Fosfat cennetine kim sahip olacak

Türkiye, fosfat kaynakları ve rezerv büyüklüğü açısından dünyada 12. sırada yer alıyor. Dünyada 16 milyar ton fosfat kayası rezervi var. Bunun yüzde 36’sı Fas ve Batı Sahra’da, yüzde 23’ü ise Çin’de. Dünya fosfat üretimi 1999’da 147 milyon tonken, 2009’da 178 milyon ton seviyesine yükselmiş. Tüketim de buna paralel bir seyir izliyor. Yıllık yüzde 3’lük artış öngörülüyor. Türkiye’deki rakamlara bakacak olursak şöyle: Fosfat rezervinin 500 milyon ton civarında olduğu belirtiliyor ve bu rezervin yüzde 80’lik kısmını sadece Mardin’in Mazıdağı İlçesi’ndeki yataklar kapsıyor.
Mazıdağı, hem kalitesi açısından yüksek bir değere sahip hem de Türkiye’nin en büyük fosfat kaynağı olma özelliğini taşıyor. Fosfat kayası, kimyevi gübre üretiminde en önemli hammadde. Mazıdağı Fosfat Tesisleri, Türkiye’deki en büyük fosfat hammadde kaynağına sahip olmasına rağmen üretim maliyetlerinin yüksek olması nedeniyle yıllardır verimli şekilde değerlendirilemiyor. Tesis, 1994’ten bu yana atıl durumda. Tesis, Özelleştirme İdaresi tarafından 2006 ve 2007’de iki kez ihaleye çıkarılmış ancak sonuç alınamamış.

Kapasiteye rağmen ithalat yapılıyor

2010 rakamlarına göre, Türkiye’nin yıllık fosfat kayası ihtiyacı 1,5 milyon ton. Ancak, Türkiye’nin fosfat ihtiyacının tamamı, daha ucuz olduğu için yıllardır ithal ediliyor. Yine 2010’da 180 milyon dolarlık fosfat ithalatı yapılmış. Gübre ve hammadde ithalatı için yapılan ithalat ise 1,5-2 milyar dolar seviyesinde. Son 10 yılda Türkiye’nin yıllık gübre tüketimi 5-5,5 milyon arasında. Diğer yandan, üretim kapasitesi ise 5,7 milyon ton. İhtiyaçtan fazla üretim kapasitesine sahip olmasına rağmen, ithalatın üretimden ucuz olmasının sağladığı avantajla üretimin neredeyse yarısı kullanılıyor, ayrıca ithalat önemli bir gelir kaybına neden oluyor.

Altı şirket ihalede teklif verdi

Tüm bu gelişmelerin ışığında Mazıdağı Fosfat Tesisleri’nin yeniden ekonomiye kazandırılması ve fosfat yataklarının değerlendirilmesi maksadıyla Özelleştirme İdaresi, mart ayında bir tesisin satışına yönelik bir ihale gerçekleştirdi. Dimin Madencilik San. ve Tic. AŞ, TMC Enerji Yatırımları San. ve Tic. AŞ, Konya Şeker San. ve Tic. AŞ, Eti Gümüş AŞ, Gemlik Gübre San. AŞ. ve GÜBRETAŞ olmak üzere altı şirket ihalede teklif verdi. Rekabet Kurulu da, ihaleye teklif veren altı firma ile ilgili değerlendirmesini yaparak 15 nisanda, bu şirketlerden herhangi birinin Mazıdağı Fosfat Tesisleri’ni devralmasının rekabet açısından sorun yaratmayacağını açıkladı.
Teklif sahiplerinden Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği’nin çoğunluk hissesine sahip olduğu GÜBRETAŞ, birkaç yıl önce İran’ın en büyük petrokimya tesisi Razi Petrochemical şirketini satın almıştı. Fortune dergisinin geçen ekimde yayımladığı bir araştırmaya göre, “Türkiye’nin en hızlı büyüyen şirketi” olan GÜBRETAŞ’ın pazar payı yüzde 28,5. Bağlı olduğu Birlik, 1,3 milyon çiftçinin ortaklığı ile faaliyette.

DİKA’dan dört alternatif

Geçen yıl DİKA (Dicle Kalkınma Ajansı) tesislerin ekonomiye kazanımı için kapsamlı bir fizibilite çalışması yapmış. Rapora göre, fosfat kayalarının öğütülerek Doğu Karadeniz’deki asidik topraklarda doğrudan kullanımı, fosfatın kanatlı hayvan yemi olarak kullanımı, organik tarımda değerlendirilmesi ve fosforik asit üretimi ile gübre fabrikası kurulması olmak üzere dört alternatif öne çıkmış. Bu demek oluyor ki, Mazıdağı fosfatını hiçbir işleme tabi tutmadan tarımda kullanmak mümkün. Yine, bölgede bir gübre fabrikası kurulmasının da ekonomiye getireceği katkı ortada. Tesislerin bölgedeki tarım ve hayvancılıkla entegre edilmesi de önemli bir alternatif olarak ortaya çıkıyor. Dolayısıyla, tesislere sahip olacak taliplerden biri, Türkiye’nin en büyük fosfat rezervine de sahip olacak. Bir anlamda şirket sektördeki pozisyonu itibariyle ‘tekel’ konumuna gelecek. Hem tesis verimli şekilde bölge ekonomisine kazandırılmış olacak, hem de sermayenin yurtdışına çıkışı engellenecek. Çiftçi, ucuz hammadde kullanacak, tarım ürünlerinin fiyatları da makul seviyelere inebilecek. Sektöre hem stratejik hem de ticari olarak yeni bir vizyon kazandırması beklenen bu ihaleyle şüphesiz, bölgedeki istihdama sağlanacak katkı da en önemli kazanımlardan biri olacak.
Çernobil’in 25. yılında Nükleere Hayır Yürüyüşü
Çevre, doğal yaşam ve kültür, iktidarların ve şirketlerin saldırısı altında. İnsanın doymak bilmez hırsıyla, Anadolu’nun dereleri HES’lerle şirketlere satılıyor, ormanlar, tarım ve SİT alanları hoyratça kullanılıyor, Çernobil’in etkileri sürerken, Fukuşima ile sarsılırken nükleer inadı devam ediyor. Tüm bu olumsuzluklara rağmen Türkiye’de çevre bilincinin oluşması için çalışanların emeklerinin boşa gitmediğini ve yaygınlaştığını görmek gurur verici. Hükümet, nükleer santral konusunda tartışmaya bile gerek görmeden, yanı başından geçen Ecemiş Fay Hattı’na rağmen santralı yapmakta son derece kararlı. Japonya’daki felaketin boyutlarının dünyaya maliyetinin tam ne olacağını hâlâ kimse kestiremiyor. Greenpeace Akdeniz’in derlediği rakamlara göre, Japonya’daki nükleer kazanın TEPCO şirketine maliyeti 130 milyar dolar. Avrupa Radyasyon Risk Komitesi (ECCR) raporlarına göre, bölgede 200 bin kişi kanser riski altında. En az 25 ülke Japonya’dan ithal edilen zirai ve diğer gıda ürünlerine yasak getirdi. Bu karar, bölgedeki geçim kaynaklarını on yıllarca etkileyecek. Japon Nükleer Ajansı, 10 bin 500 ton radyoaktif suyun, Pasifik Denizi’ne boşaltıldığını doğruladı. Denizde yapılan ölçümlerde yasal sınırın 10 bin kat üzerinde radyoaktif iyot-131 tesbit edildi.

Nükleer karşıtları uyumayacak

17 nisanda Mersin’de Akkuyu’ya karşı insan zinciri ile başlayan çevre hareketleri, dün Ankara Kuğulu Park’ta nükleer karşıtı eylemle devam etti. Nükleer karşıtı eylem zinciri bugün İstanbul’da yapılacak, saat 12:00’de Kadıköy’de büyük bir miting düzenlenecek. Ardından, Çernobil’in 25. yıl anması için 26 nisanda İstanbul Galatasaray’da Greenpeace, Küresel Eylem Grubu ve Yeşiller olarak bir etkinlik gerçekleştirilecek. Bu arada, nükleer karşıtları nerede olurlarsa olsunlar Çernobil’in 25. yılı nedeniyle 25 nisan saat 09:00’dan 26 nisan saat 10:00’a kadar 25 saat uyumayacak. Nükleere karşı olmak için bir Çernobil yeter de artar, Fukuşima’ya gerek yoktu. Nükleer karşıtları yeni doğa ihanetleri olmasın diye uyumayacak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder