Batı yeni Mısır'a ısınıyor

Devrim sonrası Mısır, yeni devlet başkanını buldu, sıra yeni bir anayasa yapmakta ve ekonomiyi baştan aşağı toparlamakta. Dinsel ve seküler ayrışmanın ülkenin geleceğini nasıl belirleyeceği, yeni yasalar oluşturulurken şeriata ne kadar rol düşeceği, dış siyasette ve özellikle İsrail ile olan ilişkide nasıl yol alınacağı, siyaset-asker ilişkilerinin nasıl düzenleneceği, vatandaşlık ve bireysel haklar, azınlık ve özellikle Kıpti hakları, sivil toplumun alanı, kadının toplumdaki yeri gibi çare, çözüm, cevap bekleyen birçok konu bulunuyor yeni yönetimin ve toplumun önünde. Acil dikkat ve müdahale gerektiren alan ise Mısır’ın yerle bir olmuş ekonomisi. Saygınlığını yitirmiş, bin bir türlü yolsuzluğa bulaşmış Mübarek rejiminin ardından, Müslüman Kardeşler’in hızla serbest piyasa ekonomisi ortamını yeniden sağlaması, gelirdeki eşitsizliği gidermesi, bu zamana kadar bastırılmış (sadece elitlerin tekelinde kalmış) olan özel girişimin serbest bırakılarak geliştirilmesini sağlaması, bütçe ve dış açığı azaltması, hızlı ekonomik büyüme ve istihdam yaratması gerçekleştirecek bir ekonomik yol haritası planlaması için elzem. Ama ekonominin yeniden rayına girmesi ve insanların yaşam standartlarının yükseltilmesi hiç kolay değil. Mısır’ın şu anki borç miktarının 200 milyar dolar civarında olduğu belirtiliyor. Ekonomik adalet ve eşit gelir dağılımını hedefleri arasına yerleştiren Mısır devriminin yeni bir “ekonomik gerçeklik” yaratması gerekiyor. Mübarek döneminde Mısır’da ekonomi, yönetici elitlerin çıkarı için yozlaştırılmaktan çekinilmeyen, “adamına göre muamele” usulüyle işleyen bir serbest piyasa ekonomisi yoluyla ilerliyordu. Ancak, bundan sonrasında Mısır’ın Batı ekonomisinden kopuk, kendi içinde dönen, kapalı devre işleyen bir ekonomi ile yönetilmeyeceği kesin. Bunu yeniden inşa etmek de mutlaka zaman alacak. Gerçi, yakın ilişkileri vesilesiyle Katar’ın kasasını Mısır’a açması, IMF Başkanı Christine Lagarde’ın Tahran’da gerçekleştirilen Bağlantısızlar Zirvesi’nin hemen öncesinde yaptığı Kahire ziyareti, ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın Mısır’a yaptığı ziyaret sırasında verdiği mesajlar, Müslüman Kardeşler yönetiminin sanıldığından daha hızlı toparlanmasını sağlayabilir. Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi, geçen ay IMF’den 4,8 milyar dolar kredi talep etti, anlaşmanın yılsonuna doğru kabul edilmesi bekleniyor. Lagarde’ın, Mursi ile görüşmesinin ardından, “Mısır halkının daha iyi yaşam standardına kavuşmak ve sosyal adaletin sağlanması gibi meşru beklentileri var. IMF olarak yardıma hazırız. IMF, geçiş sürecinin başlangıcından beri Mısır yetkilileri ile yakın diyalog içerisinde bulunarak, hükümetten gelen talep doğrultusunda teknik destek sağladı” şeklinde yaptığı açıklama dikkat çekiciydi. O toplantı sonrası, IMF ve Mısır yönetimi, eylül ayı içinde programlar üzerinde çalışıp, IMF’nin olası finansal destek modellerini görüşmek üzere anlaştı. Kimileri, en temel hak ve imkânlardan yoksun milyonlarca Mısırlıya, IMF tarzı bir serbest piyasa ekonomisi dayatmanın hiçbir fayda yaratmayacağı görüşünde. Yola IMF ile çıkmanın esaslı ekonomik reformlar için güvenilmez bir başlangıç olduğunu düşünmek son derece doğal. Öte yandan, Mısır’ın uluslararası kuruluşlardan teknik destek almadan tek başına zorlukların üstesinden gelmesi de pek kolay değil. Aslında, Mursi ve Müslüman Kardeşler, başlangıçta dışarıdan yardım almama konusunda “kendi kendini baltalayan” bir duruş benimsedi. Hazirandaki seçimden bu yana, yönetimde ciddi zorluklarla karşı karşıya kalınca Mursi, giderek daha pragmatik bir hâle geldi. Mısır’ın sorunları büyük bir bütçe açığı, döviz rezervlerinde tehlikeli bir düşüş, daha iyi okullar ve istihdam için binlerce insana ihtiyaç uluslararası yardım almadan çözmek için çok fazla büyük. Obama yönetimi de, geçen hafta yardım paketi konusunda Mursi hükümeti ile anlaşmaya yakın olduklarını duyurdu. Mısır’ın ABD’ye borcu üç milyar doları aşıyor ve Obama, bunun bir milyar dolarını silmeye hazır. Bu da Mısır hazinesini epey rahatlatacak gibi. Obama ayrıca, Mısır’da yatırım yapmak için, ABD’li şirket ve bankalara 375 milyon dolarlık finansman ve kredi garantisi vermeyi teklif etti. Geçen hafta New York Times’ta konuyla ilgili bir makale Obama’nın bu desteği vermek için Müslüman Kardeşler ile asker, demokratik bir yola girebilecek mi diye çok beklediği notunu düşüyordu. Yeniden inşa döneminde Batılı güçlerin ve uluslararası kuruluşların böylesi desteğine mazhar olmuşken, Müslüman Kardeşler’in onlara sırtını dönmesi şu aşamada pek beklenmemeli. Elbette bu ilgi Mısır’ın kara kaşı kara gözü için değil. İlginin kaynağında Mısır’ın istikrarı kadar, Mısır’ın Ortadoğu’daki önemi, İran’a karşı geleneksel ağırlığı (Tahran’daki Bağlantısızlar Zirvesi’nde Mursi’nin İranlı ev sahiplerinin gözlerinin içine baka baka ve bizim hükümetin hiçbir zaman yapamadığı şekilde İran’ın her anlamda kol kanat gerdiği Suriye yönetimini yerden yere vurması tesadüf değildi) ve İsrail’in güvenliği var. Yeni Mısır’ın, Katar, Suudi Arabistan, Türkiye ve Ürdün ile birlikte ABD’nin başını çektiği koalisyona dâhil olması Batı için hayati.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder