Türkiye’nin İsrail ile arasındaki gerginlik yükselmişken, Kıbrıs’ın doğalgaz arama niyeti Akdeniz’de Türkiye’yi hem Kıbrıs hem İsrail ile karşı karşıya getiriyor. ABD’li enerji şirketi Noble, İsrailli Delek şirketiyle birlikte 1 ekimde Kıbrıs’ta münhasır ekonomik bölge olarak adlandırılan 12. parselde doğalgaz araması yapmaya başlayacak. Türkiye ile İsrail ve Kıbrıs arasında yaşanan gerginlik sonrası, Noble firması, geçen hafta yaptığı açıklamada, yollarına devam ettiklerini, doğalgaz arama işinden vazgeçmediklerini belirtti. Uzun yıllardır petrol arama istediği içinde olan Kıbrıs’ın tek yanlı olarak Akdeniz’de petrol ve doğalgaz arama çıkarma çalışmaları, Türkiye’nin sert açıklamalarına sebep oldu. Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Güney Kıbrıs’ın münhasır ekonomik bölgede doğalgaz arama çalışmaları konusunda “Donanmamız bunun için var” sözleri, Rum siyasilerden tepki aldı. Bu açıklamaların ardından AB Komisyonu, devreye girerek, Türkiye’ye “tehditten kaçının” mesajı verdi. Gerginliğin boyutu Kıbrıs Cumhuriyeti Lideri Dimitris Hristofyas’ı kesmemiş olacak ki, iki gün önce, doğalgaz arama çalışmalarına tepkilerle ilgili olarak, “Rum Milli Muhafız Ordusu’nun teyakkuz halinde ve hazırlıklı olması gerektiğini” söyledi. Bu açıklamanın ardından, Yunanistan Başbakan Yardımcısı Teodoros Pangalos da, “ Kıbrıs’a yapılacak herhangi bir saldırının Yunanistan’a yapılmış sayılacağını, Yunanistan’ın Kıbrıs’ı desteklediğini” ifade etti. Kıbrıs, doğalgaz ve petrol arama girişimiyle bölgede yeni bir sürtüşme konusu yaratmış durumda.
Konu, şu aşamada bulunması muhtemel petrol ve doğalgazın değeri ya da nasıl paylaşılacağı meselesi değil, tamamen siyasi bir mesele.
Peki, Güney Kıbrıs bile bile bu gerginliği neden yaratıyor? Adanın güneyi, 11 temmuzda askerî üste meydana gelen patlamanın ve sonrasında Vasiliko elektrik santraline verdiği zararın ardından ortaya çıkan elektrik açığı ile başlayan felaketler dizisinden büyük zarar gördü. Patlamanın ardından ülkede ayaklanmalar oldu, hükümet düştü, ardından yeni bir hükümet geldi. Bunlara ek olarak, Avrupa’nın borç krizinin kara bulutları Kıbrıs’ın da üzerinde dolaşıyor. AB’den bu proje için 10 milyon avro alan Lefkoşa’nın petrol boru hatlarını döşeyebilmek için en az 60-70 milyon avroya ihtiyacı olduğu belirtiliyor. Hristofyas, patlamayla başlayan süreçte içeride zor günler geçirirken, özellikle dış politikada şahin bir kabine kuruldu. Bunların içinde de Dışişleri Bakanı Erato Kozaku Markulli başı çekiyor.
Uzmanlar, Kıbrıs’ın bu hamlesinin iyi düşünülmüş olduğunu, hem Türkiye’yi hem AB’yi hem de KKTC’yi köşeye sıkıştıracak bir hamle olduğunu söylüyor. Türkiye, Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’ni imzalamadığı için mahkemeye gidemeyecek. Mevcut halde zaten Kıbrıs Cumhuriyeti’ni de tanımıyor. Dolayısıyla, Kıbrıs’ın denizlerinde petrol aranması için henüz Kıbrıs Cumhuriyeti ve KKTC arasında yapılmış uluslararası hukuk tarafından kabul edilmiş bir anlaşma da yok. Kıbrıs’ın genel statüsünün tanımı netleştirilmeden doğal kaynakların nasıl dağılacağı önemli bir muamma olarak ortada duruyor.
Bu arada, KKTC Lideri Derviş Eroğlu ve Kıbrıs Cumhuriyeti Lideri Dimitris Hristofyas arasında çok fazla bir yenilik ve gelişme olmasa da müzakereler sürüyor. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-moon’un Kıbrıs Özel Danışmanı Aleksander Downer, birkaç gün önce, “Ekim ayında New York’ta yapılacak yeni üçlü görüşmeden ve Genel Sekreter’in Güvenlik Konseyi’ne sunacağı rapordan sonra önümüzdeki bütün olasılıklar incelenecek” dediği basına yansıyanlar arasındaydı. BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs sorununun çözümüne yönelik çizdiği yol haritası, Kıbrıs sorununun kökten çözümü için önemli bir fırsat ve beklentiler Annan Planı benzeri bir çözüm planının ortaya çıkacağı yönünde. Dolayısıyla, bu gelişmeler ve beklentiler de Hristofyas’ı, “Türkiye ve KKTC üzerine oynamaya” iten, bu tür çatışmaları uluslararası gündeme taşımaya yönlendiren mevcut durumlar.
Güney’de durum böyleyken Kuzey’de hissiyat nasıl? Açıkçası, herkes son derece rahatsız. Konuya yakın kaynaklar, “Müzakere sürece devam ederken Güney büyük bir aymazlıkla böyle bir girişim başlattı ve tuz biber ekti” diyor. KKTC’de konuyla ilgili büyük bir moralsizlik ve şaşkınlık var. Türkiye’nin, Kıbrıs’ın ve keza Yunanistan’ın gerginliği tırmandırıcı yönde yaptığı açıklamalardan herkes rahatsız. Özellikle “sıcak çatışma” dilinin kullanılıyor olması KKTC’lileri iki arada bırakıyor, Türkiye’nin son zamanlarda bölgesel güç politikasının uzandığı son noktanın Kıbrıs olduğu ifade ediliyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder