Rating kuruluşlarının ratingini kim ölçecek

Son iki haftadır Avro Bölgesi’ndeki borç kriziyle başa çıkmaya çalışan AB ülkelerinin kredi notlarını çöp seviyesine indiren kredi derecelendirme kuruluşlarının kredibilitesi, ciddi şekilde tartışılıyor, sorgulanıyor. Aslında bu tartışma yeni değil, krizin en yoğun yaşandığı dönemlerde başlayıp günümüze kadar geldi ki, tartışma hâlâ bitmiş değil. Bu kuruluşlar, yatırımcılara şirketler ve ülkelerle ilgili yatırım yapılamayacağına, riskli olup olmadığına yönelik raporlar hazırlıyor. Aşağı yukarı 20 gün önce Moody’s’in Portekiz’in notunu dört kademe birden düşürmesi ve ardından da iki hafta önce İrlanda’nın kredi notunun çöp seviyesine çekilmesiyle bu tartışmalar yeniden alevlendi.
Kredi derecelendirme kuruluşları, geçen hafta başta Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti olmak üzere bir dizi not indirimine devam ederken, bu not kırmaların Avrupa’nın krizi Yunanistan ve Portekiz gibi nispeten daha küçük ülkelerde kontrol altına alma çabalarına zarar verdiği belirtiliyor. Özellikle not indirimlerine veya not indirim uyarılarına son derece duyarlı hale gelmiş olan serbest piyasalar açısından bu haberlerin olumsuz etki ettiği kaydediliyor. Bu kredi notlarında en kritik nokta, ülkenin kamu maliyesinin borçlarını geri ödeyip ödeyemeyeceğidir. Çünkü, o ülkedeki faiz oranı ve yatırım seviyesi bu kredi derecelendirme kuruluşlarının verdiği nota göre şekilleniyor. Dolayısıyla, bir ülkenin notu ne kadar kötüyse veya düşükse, o ülkeye hem devlet tahvilleri için hem de doğrudan yatırım için daha az yatırımcı geliyor. Bunun en önemli sonucu da yükselen faiz oranları ve artan risk primi.
Bu rating kuruluşlarının en bilinenleri Moody’s, S&P ve Fitch. Hepsinin ABD’li olması ve özellikle son dönemde Avro Bölgesi ülkeleriyle ilgili son derece kötü notlar veriyor olmaları Avrupa’da büyük rahatsızlık yaratıyor. Özellikle, Moody’s’in, Portekiz’in kredi notunu dört basamak birden düşürmesinin ardından Avrupa Birliği ‘notçu’lara savaş açtı. Avrupa Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso, Moody’s’in Portekiz’in notunu düşürmesinin sadece piyasadaki spekülasyonların artmasına neden olduğunu söylemiş, üç büyük kredi derecelendirme kuruluşunun Avrupa’nın aleyhine yanlı bir tutum içinde olabilecekleri yönündeki kaygısını açıklamıştı. Barroso, “Avrupa’dan bir tane bile kredi derecelendirme kuruluşu olmaması tuhaf. Bu durum Avrupa’nın belirli sorunlarının değerlendirilmesi söz konusu olduğunda, piyasalarda bir miktar yanlılık oluşabileceğini akla getiriyor. Avrupa kaynaklı kredi derecelendirme kuruluşları oluşturulması ihtimaline ilişkin bazı gelişmeler var” demişti.


Almanya Maliye Bakanı Wolfgang Schaeuble de, kredi derecelendirme kuruluşlarının oligopolünün yıkılması gerektiğini söylüyor. Rating şirketleriyle ilgili rahatsızlık ciddi ve yaygın. Avrupa, ABD’nin bu konudaki tekelini kırmak üzere harekete geçmiş durumda. İflas etmiş bulunan Yunanistan için, Avro Bölgesi liderlerinin 159 milyar avroluk ikinci bir yardım paketini onaylamasının ardından notları yine düşürülen Yunanistan, geçen hafta notçulara isyan bayrağını açtı. Yunanistan Hükümet Sözcüsü İlias Mosialos, “Kredi derecelendirme kuruluşlarına yaptığımız ödemeleri kesmeyi düşünüyoruz. Hükümet, bazı sonuçlar elde etmek için para ödüyor. Bu kuruluşların raporlarının gerçekte hiçbir değeri yok” demişti. Yunanistan bir de Moody’s, S&P ve Fitch’e yılda toplam 500 bin avro üyelik bedeli ödüyor!
Ancak, ratingçileri günah keçisi ilan ederken şu gerçeği de gözardı etmemek gerekiyor. AB ve IMF tarafından kurtarılmış olan Yunanistan, İrlanda ve Portekiz’in kredi notları yatırım yapılamaz seviyelerde seyrederken, borç miktarı bu ülkelerin çok daha üzerinde olan Fransa, Almanya, Avusturya, Belçika, Hollanda ile mali kriz riski bulunan İspanya ve İtalya’nın kredi notları hala daha en yüksek derecelere sahip. Yunanistan’ın 390 milyar dolar, İrlanda’nın 130 milyar dolar ve Portekiz’in 184 milyar dolar borcu var. Ancak en yüksek kredi notlarına sahip olan ülkelerden Almanya, Fransa, Belçika ve Hollanda’nın borç miktarı, bu üç ülkenin üzerinde seyrediyor. Fransa’nın borcu 1,872 milyar dolarken, Almanya’nınki 1,593 milyar dolar. Bu iki en yüksek nota sahip ülkeyi 449 milyar dolar borcuyla Hollanda ve 448 milyar dolarla Belçika takip ediyor. Elbette bunlar şimdilik geri ödenebilir ve yönetilebilir borçlar.
Avrupa Komisyonu, şu sıralarda kredi kuruluşlarının değerlendirmelerine şeffaflık getirecek bir AB yasa tasarısı üzerinde çalışıyor. Yukarıdaki borç ve not dengesine bakıldığında eleştirileri haklı çıkaracak bir durum söz konusu. Ancak, her ülkenin farklı kırılganlıkları, siyasi dengeleri mevcut. Bu noktada şunu sormak gerekiyor: Kredi derecelendirme kuruluşlarının sistematiğinde mi sorun var yoksa Avrupa’nın finansal sisteminin kendisinde mi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder