Avroya cansuyu: Non-Eurozone ülkeleri

İki yılı aşkın süredir devam eden Avro Bölgesi'ndeki borç sorunu giderek daha tehlikeli bir evreye giriyor. Müflis Yunanistan'ın etkisiyle borç krizi Avro Bölgesi ve dolayısıyla Avrupa Birliği'nin meşruiyetini sorgular bir noktaya kadar uzandı. Hatta durum Avrupalı hükümetleri sallıyor. Avrupa'da büyümenin lokomotifi olarak görülen ülkeler borç kriziyle mücadele ederken, bir yandan da siyasi cephede kan kaybediyor. Almanya eyalet seçimlerinde hezimete uğrayan Başbakan Angela Merkel, kendi seçim bölgesinde yapılan oylamayı dahi kaybetti. Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, 2012 baharında yapılacak başkanlık seçimleri öncesi prova niteliği taşıyan Senato seçimlerinde büyük darbe aldı, Senato'da çoğunluk muhalefete geçti. Sarkozy'nin zaten tavan yapmış kötü reytingi borç meselesiyle iyice artmış durumda. İtalya'da Başbakan Silvio Berlusconi'nin lideri olduğu merkez sağ hükümeti, 2010 yılı devlet harcamalarına ilişkin bilançonun bir maddesinde çoğunluk sağlayamadı, bugün güvenoylaması var, muhalefet "hükümet istifa" temposu tutuyor. Slovakya'da Avrupa Mali İstikrar Fonu'nun genişletilmesi oylaması hükümete güvenoylamasına dönüşünce, muhalefet erken seçim tarihi koparma karşılığında parlamentoda EFSF'nin genişletilmesine onay vereceğini açıkladı. Örnekler çoğaltılabilir...
Tartışmanın "Yunanistan avroda kalsın mı kalmasın mı" noktasına gelmesi Avrupalı liderleri en fazla yoran konuların başında geliyor. Başta Avrupa ekonomisinin lokomotifi durumundaki ülkelerden "Yunanistan avrodan çıksın" sesleri yükselirken, şimdi Avrupa'nın orta ve küçük boy ülkelerinde de bu görüşe sahip olanlar var. İngiltere'nin eski Dışişleri Bakanı David Owen ve Londralı çeşitli kurumların yöneticilerinin oluşturduğu think tank kuruluşu OMFIF (The Official Monetary and Financial Institutions Forum) Başkanı David Marsh'ın Financial Times'ta birlikte kaleme aldıkları makale bu anlamda pek ilginç. Malum, AB'ye üye 27 üyenin 17'si Avro Bölgesi'nde. Owen ve Marsh, geri kalan İngiltere, Polonya, İsveç gibi 10 ülkenin bir Non Eurogroup (NEG) kurmasını ve bunun o ülkeleri daha avantajlı kılacağını hem de son tahlilde AB'de bir nevi denge unsuru olacağını söylüyor. Ekonomisi iyi yönetilen bu ülkeler, avroda olanlardan daha istikrarlı diyen ikili, şu örnekleri veriyor: İngiltere, İsveç ve Danimarka'nın uzun vadeli faizleri pek çok Avro Bölgesi ülkesinden daha aşağıda. Çek Cumhuriyeti'nin uzun vadeli faizleri Avrupa Merkez Bankası'nın faizinden bile düşük. İsveç'in 10 yıllık Hazine bonosu Almanya'nınkinden daha değerli. Polonya'nın büyüme rakamları son birkaç yılda AB'nin en iyisi.
Owen ve Marsh, eğer NEG kurulursa, bu iki grup arasında ülkeler açısından geçişkenlik yaratılır, Yunanistan gibi borç krizi yaşayan ülkeler avrodan çıksın mı çıkmasın da tartışması da böylelikle biter, diyor özetle. Böyle bir NEG kurulmasının devamlı avro dışında kalınacağı anlamına da gelmediği belirtiliyor. Ancak, özellikle dikkat çektikleri bir gerçek var ki, içinde bulunulan durum sanıldığından çok daha uzun sürecek ve dolayısıyla böyle bir gruba kesinlikle ihtiyaç var. Avro dışındaki 10 ülkenin hükümetleri ve merkez bankaları sağlam bir çerçevede biraraya toplanır, swap olanakları ve diğer kredi araçlarınca desteklenen bir mekanizma yaratılırsa, NEG bütün Avrupa için istikrar yaratıcı bir mekanizma haline gelebilir. Şimdiki bölünmüşlüğüne karşı bir birliktelik kaynağı olabilir. Avrupa'nın içinde bulunduğu durum göz önüne alındığında bu AB'yi destekler bir hale gelir.
Ancak, bunun için Lizbon Antlaşması'nın 14'üncü ve 15'inci maddelerinde ifade değişikliğine gidilmesi gerekiyor. Çünkü, Lizbon Antlaşması gereği bir ülkenin Avro Bölgesi'nden ne çıkması ne de atılması mümkün değil. Ayrıca, avroya dahil olmayan ülkelerin bir gün eninde sonunda avroya dahil olacaklarına dair ifadeler içeriyor. Owen ve Marsh, yapılacak değişikliklerle NEG ile yeni bir statü getirileceğini söylüyor. Avro Bölgesi dışında kalanlara da en az orada olanlar kadar eşitlikçi bir statü olması kaydıyla. Yine aynı şekilde bu ülkelerin ayrı bir grup kurmaları, diğerleriyle yapacağı her türlü işbirliğine de engel olmayacak. Bunların dışında, önerilerden biri de, Avrupa Konseyi Başkanı Herman Van Rompuy ve kendisinden sonra gelecek başkanın aynı Avro Bölgesi liderleri toplantısı gibi yılda en az iki kez NEG toplantısı yapması gerektiği yönünde. Hatta Owen ve Marsh'a göre, Rompuy'un yerine gelecek başkan bir NEG ülkesinden bile olabilir. Kimbilir! Her hal ve karda avro krizinin boyutunun provokatif fikirleri tetiklediği açık.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder