Mikrokredi uygulamasının makro sorunları

Prof. Muhammed Yunus’un hikâyesini bilmeyen yoktur. Son dönemde giderek daha fazla sorgulanan yoksullara küçük miktarlarda kredi sağlayarak iş sahibi olmalarına imkân veren sistemin kurucusudur. Yunus, şu günlerde çok farklı şekilde gündemde. Prof. Yunus, bir dönem AKP Diyarbakır Milletvekili Aziz Akgül’ün girişimiyle Türkiye’ye de gelmiş, Diyarbakır, Şanlıurfa gibi şehirlerde başlayıp diğer illerde de bu uygulamanın hayata geçirilmesine öncülük etmişti. Mikrokredinin fikir babası, Nobel Barış Ödülü sahibi Muhammed Yunus, yoksullara mikrofinans sağlayan Grameen Bankası’nın Genel Müdürlüğü’nden, Bangladeş Merkez Bankası tarafından azledildi.
Karara yaş haddi gerekçe gösterilerek, Yunus’un 70 yaşında olduğu dolayısıyla bu görevi daha fazla yapamayacağı belirtildi. Oysa, Yunus 10 yıldan fazla süredir bu görevde bulunuyor, neden daha önce değil de şimdi bu karar alındı? Halihazırda Bangladeş Merkez Bankası ise, 1983’te kurulan Grameen Bankası’nın yüzde 25 hissesine sahip. Grameen Bankası, Bangladeş Merkez Bankası’nın kararına karşı çıkarak, Yunus’un görevinde kalacağı açıklamasıında bulundu. Ardından, Yunus da Merkez Bankası’nın kararına karşı Yüksek Mahkeme nezdinde temyiz davası açtı ve yürütmeyi durdurma talep etti. Mahkeme, bu talebi kabul etti.
Grameen Bank, bugüne kadar 8 milyondan fazla köylüye mikrokredi vermiş. Banka, gelişip serpildikten sonra çeşitli iş sahalarına da girdi. Ülkenin en büyük mobil telefon şirketi Telenor Group ile joint venture yaptı, Fransız Danone Group ile yoğurt üretmeye başladı.


Siyasetçilerin sevmediğim adam

Yunus, Bangladeş’te son derece popüler bir isim. Hükümete yönelik eleştirileriyle dikkat çeken Yunus, görevden alınma kararının politik gerekçeleri olduğunu söylüyor. Zira, görevden azil mektubu Yunus’a, büyük baskılar altında olduğu bir dönemde gönderilmiş. Bangladeş Başbakanı Şeyh Hasina’nın, “ülkedeki siyasi elitlerin hırs ve yolsuzluk batağına saplandığını” söyleyen Yunus’tan bir an önce kurtulmanın yollarını aradığı da yazılıp çizilenler arasında. 2007-2008 döneminde Yunus, siyasi bir parti kurarak Şeyh Hasina’ya ciiddi bir rakip oldu ancak daha sonra bundan vazgeçti. Fakat, hala daha Yunus siyasetçiler tarafından sevilmeyen bir kişi. Siyaset sahnesinde yer alması halinde arkasına alacağı köylü desteğinden endişe ediliyor. Yunus, Öte yandan, bir dönem vergi kaçırdığı gerekçesiyle de hükümetin şimşeklerini üzerine çekmişti. Geçtiğimiz günlerde, Şeyh Hasina, Yunus’u fakirleri borçlandıran bir “kan emici” olarak nitelendirmişti.


Mikrokredinin diğer yüzü, intihar

Mikrokredi uygulaması sanıldığı kadar masum bir iş değil. 175 ülkede uygulanan mikrokredi projelerinde yaşanan sıkıntılar, artık kredi kullanan yoksulları intihara sürüklüyor. Daha birkaç ay önce, Hindistan’ın Andhra Pradesh eyaletinde 56 kişinin mikrokredi borçlarını ödeyemedikleri için intihar ettiği haberleri gelmişti. Hindistan’daki tüm mikrokredilerin üçte biri 75 milyon nüfuslu bu eyalette verilmiş. İntiharların nedeni, kredi taksitlerini ödeyemeyen yoksullara evlerine gelerek baskı uygulayan mikrokredi kuruluşlarının görevlileri. Eyalet yönetimi bu intihar patlaması karşısında, bu görevlilerin borçluların evlerine gitmesini yasaklamış. Ama ortak kefalet sistemine dayandığı için mikrokredi intiharlarının devam etmesinden korkuluyor.
Eyalette faiz oranlarının düşürülmesi ve borç ödemelerinin kolaylaştırılması talebiyle mikro kredi karşıtı bir hareket başlamış durumda. Birçok köyde insanlar borçlarını ödemeyeceklerini ilan ettiler. Mikro finans şirketlerine yönelik suçlamalar çok ciddi. Alacaklarını sigorta şirketlerinden tahsil edebilmek için borçluları intihara ittikleri, alacaklılarına insanlık dışı uygulamalarda bulundukları belirtiliyor. Grameen Bank gibi kuruluşların köylüleri, düzenli olarak ziyaret adı altında kontrol ettikleri, borcunu ödeyemeyecek gibi olanlara da çeşitli baskılar yapıldığı anlatılıyor.
2008’de patlak veren küresel mail krizle birlikte spekülatif yatırım araçlarını devre dışı kalmasıyla mikrofinans sektörü dikkat çekti. Tahminlere göre, mikrofinans sektörünün büyüklüğü 60 milyar dolar civarında. Prof. Dr. Ahmet İnsel, bu konudaki bir yazısında bu konuyu şöyle özetliyordu: “Mikrokredi patlamasının nedeni, bu tür kredi peşinde koşan yoksulların sayısının artması değil, yüksek karlı yatırım alanı arayan finans kuruluşlarının ellerindeki likiditeleri buraya yatırmaları. Neredeyse zorla mikrokredi satmaları ve geleneksel tarım kredisi alanından kamu bankalarının çekilmeleri için siyasal baskı uygulamaları. Hindistan’da 2004’ten 2009’a mikrokredi stoku yılda ortalama yüzde 105 arttı. Mikrokredi kuruluşlarının kar oranları ise yüzde 5’ten yüzde 18’e çıktı. SKS gibi sektörün lider kuruluşlarının uyguladıkları faiz oranları yüzde 30’dan düşük değil.”
Dolayısıyla mikrokredi fikri ve uygulaması, köylüyü iş sahibi yapma fikrini çoktan geçmişte bırakmış, kapitalizm çarkının bir dişlisi haline gelmiş durumda. Mikrofinans şu anki yapısı itibariyle kar getiren bir yatırım aracı haline dönüşmüş. Mikrokredi alanlar ise yoksulluktan kurtulamazken şimdi bir de borçlarla boğuşuyor. Mikrokredi sistemi tasfiye olursa, kimse üzülmeyecek. Şu anki manzarada sadece intihar vakaları, mikrokredi karşıtı hareketler ve borçlarını ödeyemeyenlerin yokolan hayalleri var.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder