem atfeden Avrupa Komisyonu, üstelik Çevre Faslı’nı müzakere eden Türkiye’nin, çevre ve şehirciliği aynı bakanlık altında birleştiren yeni kabine yapısını anlamakta zorlanacaktır. Avrupa’da tahmin edeceğiniz gibi bu türlü bir bakanlık yapısı yok. İşin ilginci, Avrupa’da çevre ve bayındırlık bakanlığını tek çatı altında birleştiren tek bir ülke var, o da Yunanistan. Ha bir de TOKİ’yi ziyaret edip, “Bize de toplu konut yapın” teklifi getiren Nijerya’da var.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder