Geçen hafta, nükleer enerji tarihinin en büyük felaketi olarak nitelendirilen Fukuşima’daki nükleer kazada büyük sorumluluğu bulunan TEPCO (Tokyo Electric Power Company) şirketi, Türkiye’de Sinop’ta kurulması planlanan nükleer santral işinden çekildiğini açıkladı. TEPCO, martta meydana gelen deprem ve tsunami felaketlerinin ardından nükleer santralde yaşanan gelişmelerle ilgili izlediği tavırla güvenilirliği dibe vurmuş bir şirket olarak zaten gündemden Türkiye tarafından düşürülmeliydi. İlginçtir, aşağıda detaylarını aktaracağım bu şirket, hükümetin isteği ile değil de, kendi isteği ile konsorsiyumdan çekiliyor. Bu, hükümetin nükleer konusunda nasıl bir vurdumduymazlık, enerjisinin büyük kısmını nükleerden sağlayan ülkelerin bile alternatif planları masaya koyduğu bir dönemde nasıl bir anlamsız inat sergilediğinin açık göstergesi olmaya yeter de artar bile.
Hükümetin tavrı
Japonya’da kazadan sonra 14 yeni reaktör inşaatı iptal edildi. Yine kazadan sonra Sinop için görüşmeleri erteleyen taraf Japonya oldu. Türk hükümetinin TEPCO ile görüşmeleri bu zamana kadar devam ettirmesi, hem Türkiye hem de bölge ülkelerin halklarını risk altında bırakan bir tavırdı.
Nükleer felaketle ilgili TEPCO’nun ve Japon hükümetinin büyük ihmalleri olduğu, TEPCO’nun borsada işlem gören hisse senetlerinin değer kaybını azaltmak için felaketi bilerek ve isteyerek, mevcut durumdan daha küçükmüş gibi göstermeye çalıştığı artık bu işi takip edenler için bir sır değil. Üstelik, pek çok kez uzmanlar tarafından burada tsunami olabileceği dile getirilmişken, kafalarını kuma gömüp hiçbir önlem almamış olmaları, felaketin ardından durumun kontrol altına alınması konusunda büyük bir sorumsuzluk göstermiş olmaları da, bizim hükümet için bir şey ifade etmemişti.
TEPCO, kazanın ardından başlayan ve günümüze kadar gelen süreçte takındığı tavırla tüm dünyada tepkileri üzerine çekmiş bir şirket. Süreç boyunca şeffaflıktan uzak bir tavır sergileyen TEPCO, radyasyon seviyeleri konusunda eksik ve yanlış bilgi verdi. Sinop’ta kurulması planlanan nükleer santral için Japonya ile yapılan görüşmeler, Fukuşima’da yaşanan kazanın ardından nisan ayında, TEPCO tarafından geçici olarak ertelenmişti. Hükümet ise kazadan sadece üç ay sonra sicili bozuk TEPCO ile görüşmelere devam etti. Görüşmeleri olumsuz olarak sonlandıran taraf ise TEPCO oldu. Bu süreçte çevreci kuruluşların uyarılarının asla dikkate alınmadığını söylemeye gerek yok.
TEPCO’nun bozuk sicili
İsterseniz bu en büyük nükleer felaketin yaşandığı Japonya’daki Fukuşima nükleer santralinin sahibi TEPCO’yu Greenpeace’in verdiği bilgiler doğrultusunda biraz tanıyalım.
• 2007’de Japonya’da meydana gelen 7.1’lik depremden sonra, TEPCO’nun işletmecisi olduğu ülkenin en yeni santrali Kaşivazaki Kariva’daki üç reaktör aylarca kapalı kaldı.
• Fukuşima’da yaşanan kazadan sonra yapılan bir ankete göre, halkın yüzde 73’ü TEPCO’nun verdiği bilgilerin güvenilir olmadığı görüşünde.
• Deprem olduğu sırada bakım nedeniyle kapalı olan dördüncü reaktör, atık çubuklarının açığa çıkması nedeniyle sızıntı yaptı. İkinci reaktörde deprem sonrası açılan 20 cm’lik çatlak nedeniyle 10 binlerce ton radyoaktif su denize karıştı.
• TEPCO’nun üç reaktörde erime olduğunu saptaması iki ay sürdü, reaktörleri koruyan tanklardaki delikler ise ancak mayısta rapor edildi.
• Japonya’nın nükleer ajansının müdahalesi Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nca da şeffaflık konusunda eleştiri konusu oldu.
• Santralde soğutma işlemleri hâlâ duraklatılıyor ve santralin etrafındaki tahliye alanının biraz dışında bir çiftlikten gelen haberlere göre, daha önce rastlanmamış sakat doğumlar radyasyon güvenliği sorusunu gündeme getiriyor.
• TEPCO çalışanları, Fukuşima Daiichi Nükleer Santrali’nde 1 ve 2 numaralı reaktörlerde saatte 10 bin milisievert radyoaktivite ölçtü. Bu rakam marttan bu yana ölçülen en yüksek radyoaktivite. Japon Bilim Bakanlığı’nın broşürlerine göre, eğer bir insan 10 bin milisievert radyoaktiviteye maruz kalırsa bir ya da iki haftada ölebilir.
Gelişmiş ülkeler ve nükleer
Fukuşima’daki felaketten sonra pek çok ülke nükleer planlarını askıya aldı ya da iptal etti. Japonya 2050’ye kadar nükleer santrallerini kapatacak. İsviçre üç yeni nükleer reaktör planını iptal ederek, 2034’e kadar nükleer santrallerini kapatacağını açıkladı. Alman hükümeti, yedi nükleer santrali kapatarak, 2022’ye kadar tüm santrallerin aşamalı olarak devre dışı bırakılacağını duyurdu. Çin hükümeti, nükleer santral planlarını askıya aldı. İtalya’da nükleer santral kurulması konusu referanduma taşındı ve iptal edildi. Fransa ise nükleerin geleceğini tartışıyor. Yani anlayacağınız, enerjilerinin büyük bölümünü nükleerden elde eden ülkeler bile, gelecek planlarında nükleerin payını azaltıp, yenilenebilir ve alternatif enerji türlerinde neler yapabileceklerini araştırıyor. Yenilenebilir enerji imkânları geniş bir ülke olarak biz ise ısrarla nükleer gibi riski yüksek, maliyetli ve yapımı uzun yatırımlara dayanan bir enerji türünün peşinden koşuyoruz. Doğanın bize sunduğu imkânlardan korkmadan, nükleer kararının aynı zamanda etik bir karar olduğu gerçeğini gözardı etmeden ve kararı toplumsal boyutundan soyutlamadan yeniden ele almak gerekiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder