Üçüncü AKP iktidarı döneminde bakanlıklarda yapılan değişiklikler sırasında en çok tartışma yaratan düzenleme, hatırlanacağı gibi Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na yönelik olmuştu. Hele de Bakanlığa TOKİ eski Başkanı Erdoğan Bayraktar’ın getirilmiş olması, tepkileri çoğaltmıştı. Özünde doğayı, çevreyi, doğal hayatı koruma görevi üstlenen bir bakanlıkla, beton, asfalt, bina, toplu konut gibi unsurların tek çatı altında toplanması, gelişmiş ülkelerde pek görülmeyen bir uygulama. Bu gibi uygulamalara sahip olanlar da çevresel ve toplumsal zararlarını gördükten sonra sadece kalkınmaya yönelik bu modelleri terk etmiş durumda.
Geçen yılın sonlarına doğru Kültür ve Tabiatı Varlıklarını Koruma Kanunu kapsamında değişikliklere gidilerek, tüm doğal alanlar, tarihî ve kültürel SİT alanlarına yönelik geri dönüşü olmayan bir tahribatın yolu açılmak istenmişti. Hatta, Avrupa Komisyonu, kanun tasarısının TBMM gündemine girmesinden hemen sonra yayımladığı Türkiye 2010 İlerleme Raporu’nda tasarıyı “endişe verici bir gelişme” olarak nitelendirmişti. Bu durumun kendisi bile AKP hükümetinin yasa tasarısına ilişkin gerekçesinde dayanak olarak sunduğu “AB uyum süreci doğrultusunda hazırlandığı” iddiasını çürütmüştü. Dolayısıyla paradigmayı, kentsel büyümeyi doğayı azamî koruyarak gerçekleştirmek değil, doğayı kentsel büyümeye uyarlamak olarak özetleyebiliriz.
İmar planlama yetkileri
Geçen hafta, tam da bu tanıma uygun bir düzenleme gerçekleştirildi. Türkiye, kendi sıcak gündemiyle meşgulken, 17 ağustosta Resmî Gazete’de yayımlanan 648 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile Türkiye’nin çevre, doğa ve kültür mirasının yönetimine ilişkin çok önemli bir değişiklik yapıldı. Doğal SİT alanlarına yönelik yetkiler Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na geçerken, KHK ile 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu, Meclis’te tartışmaya bile gerek duyulmadan aslında yürürlüğü sokulmuş oldu. Bunun adı TBMM’ye kanun teklifi sunmadan kanun hükmünde kararnamelerle kamusal varlıkların yokolmasına sebep olacak düzenlemeler yapmak değil de nedir? Muhalefet milletvekilleri bir yana AKP milletvekillerinin kaçının bu yeni durumdan haberi var, merak ederiz.
648 sayılı KHK, Meclis komisyonlarında bekleyen ya da Genel Kurul’a indirilmiş ancak görüşülmemiş kanun tekliflerini de içerecek biçimde genişletilerek yayımlandı. Bu KHK ile 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun, 3194 sayılı İmar Kanunu, 2873 sayılı Milli Parklar Kanunu, 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıkları Kanunu, 4848 sayılı Kültür ve Turizm Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun, 3234 sayılı Orman Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun, 6107 sayılı İller Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun’da değişiklikler yapıldı.
Altı ay sonra ne olacak?
“Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname” ile birlikte Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesindeki koruma kurullarının tabiat varlıklarıyla ilgili yetkileriyle il genel meclisleri ve belediyelerin tasarrufundaki imar planlama yetkileri Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na geçti, 1989’dan beri faaliyette olan Özel Çevre Koruma Kurumu kapatıldı. Kurumun sorumluluğundaki tüm işler için, “Bakan tarafından uygun görülen Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın birimlerince yürütülür” dendi. Artık, milli parklar, tabiat parkları, tabiat anıtları, tabiatı koruma alanları, doğal SİT alanları, sulak alanlar, özel çevre koruma bölgelerinin kullanma ve yapılaşmaya ilişkin kararları Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından verilecek. Kararname’nin 17. maddesine eklenen Geçici 6. Madde ile, “Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte, doğal SİT alanı ve tabiat varlığı olarak tesbit ve tescil edilmiş alan ve varlıklara ilişkin her türlü belge, bu alan ve varlıkların statülerinin yeniden değerlendirilmesi için en geç altı ay içinde Bakanlığa devredilir” hükmü getirildi. Bu hüküm, altı ay sonra bu statülerin kalmayacağının habercisi niteliğinde. Yalnızca doğal SİT’ler değil aynı zamanda doğal SİT’lerle kesişen arkeolojik, kültürel, kentsel ve tarihi SİT’ler de tehlike altında girmiş bulunuyor.
SİT’ler yeniden belirlenecek
Yine aynı maddenin 3. fıkrasına göre, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca tesbit edilecek uzmanlardan oluşan komisyonda yeniden tesbit edilen doğal SİT alanı ve tabiat varlıklarıyla ilgili statüler, Çevre ve Şehircilik Bakanı’nın onayıyla, yapı yasağı öngörülen statüler ise Bakanlar Kurulu’nca onaylandıktan sonra tescil edilecek. Bu alanlar ve varlıklar yeni statüsüne, ören yerleri ise mevcut statülerine uygun koruma ve kullanma esaslarına göre yetkili idarelerce yönetilecek.
Dolayısıyla, AKP iktidarının en yaratıcı, en cevval değişiklikleri Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile ilintili olarak yaptığını söylemek çok yanlış olmaz. Bu kanun hükmünde kararnamenin hükmünde çevre mevre artık yok...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder